Fake Love

656 62 7
                                    

Jimin yaşanmışlıklarından ders çıkartmayı öğrenmiyor ya da bilerek her şeyi görmezden geliyordu. Dayanacak gücü kalmamıştı ve karşısındaki manzara onu adeta boğuyordu. Yoongi, Jaebum'un elini tutmuş bir ileri geri sallıyor, arada sırada kulağına bir şeyler söyleyip kıkırdıyordu. Bu Jimin için fazlaydı. Bu şeyleri hak etmiyordu.

Ve Yoongi burada okumamasına rağmen sanki bilerek her gün üniversiteye geliyordu. Ortada Amacı neydi ki? Jimin'i daha çok üzmek mi? Genç çocuk olanlara hala inanmıyordu. Hyungu nasıl yapmıştı bunu ona? Hayatındaki tek mutluluğun bu olduğunu bile bile onu da elinden almıştı. Jimin her zaman Yoongi'nin dürüst ve onurlu bir kişi olduğunu düşünürdü ama belli ki, öyle biri değildi. Yoongi, onun gözünde artık bencil bir yaratığa dönüşmüştü.

Daha fazla bu olanlara katlanamadığı için onlara gözükmeden kendi dersliğine doğru yürümeye başladı. En kötü yanıysa, bu ders Jaebum ile aldığı ortak dersti.

********

Jimin'in mezun olmasına 1 ay kalmıştı çünkü genç çocuk hazırlık sınıfını yarım dönemde geçtiği için Ocak'ta tamamen kurtuluyordu buradan. Mezuniyet töreni ise yazın yapılacaktı. En azından birkaç ay onun yüzünü görmeyeceğim diye düşündü.

Jimin bunlarla uğraşırken, Profesör hiçbir şey demeden sınıftan çıkmıştı ve bu da dersin bittiğini gösteriyordu. Genç çocuk hemen çantasını toplayıp sınıftan dışarı attı kendini. Nihayet dersler bitmiş ve Jimin boş kalmıştı. Bir süre ne yapabileceğini düşündü. Eve gidebilir ya da biraz dolaşabilirdi.

Hoseok'u ziyaret etmek de bir seçenekti tabi ki. Ne de olsa onu birkaç gündür görmüyordu. En son hatırladığı şey sıcak bir kucaklaşmayı paylaştıklarıydı ve Jimin nedense tekrar ona sarılmak istiyordu. Hoseok'un Jimin'in üzerinde farklı bir etkisi vardı. Ne zaman gözlerine baksa çocuğun fark ettirmek isteyeceği birtakım şeyler somut hale geliyordu onun için. Bu henüz yeni yeni fark ettiği bir özellikti.

Hemen Hoseok'un yanına gitmek üzere, kaldırıma yaklaşan taksiyi durdurdu. Kendisini arabanın içine atarken düşündüğü tek şey yine Hoseok'tu.

**********

''Hoseok Bey odasında sizi bekliyor.'' dedi sekreter Jimin'e bakarak.

Jimin kısaca teşekkür edip daha önce geldiği odanın kapısını çaldı ve gir komutunu aldığı zaman da görmeyi beklediği yüze kavuşmak için kapıyı açtı.

Ancak bu manzara kesinlikle tahmin ettiği bir manzara değildi.

Yoongi hasta koltuğunda oturmuş ellerini birbirine kenetlemişken gözlerini Jimin'e çevirmişti ve o anda ortam buz gibi soğumuştu. Genç çocuk arkasından kapıyı kapatarak tamamen içeriye doğru adımladı ve Yoongi'nin burada ne işi olduğunu sorgularcasına Hoseok'a baktı.

''Ah Jimin, bu benim hastamın bir yakını. Ve Yoongi bu da... arkadaşım Jimin.'' dedi kızıl saçlı çocuk. Jimin arkadaşım demesine biraz kırılsa da bunu umursamadan gidip Hoseok'un yanağına bir öpücük bıraktı. Bu hareketle beraber Yoongi'nin ağzı şaşkınlıktan açılmıştı ama Jimin hiç aldırmadan Yoongi'ye döndü ve kollarını göğsünde bağladı.

''Hastanın yakını mı? Annen yine mi çıldırdı?''

Jimin'in acımadan söylediği bu sözle Hoseok Jimin'in elini tutup susması için işaret verdi ama Jimin susmamıştı. ''Sorun yok Hoseok. O bir sahtekar ve yalancının teki. Kırılacağını düşünmüyorum. Ne de olsa, onu abim gibi görürken sevgilimle işi pişirdi, değil mi?''

Sarı saçlının söyledikleri odada bomba misali bir sessizlik etkisi yaratırken Jimin parmak uçlarının karıncalandığını hissediyordu. Uzun süre sonra onunla ilk defa konuşmuştu ve onu o kadar çok dövmek istiyordu ki, bu düşünce bile kendisini korkutmaktaydı. Artık katlanamayacağı bir raddeye gelmişti olaylar.

''Ben gitsem iyi olacak.'' diyerek yerinden kalktı Yoongi. Ama Jimin bu olayın peşini bu kadar kolay bırakmayacaktı.

''Hiç utanman yok değil mi? Aylarca beni bir salak yerine koyarak sevgilimle beraber oldun. Bunun üstüne ben sizi o şekilde bastım! Yetmedi, biz ayrılınca hiçbir şey olmamış gibi yine onun kollarında durmaya devam ettin. Söylesene iyi miydi bari? Eski sevgilim sana zevk verdi mi?''

Jimin oldukça sakin konuşmuştu ama aslında sakin falan değildi. Kanı sinirden kaynıyordu ve Yoongi gülmeye başlayınca her şey daha da berbat bir hal almıştı. Onun o gülen yüzüne yumruk indirmek istiyordu.

''Aynı vurguladığın gibi, salaksın. Bunca zamandır nasıl fark edemedin? Jaebum üstünde onun olmayan kıyafetlerle eve geldiğinde hiç sorgulamadın mı? Ama sana bir şey söyleyeceğim Jimin, sen asla onu sevmedin. Sadece depresyondaydın ve Jaebum'u bir oyuncak niyetine kullandın.'' Sonra Yoongi gözlerini Hoseok'a çevirdi ve güldü. ''Şimdi de onu mu kullanıyorsun? Jimin sen çok acınasısın. İnsanlar sana nasıl katlanıyorlar?''

''Kes sesini! Sen tahmin ettiğimden de iğrenç biriymişsin. Defol buradan!'' diye bağırdı sarı saçlı genç. Sabır da bir yere kadardı. Yoongi damarına basmıştı ve eğer Hoseok onu tutmasaydı Yoongi'nin üzerine uçabilirdi. Yüzü kıpkırmızı bir hale gelmiş, kulakları uğuldamaya başlamıştı.

Yoongi hiçbir şey olmamış gibi yine gülerek dışarı çıktığında Jimin daha fazla içindekileri tutamayacağını fark etmişti. Bedeni anında kontrolünü kaybederek kendisinden bağımsız bir şekilde yığıldı. Neyse ki Hoseok onu tutmuştu ve olası bir kaza engellenmişti.

''Jimin, bana bak. Beni duyuyor musun?!'' Hoseok Jimin'i yoklarken çocuk zorla kafasını salladı.

Bununla birlikte Hoseok Jimin'i kucaklayıp odasının içindeki dinlenme bölümü için kullanılan odanın kapısını açarak hızlıca çocuğu büyük koltuğun üzerine bıraktı. Bir yandan saçlarını okşuyor, bir yandan da kulağına rahatlatıcı sözler fısıldıyordu. Jimin'in resmen beti benzi atmıştı ve Hoseok sayesinde yavaş yavaş kendine geliyordu.

Hoseok o anda anlamıştı ki, Jimin'in sinir bozukluğu hastalığı vardı ancak bu hastalık çok fazla ilerlediğinden belirtiler daha çok kendini gösteriyordu. Olası bir tartışmada karşısındaki kişiyi fena derecede yaralayabilecek bir seviyeye gelmişti hem de. Ancak az önce sergilediği davranış sayesinde Hoseok onun kontrolü eline aldığını görebiliyordu. Neyse ki, Jimin iyiydi ve o gerici ortamdan uzaklaşabilmişti.

''Şimdi daha iyi misin?''

Hoseok sessizce sorduğunda Jimin ağlamaklı bir ifadeyle kafasını iki yana salladı. Hoseok ise onu rahatlatmak adına küçük çocuğu kucağına doğru çekti ve sıkıca sarıldı. Belki de tüm ihtiyacı bir sarılmaydı, böylece kendini daha iyi hissedebilirdi. Sıcak bir kucaklaşma her zaman insana güven verecek bir etkide olduğu için Hoseok yaptığı hareketin doğru olduğunu biliyordu. Sıkışını kuvvetlendirdi ve çocuğun kulağına doğru fısıldadı.

''Yanındayım, sorun yok. Ağlayabilirsin bunu asla yadırgamam. Sadece... yap gitsin.''

Ve böylece Jimin'in gözyaşları yavaş yavaş düşmeye başladı. Sıcak bir kucağın yanında, başka bir ihtiyacı da ağlamaktı ve bu gerçekten iyi hissettiriyordu. Duyguları dışa vurmanın en güzeli yolu bu olduğu için o gün kimse o odada olanları sorgulamadı ve Jimin günün geri kalanında Hoseok'un kucağında ağlayıp durdu. En azından üstündeki yükü hafifletmiş olduğunu düşünürse, geriye sadece kötü anıları yenmek kalıyordu.

Ve Hoseok gerçekten hoş bir doktor olduğu için Jimin'e yardım edecekti.

Sevgisiyle.

****

Üzgün olduğum zaman bu hikayeyi yazmayı seviyorum ve şu anda üzgünüm. Yazınca rahatlıyorum umarım içiniz kararmamıştır, zaten kısa bir şey oldu :'(

Parfume Regret ° JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin