Bölüm 2

53 3 0
                                    

        Pyroterrania... İnsan ırkının bir kısmının çok uzun yıllardır yaşadığı gezegen. Sadece yaşamakla kalmayıp aynı zamanda geliştirmişlerdi. Bilgiye kendine rehber edinen bu topluluk muhteşem imparatorlukları ve ihtişamlı tarihiyle tüm evrene parmak ısırtıyordu. Taa ki Diktatör Vivliodasko başa gelene kadar... Herkes olacaklardan habersiz, gündelik işlerle uğraşıyordu.

        On altı yaşındaki Kosrov ve on yedi yaşındaki Pila, çocukluklarından beri arkadaştılar. Bugün, çalıştıkları Aeronyum madeni tadilattaydı. Halkın tamamı maden işçisi olmasına rağmen tadilat durumlarında evde kalabilirlerdi. Onlar ise bu boş günlerini dışarıda geçirmeye karar verdiler.

        Biraz yürüdükten sonra yolun kenarındaki yaşlı bir kadın, başındaki siyah peçeyi kaldırıp Pila'nın kolunu tuttu. Pila kadının yüzüne bakınca irkildi. Çok, çok yaşlı görünen kadının gözleri, tümüyle siyahtı.

        "Bugün... Pyroterrania'nın felaketi... Kalanlar mücadele etmeli, evreni virüsten kurtarmalı..."

        Kosrov bu sırada Pila'nın koluna girdi ve yürümeye devam ettiler. Pila'nın yüz ifadesini gördükten sonra güldü.

        "Hadi ama, bu yaşlı kadına inandığını söyleme. Tamamen saçmalık!"

       "Sadece biraz etkiledim... Elbette ki inanmadım:"

        Kosrov, söylediklerine rağmen Pila'nın hâlâ başını çevirip kadını aradığını görüyordu. Bir anda tam önlerinde bir hologram belirdi ve tüm iğrençliğiyle Diktatör Vivliodasko ortaya çıktı.

        "Aero-48 madeninin bütün çalışanları hemen görev yerlerine. Sp-2 batmadan görevinde olmayanlar halkın gözü önünde idam edilecektir."

        Ne yazık ki Sp-2 batmak üzereydi ve madenden çok uzaktaydılar. Koşarak yetişmeleri imkansız olmasına rağmen denemekten başka çareleri yoktu. Pila, Havada süzülen uzun, turuncu saçlarını önüne aldı ve koşmaya başladı. Kosrov da ona yetişmek için hızlandı. Çocuklar kestirme yol olarak Mou-1 dağını kullanmaya karar verdiler. Teknoloji ürünü olan bu ilk yapay dağ, kendinden sonra üretilenden daha basit bir reel-hologram olduğu için zaman zaman içinde delikler oluşuyordu.

        Dağın batı yüzüne geldiklerinde mağaralrın yamaçların hemen kenarında olması nedeniyle zorlukla ilerliyorlardı. Ve ilk güneşin batıp batmadığını görmek için karşı tarafa geçmek zorundaydılar. Pila bir fısıltı duydu:

        "Pyroterrania'nın felaketi...Kalanlar mücadele etmeli..."

        Pila kafasını çevirip önünde geçmekte olduğu mağaranın içine baktı. Çok karanlıktı. Gözlerini biraz kısmayı denedi. Nihayet içeride bir kadın gördü. Kıyafetlerini yırtmış, ağzını kocaman açmış ve karnına sapladığı kazığı sokup tekrar çıkaran, kan kusan bu kadın o yaşlı kadındı. Gözleri Darkonyumdan daha siyahtı ve çığlıkları mağarayı inletiyordu. Pila,  kadını o halde görünce çığlık atıp koşmaya başladı. Ancak ayağı boşluğa geldi ve o anda mağaranın zemininde bir delik açıldı. Kızcağız içine düştü ve o anda mağaraya ulaşan Kosrov, deliğe düşen kızın yardımına koştu. Pila korkuyla mağaranın derinlerine baktığında orada kimse olmadığını gördü. Kosrov:

        "Sp-2 battı. Eğer madene veya şehre gidersek bizi öldürürler."

        "Ne yapmalıyız?"

        "Burada saklanalım. En azından Sp-2 tekrar doğana kadar. Daha sonra bir çaresini buluruz."

        Ne yazık ki çok geçmeden görevliler iki kaçağı aramak için ülkeyi talan ettiler. Mağaranın kapısına kadar dayanmışlardı. O sırada Mou-1 yeniden gürültüyle sarsıldı ve çocukların bulunduğu delik kapandı. Askerler içeri girdiklerinde buldukları tek şey boş bir mağaraydı.

         Kosrov üzerlerini kaplayan dijital taş ve toz yığınını kırarak deliği açmayı başarmıştı. İkinci güneş batana kadar oturup beklemeye karar verdiler.

         Güneş batmıştı ve yola çıkmaya hazırdılar. Kosrov, mavi gözleriyle dışarı bakıyordu. Bir anda uzaktan çığlıklar ve haykırışlar yükseldi. Mağara duvarından yankılanan seslere bir topluluğun ayak sesleri de karışmaya başlayınca Pila korkuyla kenara çekildi. Kilometrelerce ötedeki siren tepesi gümüş ışıklar saçıyordu. Kosrov ise olanları izliyordu.

        "Yüce Orion, orada en az bir milyon kişi var!"

        Ve herkesin birden kaskatı durduğunu gördüler. Daha sonra siren kulesinin ışıklar hızlıca yanıp sönmeye başladı. Bir uğultu duyuldu ve Mou-1' in geometrik şifresinde dalgalanmalar başladı. Hologram dağ bir görünüp bir kayboluyordu. En sonunda müthiş bir gürültüyle binlerce yıllık reel-hologram yerle bir oldu. Çocuklar bilinçsizce enkazın altındayken, kilometrelerce ötede hâlâ siren sesleri yankılanıyordu.

PyroterraniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin