Güven -5.Bölüm-

671 72 4
                                    

Genç kız titreyerek uyandı. Daha ayılamadığı, açılmamak için çırpınan göz kapaklarından belli oluyordu. Ellerini öne uzatıp gözlerini ovuşturdu şirince. Evet, şirin görünüyordu fakat bunu ona söyleyebilecek kişi hala derin bir uykudaydı.

Ellerini gözlerinden çekti ve üstündeki örtüyü uyuşmuş bacaklarıyla yavaşça itti. Kafasını kaldırdı ve tam yataktan kalkarken beyaz bahçe koltuğunun mavi yastığına sarılıp horul horul uyuyan birisi olduğunu görünce elinde olmadan küçük bir çığlık koyuverdi. Aynı saniyelerde korkuyla gerilediği için yeniden yatağı boylamıştı.

Bahçe koltuğunda kamburunu çıkararak uyuya kalmış çocuk da duyduğu çığlıkla nerede olduğunu unutarak koltuktan düşmüş ve oda bir çığlık koymuştu. Uzun zamandır çığlık atmamıştı ya da bağırışları duymamıştı. Bu onu gerçekten de korkutmuştu.

Uzun bir zaman önce duyduğu çığlıklar yüzünden akli dengesini kaybetmiş ve uzun bir süre odasında kilitli kalmıştı. Şimdi iyiydi ve yeni bir çığlık onu derinden etkilemişti.

Düştükten sonra bir elini zonklayan kalçasına diğerini de kafasına atıp saçlarını karıştırdı. Aniden düşünce canı yanmıştı. Acıya dayanıklı olması aniden gelen bir misafire –kalçasındaki ağrı- karşı pekte etkili olmuyordu. Kafasını kaldırıp ona korkuyla bakan Hye Jin'i fark etmişti. O sırada jeton düşmüş uyuya kaldığını hatırlamıştı.

Yavaşça genç kıza yaklaştı ve hafifçe gülümsedi. "Kusura bakma seni uyandırmaya gelmişken ben de uyuya kalmışım Hye Jin-ah! Ah annen en son dışarı çıkacağını söylemişti, bir arkadaşıyla buluşacak herhalde. Biz de gidip senin için biraz alış veriş yapacağız." Yeni uyandığı için zaten kocaman olan dudakları daha da şişen genç, bir genç kız için inanılmaz derece de küçük gardırobuna yaklaşıp açtı. Gardırobun içi nerdeyse boştu. Birkaç siyah tişört, birkaç pantolon, birkaç şapkadan başka bir şey yoktu. Kıyafetler bir genç kız için aşırı derece de kasvetliydi. Ne bir etek, ne bir elbise vardı dolapta. Olanlarsa siyahtı. Bu kıyafetler dikkat çekmemek için değil de 'Ben yastayım! Uzak durun.' Der gibiydi. "Evet, kesinlikle alış verişe gitmeliyiz. İyi ki bunları getirmişim."

Ji Min gardırobu kapattı ve genç kızın şaşkın yüzüne bakmadan yanında getirdiği sırt çantasını açtı. İçinden bir şeyler çıkardığını gördü genç kız. Bu çocuk kendini ne sanıyordu genç kız hala anlamamıştı. Rahatça onun evine girebiliyor, odasında uyuya kalabiliyordu. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi genç kızın eşyalarını karıştırmak için hiçbir sakınca duymuyordu. Ki bu daha ikinci karşılaşmalarıydı. Ya da çocuğun evlerine ikinci izinsiz dalışıydı.

Genç elindeki kıyafetleri kıza uzattı. Kızın kıyafetleri almadığını görünce yanına gitti ve sertçe eline tutuşturup genç kızı odasında yalnız bıraktı. Bu sırada genç kızın 'Odamda uyuyor, eşyalarımı karıştırıyorsun. Yok, giyinirken de yanımda kalsaydın. NE OLACAK!' diye tısladığını duyduğunda gülümsedi. Ne demişler bir insan 7'sinde neyse 70'inde de odur.

Genç kız elindeki kıyafetlere bakındı. Narçiçeği renginde kısa kollu, üzerinde siyah puntolarla yazılmış 'love' ve INFINITE baskılı bir tişört vardı. Bu rengi sevmişti genç kız. İnsanın içini rahatlatıyor, mutlu ediyor gibiydi. Yavaşça tişört kafasına geçirdi. Neden bilmiyordu ama içindeki bir ses o genci dinlemesi gerektiğini söylüyordu. Hafifçe başını salladı ve giyinmeye devam etti. Açık mavi, paçaları biraz kısa, şirin bir bahçıvan vardı yanında. Çocukluğundan beri bahçıvan giymeyi severdi Hye Jin. . Yavaşça onu da üstüne geçirdi. Kendini o bahçıvanın içinde daha çocuksu, daha mutlu hissetmişti. Ji Min hava soğuk olur diye de bahçıvanın bir ton koyusu kot ceket ve şirin, arkasındaki ponpon dışında sade olan bir şapka da getirmişti onun için. Aynı şekilde narçiçeği bir spor ayakkabı. "Dur bir dakika!" diye fısıldadı genç kız kendi kendine.

Mental BreakdownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin