46

15.7K 1.2K 168
                                    

———

Evden alelacele çıkıp attığı konuma gelmiştim. Bir apartmandı. Kapı açık olduğundan kolayca merdivenlere yöneldim. Hangi katta veya evde olduğunu bilmiyordum ama bulmayı umuyordum. İkinci kata geldiğimde rastgele bir evin kapısını çaldım. Kısa bir süre sonra orta boylu kır saçlı bir adam açtı kapıyı.

"Amcacığım burada gençlerin yaşadığı bir ev var mı?"

Adam beni baştan ayağa süzdü. Büyük ihtimalle güvenilirliğimi sorguluyordu.

"Şu evde üniversiteli gençler oturuyor. Saatlerdir müzik sesiyle başımı şişirdiler." diyerek karşı daireyi işaret etti. Merih de parti gibi bir şeyden bahsetmişti.

"Sağolun." deyip o kapıya yöneldim. Zili üst üste dört beş kere çaldım. Neden açmıyorlardı? Merih'e bir şey olduysa kendimi affetmezdim.

"Patlama geldim." diye bağırarak siyah saçlı bir kız kapıyı açtı.

Kız kapıyı tam açamadan onu itip içeri daldım. Saygısızlık etmek istemezdim ama sevdiğim adam söz konusuydu.

"Hop nereye gidiyorsun sen öyle. Dursana be!"

Arkamdan bağıran kızı önemsemeden salon diye tahmin ettiğim yere girdim.

Odada beş kişi vardı. Hepsi de alkol ya da başka bir şeyden dolayı farklı hallerdeydi. Köşedeki koltuğa baktığımda derin bir nefes verdim. Merih elindeki içki şişesiyle gözlerini kapatmış uzanıyordu.

Yanına çömelip omzundan dürttüm onu. Sızmış gibiydi ama homurdanmasından sızmadığını anlıyordum. Bana kapıyı açan kızın "Bu kesin Aksel." dediğini duydum.

"Ne dedi size?" deyip kıza döndüm.

"Aşık zırvalamaları işte." dedi bir çocuk.

Çocuğa kötü bir bakış atıp tekrar Merih'i dürttüm.

Gözlerini kırpıştırarak zar zor açtı.

"Rüyadayım değil mi? Sen burada olamazsın." dedi çatlayan sesiyle.

"Buradayım sevgilim. Hadi kalk gidelim."

"Oğlum ne biçim bir rüya lan bu. Bana sevgilim diyor bir de."

Karşı koltuktaki sarışın çocuğa bakarak konuşuyordu.

"Bir yaklaşsana öpeyim." deyip beni yakamdan tutarak kendisine çekmeye çalıştığında onu durdurarak sarışın çocuğa baktım.

"Ne içirdiniz ona?" İçkiyse o kadar da sorun etmezdim ama başka şeyler de varsa...

Çocuk omzunu silkerek bilmem anlamında ağzını eğdi. Ben o ağzı kan içinde bırakırdım ama şuan sırası değildi.

Yüzüme dokunmaya çalışan, aptal sırıtmasıyla bile mükemmel görünen gerizekalının kolundan tutup onu kaldırmaya çalıştım. Ağırdı ve kendisini gevşek bıraktığından kaldırabildiğim söylenemezdi.

"Yardım etsenize." diye bağırdım ama hiç kimse oralı olmadı. Bunlar ne biçim arkadaştı amına koyayım. Belki de arkadaşı bile değillerdi.

Kendi işimi kendim yapacağımı anlayıp yanında bulunan ceketini elime alıp Merih'i  zorlanarak kaldırdım.

"Merih biraz dik dursana."

Beni dinleyip ağırlığını üzerimden biraz çekti.

"Sen nasıl istersen öyle olsun." dedi gevşekçe.

Kapıya doğru yürüdüm ve az önce evine girdiğim için çığıran kız ayağa kalkma zahmetini göstermeyip üstüne bir de "Giderken kapıyı da kapatır mısın bebeğim?"diye konuştu.

"Kapıyı değil ama ağzını bir yumrukla kapatabilirim." diye sinirle konuştuğumda kız sinip yerine gömüldü. Vurmazdım tabiki ama  böylelerine gelemiyordum. O sarışın çocukla kafalarını birbirine tokuşturup beyinlerini akıtmak istiyordum. Her neyse sakinim.

Merihi evden çıkarıp asansöre soktum. Sızıp kalmıştı. Kafası omzumda rahat rahat uyuyordu.

Aşağı indiğimizde kapının önüne park ettiğim arabayı açıp arka koltuğa yatırdım onu. Sürücü koltuğuna geçip evine sürdüm. Kendi evime götürmek isterdim ama annemle babama bir açıklama yapamazdım. Hele annem onun bu halini görse bir daha görüşmemize dahi izin vermezdi.

Onun yaşadığı apartmana geldiğimizde aynı zorluklarla onu eve kadar çıkardım. Ceketinin cebinden bulduğum anahtarla kapıyı açtım. Hala uyanmamıştı. O kadar sarsıntıya en azından bir kez kusması veya kalkması gerekirdi.

Hiç girmediğim odasına girip ışığı açarak onu yatağa yatırdım. Ayakkabısını çıkardım. Pijama giydirmeyi düşünmüştüm ama uğraşasım yoktu. Bu yüzden iki kişilik yatağın diğer tarafına oturdum.

Uyurken çok güzel görünüyordu. Sarhoşken de, ayıkken de her halinde çok güzeldi. Ama aptaldı. En çok acı çekenin kendisi olacağını bildiği halde beni bırakmıştı.

Uyanır gibi olduğunda ona yaklaştım. Gözlerini açıp yüzümü incelemeye başladı.

"Niçin  geldin?" dedi fısıldayarak.

"Senin için. Seni sevdiğim için."

"Burası benim evim." diyerek gözünü odada dolaştırdı. Bu gülümsememe neden olmuştu. O kadar yol gelmiştik ve o evden ayrıldığımızı farketmemişti.

"Seni ben getirdim buraya."

"Neden getirdin ki? Ben bir çaresini bulurdum."

"İnan bulamazdın."

Bedenini bana yaklaştırıp boynuma sokuldu.

"Biraz böyle kalalım. Sonra yine gururlu moduma geri döneceğim."

"Gururlu olmak zorunda değilsin."

Kollarını belime dolayıp daha da sokuldu.

"Sen yalnız kalmak nedir biliyor musun? En çok istemeden yalnız kalmak koyuyor insana. Böylesi daha iyi. En azından kendimi avutuyorum."

Böyle düşünmesi saçmalıktı. Biri seviyorsa bırakamazdı. Ağzımı açmaya yeltendiğimde işaret parmağını dudağımın üzerine yerleştirdi.

"Sadece öp beni." dedi.

Başımı salladım. Onu öpmek en çok istediğim şeydi.

İşaret parmağının yerini dudakları aldı. Ağzındaki acı alkol tadını alsamda bu öpücük yine en güzeliydi. Alt dudağımı dişleriyle çekiştirip dilini ağzımdan içeri soktu. Yüzünü yana eğmiş ulaşacağı daha derin bir yer varmış gibi dillerimizin temasını arttırmaya çalışıyordu. Elimi göğsüne koyarak onu durdurdum.

"Neden durduk?" dedi yarı kapalı gözleriyle.

"Çünkü birazdan sızacaksın."

"Peki." deyip gözlerini tamamen kapatarak kafasını göğsüme yasladı. "Sabah olduğunda burada olma nolur."

"Tamam olmam ama seni bırakmayacağımı bil Merih. Sen istesen de seni bırakmayacağım. Sözüm var sana unuttun mu?"

Birkaç dakika cevap gelmeyince kafamı kaldırıp ona baktım. Mışıl mışıl uyuyordu. İçimde akıl almaz bir huzur vardı. Aramız iyi değildi. Korkularını yenmezse eğer, pek düzelecek gibi de durmuyordu ama onun yüzünü görmek bile bana yetiyordu. Böyle göğsümde uyurken mutsuz olma gibi bir ihtimalim de yoktu.

———

Bu bölümü doğru düzgün yazamadım yaa bu konuda biraz mutsuzum

Her neyse ben gidip inekleyeyim. 20 gün kaldı 20 gün.

Çıkışta Bekle [boyxboy•texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin