Bölüm 40

9K 1K 490
                                    

Selamlar efendim. Uzun zaman yoktuk ama artık burdayız. Seri yb, yeni kitap, eski kitaplara final falan her şey olacak.  Umarım LGS sınavınız iyi geçmiştir. Öpüyoruz, keyifli okumalar🍷

"Hangisinden istiyorsun bakalım?" 

Taehyung sessizce istediği dondurmayı gösterdiğinde gülümseyerek başını okşadım. O kadar naif ve çekingen görünüyordu ki içimin burkulmasına engel olamıyordum.

"Tamamdır, hemen alıyoruz." diyerek satıcıya yöneldim. Dondurmaları alırken ve ücretini öderken gözüm sürekli uzaklara dalıp giden Tae'deydi.

Gözleri kederli bakıyordu, tıpkı büyük bir insan gibi dalıp gidiyor ve iç çekiyordu. Küçücük yaşında, uzaklara bakıp iç çekmesine neden olacak şeyler yaşamıştı.

Atlatmadığını zaten biliyordum ama bu sabah birebir şahit olmuştum.

Gözlerimi onun uykusunda bile az çıkan sesiyle açmıştım, ıslak yastığına sarılmıştı. Kapalı gözlerinden yaşlar süzülüyordu ve yüzü acı bir ifadeyle buruşmuştu.

Onu uyandırmak, sakinleşmesini sağlamak epey vaktimi almıştı. Rüyasında ne gördüğünü sormaya cesaret edememiştim, zaten o halde sorulacak belki de en son şey buydu.

O bardan, karanlık odadan ve mekandan onu çıkarıp gezdirmek en iyi fikir gibi gelmişti. Yaşıtları gibi vakit geçirmesini sağlarsam belki ona biraz iyi gelirdi.

"Tut bakayım." İkiletmeden külahı elimden aldı. "Nereye gitmek istersin?"

"Ben..." Uzun bir sessizlikten sonra derin bir nefes vererek kafasını eğdi, her an ağlayacakmış gibi durması bana pek yardımcı olmuyordu. "Hiçbir yere gitmek istemiyorum. Dönsek olmaz mı?"

"Hayır, olmaz. Bugün gezeceğiz, bıktım o sıkıcı odadan."

Göz kırparak elimi ona uzattım. Hiç duraklamadan küçük elini elimin arasına bıraktı. Yürümeye başladığımızda onu götüreceğim yeri düşünüyordum.

"Parka gitmeyi seviyor musun Tae?" Kafasını sallayarak dondurmasından yemeye başladı. Madem seviyordu, gideceğimiz yer belliydi o zaman. 

"O zaman parka gidelim, ne dersin?" Ona bakmak için hafifçe kafamı eğdiğimde buruşmuş yüzünü görerek kaşlarımı çattın. "Taehyung? Ne oldu?"

Ona baktığımı fark edince bakışlarını kısa bir süre bana çevirdi ve mahçup bir ifadeyle tekrar bakışlarını yere çevirdi. "Ben..." Elindeki dondurmayı biraz daha sıkı tutarak, kafasını biraz daha eğdi. "Bu dondurmayı sevmedim."

Dondurmayı sevmediği için mahçup hisseden bir çocuğun elinden tutuyor olduğumu fark etmek, bir an için gerçekten kaldıramayacağım kadar ağır gelmişti.

"Şurada çöp kutusu var." İleriyi işaret ettim. "Sevmediysen atarsın, zorla yemene gerek yok."

"Atmak istemiyorum, yesem olmaz mı?"

Kafamı iki yana sallayarak, elini bırakmadan önünde diz çöktüm. Belki yaşı o kadar küçük değildi ama gözüme minicik görünüyordu, ona sarılsam kaybolacak gibiydi.

"Ama sevmemişsin, atsan daha iyi olmaz mı?"

Bir elindeki dondurmaya bir bana bakarak dudaklarını büzdü, kararsız kalmış gibi görünüyordu. "Yemek istiyorum, hem sen aldın dondurmayı. Atmak istemiyorum, lütfen."

Gözlerine bakmaya daha fazla dayanamayıp, kafamı sallayarak ayağa kalktım. Onun için alınan basit bir dondurmaya bile böyle değer veren bir çocuğa neler yapılmıştı. Düşünmek bile istemediğim her şeyi, belki de her gün yaşamıştı.

Lyssa | KAI ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin