-Bölüm 12-
Zamanın Durduğu An
Felix gözlerini açamıyordu. Sadece etrafı duyuyordu. Ayak sesleri vardı. Yaklaşıyorlardı. Biri Felix'i kolundan tuttu ve kaldırdı. Felix hala gözlerini açamıyordu. Sadece dinliyordu. Sesleri ayırt edemiyordu ama dinliyordu. Biri bağırıyordu. Felix kendine gelmeye çalıştı. Gözlerini açabilmişti ama bulanık görüyordu. Artık daha iyi duyabiliyordu. Gözlerini kırpıştırıyordu. Karşısındakinin Ashe olduğunu anlamıştı. Ashe sırıtıyordu.
-İlk ışınlanmalar her zaman acı vericidir diyerek gülmeye başladı. Felix kusmak üzere gibi duruyordu.
Ashe Felix'e bir tokat patlattı ve Felix kendine geldi.
-Bunu neden yaptın diye bağırdı Felix
-Zamanımız yok acele etmeliyiz dedi Ashe. Felix etrafa bakınıyordu. Burası garip bir yerdi. Etraf simsiyahtı. Ve heryerde dev ağaç dalları gibi yollar vardı. Kendini bir karınca gibi hissetmişti. Ashe yürümeye başladı ve Felix'te arkasındaydı. Felix durdukları dalın kenarına yaklaşıp aşşağıya baktı. Aşşağısı sonsuz gibi gözüküyordu. Bir ateş topu fırlattı ama ateş topu karanlıklar içinde yok oldu. Ashe ilerde bir yerde durmuştu. Elini boşluğa uzatmıştı. Felix ne yapacağını dikkatle izliyordu. Ashe sanki bir kapıdı buruşturuyormuş gibi havayı buruşturdu. Sonra elini kapatıp bir şey yakaladı. Boşluk bir örtü gibi Ashe'in elinden kayıp gitti ve bir kapı açıldı. Ashe Felix'e bakıp geliyor musun? Diye sordu.
Ashe ve Felix kapıdan geçtiler. Bulundukları yer bir şehirdi. Yağmur yağıyordu ve hava soğuktu. Felix Ashe'e baktı.
-Bir şehir mi? Bir büyücü bir şehirde mi saklanıyor. İnsanlar içinde?
-Evet dedi Ashe sakin bir tavırla.
Şimdi bir iskeleye gelmişlerdi. Ashe ellerini bağlayıp yürümeye başladı.
-Adam iskelenin içinde. Oraya gidicez ve işini bitireceğiz. İskeleye yürüdüler ve iskeledeki kulübenin kapısını araladılar. İçerde bir adam bekliyordu. Felix hızlı içeri girdi ve adama bir alev topu fırlattı. Adam afalladı. İki büyücüyü görünce sinirlenmişti. Ellerini havaya kaldırdı. Suda bir hortum oluşmuştu. Kulübe hortum tarafından yıkılıyordu. Adam koşarak kulubeden çıktı.
Felix'in altındaki zemin çatlamıştı. Hortuma doğru kayıyordu. Eliyle tutunabilcek bir yer aradı. Bir tahtaya tutundu. Ashe kapıda duruyordu. Felix'in tutunduğu tahta çatlamak üzereydi. Ashe diye bağırdı Felix. Tutunduğu tahta kırılmıştı. Tam o sırada Ashe Felix'in elini yakaladı ve diğer eliylede kılıcını yere sapladı ve ona tutundu. Kulübe suyun altına çekiliyordu. Ashe Felix'i düşürmemek için sıkıca kavramıştı. Bir eliyle Felix'i diğer eliylede kılıcının sapını tutuyordu.
-Şimdi kılıcımı çekiceğim ve aşşağı düşeceğiz. Düşerken bana sıkıca tutunmanı istiyorum dedi Ashe. Felix tamam dedi. Ashe elini çekti ve aşşağı düştüler. Suya düşünce ikiside savruldu. Ashe hortumun içinde hızlıca yüzdü ve Felix'i tuttu. İkisi birlikte kumsala savruldular. Felix hızlıca ayaklandı.
-Adamı yakalamalıyız. Dedi ve koşmaya başladı Ashe arkasındaydı. Adam çok uzaklaşamamıştı çünkü Felix'in attığı alev topu ayağına denk gelmişti ve topallıyordu. Adam bir depoya girdi.
Felix depoya girdi ve bağırmaya başladı.
-Nerdesin seni korkak! Adam Bir kutunun arkasından çıktı ve Felix'e karanlık bir büyü topu fırlattı. Felix toptan kaçtı. Ashe içeri girdi. Felix adama alev topları fırlatıyordu. Ashe kılıcını aldı ve adama savurdu. Adam Ashe'i duvara fırlattı ve Felix'i havaya kaldırdı.
-Demek büyükanneni kurtarmak için beni öldürmeye geldin ha? Dedi gülerek. Beni öldürebileceğini gerçekten düşündün mü? Felix çok sinirlenmişti. Ellerini açtı ve adamın büyüsünü geri teptirdi. Adam geri uçtu. Ashe ayağa kalktı ve adama bir büyü yaptı. Bu büyü adamın ayağa kalkmasını engelliyordu.
-Şimdi dedi Felix. Bana panzehiri ver yoksa seni öldürürüm. Gözlerinden öfke fışkırıyordu.
-Anlaştık ama önce şu büyüyü üstümden kaldırın dedi adam. Ashe Felix'e baktı. Felix kafasını evet biçiminde salladı. Ashe adamın üstündeki büyüyü kaldırdı. Adam elini cebine götürdü ve ani bir hareketle Ashe'e bir kara büyü fırlattı.
-Ahmaklar dedi gülerek. Felix adamın kalbine bir ateş topu indirdi ve adam öldü.
Felix hemen Ashe'in yanına koştu. Ashe öksürüyordu.
-İyi olucaksın Ashe merak etme. Düzeleceksin. Dedi Felix. Ashe öksürerek cevap verdi.
-Hayır Felix, gitmelisin bu panzehiri büyükannene ulaştır. Dedi Ashe bir şişe çıkararak. Bu şişeyi adamdan almıştı.
-Hayır dedi Felix, böyle konuşma seni iyileştirebilirim.
-Ashe elini Felix'in ağzına götürdü ve susmasını işaret etti. Felix Ashe'e yaklaştı ve öpüştüler. Ashe Felix'e baktı ve gülümsedi. Son olarak beni göle götürebilir misin?dedi Ashe.
Felix geldikleri yoldan eve geri döndü ve göle kadar Ashe'i taşıdı. Ashe artık ölüyordu. Şimdi beni göle bırak dedi. Felix'in gözünden bir damla göz yaşı süzüldü. Felix Ashe'i tekrar öptü. Bu son öpücükleriydi. Sanki dünya durmuştu. Aslında Felix durmasını çok isterdi ama bu imkansızdı. Ashe'i gölün kıyısına bıraktı. Ashe kuyruğuyla derinlere gitti ve su üstünden kayboldu. Felix göle bakıyordu. Onu kaybetmişti. Ashe artık gitmişti. Onu koruyabilirdi. Dünya Felix için durmuştu. Bunların hepsi kendi hatası gibi hissediyordu. Göle baktı güneş doğuyordu. Ashe'le geçirdiği zamanı düşündü. Çok uzun bir zaman değildi belki ama o zamanları özleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Wizard
FantasiaFelix herkes gibi sıradan bir öğrenciydi. Her gününün sıkıcı geçtiğini düşünürdü. Ta ki o gün gelene kadar. Felix ailesinin derin sırlarına inecek ve geçmişindeki sırları açığa çıkaracaktır. Normal hayatına devam ederken aynı zamanda da tüm yalanlar...