54

22.9K 1.3K 600
                                    


Hala bölüm bekleyen birileri varsa alırım bir oyunuzu bir de bir sürücük yorumunuzu.

———

İki gündür cesaret toplamak için bekleyen Merih bugün uyandığımız gibi elimden tutarak beni annesinin kafesine sürüklemişti. Yarım saatten beridir Merih'in eli titreyerek kahvesini yudumlamasını izliyordum. Tek yapabileceğim, yaptığım şey masanın altından diğer elini tutmaktı. O da ne kadar fayda sağlıyordu bilimiyordum.

"Bira falan mı içsek? Kahve sarmadı." Elindeki bardağı masaya bırakarak söylediği cümleyle boşta kalan diğer elini de masanın üzerinden yakaladım. Şu an etraftakiler çok da umrumda değildi. İki erkeğin el ele tutuşması ayıplanacak bir şey de değildi.

"Saat sabahın on biri. Bu saatte içmezsin sen."

"Demek ki içiyormuşum. İsteyelim mi?" Gözüme masumca bakarken kafamı hayır anlamında salladım. Oflayarak geriye yaslandı.

"Gidelim o zaman."

"Konuşmadan mı?"

"Hayır konuşmaya gidelim." Sesinin bu kadar kararlı çıkması, iki dakika önce rahatlamak için içki içmeyi düşünen adam o olduğundan oldukça şaşırtıcıydı.

Beni beklemeden ayağa kalkıp beni de beraberinde çekiştirdi. Tavırları bir anda değişmiş olabilirdi ama elimi öyle bir güçle tutuyordu ki çok gergin olduğunu acıyla birlikte hissediyordum.

Kasada duran kadının yanına geldiğimizde kadın gülümseyerek "Hesabınız otuz altı lira." diyerek bir fişi uzattı. Fişi benden önce kapan Merih, cebinden çıkardığı parayla birlikte elinde buruşturarak kadına uzatıp geniş bir gülümseme sundu ona.

Gülümsemesi hastalıklı bir şekilde aniden son bulduğunda elimi bırakmadan kadına doğru eğilip "Merih ismini hiç duydunuz mu?" dedi fısıldayarak.

Kadın kafasını hızla iki yana salladı. Hayır duymadım.

"Tüh şansa bakın. Ben Sevda ismini çok duydum ama. Adınız Sevda'ydı değil mi?"

Merih'in her şeyi açıkça konuşacağını tahmin etmiştim ama bu kadarını da etmemiştim. En azından böylesine rahat davranabileceğini düşünmemiştim.

"Mümkünse kafeden çıkmanızı rica ediyorum."

"Mümkün değil. Önce beni neden terkettiği söyle." Kadın ağzını açacak gibi olduğunda elini kaldırıp onu susturdu. Hiç merak etme. Senden sevgi dilenmeye gelmedim. "Söyle. Niye yalnız başıma bırakıldığımı bilmek hakkım."

Daha başka şeyler hayal etmiştim. Mesela Merih gerçekten bana anlattığı o çocuk tavrıyla konuşacaktı annesiyle. Annesi üzülecek, belki ağlayacak sonra da sarılıp barışacaklardı. Ama düşündüğüm hiçbir şey olmuyordu.
Ne Merih aynı Merih'ti. Ne de annesi tek bir gözyaşı dökmüştü. Hatta kadının yüzünde nefret gördüğüme yemin edebilirdim.

"Dışarı çıkalım olur mu?" Kadının sorduğu soruya dışarı yönelerek cevap verdi. Ben zaten seyirciydim bir şey söylemeye ya da yapmaya hakkım yoktu. Ki bununla bir sorunum da yoktu. İkisi burada sorunlarını halledecekti ve ben eski neşeli sevgilime kavuşacaktım.

Dışarı çıktığımızda birkaç dakika soğuk havayı soluduktan sonra "Seni terk etmedim." dedi Sevda hanım sessizce.

"Ettin. Küçücük yaşta beni bırakıp gittin." Merih de onun gibi sessiz konuşuyordu.

"Etmedim. Çünkü," deyip sustu. Derin bir nefes alıp yine devam etti. "Evliliğimizin ikinci yılıydı. Mithat'ı hala ilk günkü gibi seviyordum. O da beni seviyor sanıyordum ama değişmişti. Geceleri eve gelmiyor, geldiği zamanlarda yüzüme bile zar zor bakıyordu. Her gün, her gece onu bekliyordum. Yine onu beklediğim bir akşam ne yaptı biliyor musun? Ağlamaktan şişmiş gözleriyle seni getirdi kucağında. Beni aldatıyormuş. Annenle. Sonra annen doğum sırasında ölünce-"

Merih  "Yalan söylemeyi kes." diyerek bağırdığında kadın irkilerek iki adım geri çekildi.

"Yalan söylemiyorum. İstediğin her testi yaptırırım. İnan bana ben senin annen değilim. Baban ölünce evden ayrıldım sana da amcanlar bakmaya başladı. Başka bir sorun varsa bunu onlara sormalısın."

"Yalan söylüyorsun." dedi Merih acıyla. Yalan söylüyorsun. Tekrar tekrar aynı cümleyi kurmaya başladığında onu omzundan tutup kendime çevirdim. Anında kollarını belime dolayıp boynuma sokuldu. Sarsılarak ağlıyordu. Bu aralar onu ağlarken çok fazla kez görmüştüm. Onunla birlikte tam göğsümün ortasında hissettiğim acıyla ağlamamın sebebi de buydu.

Göz ucuyla kadına baktığımda arkasını dönmüş içeri girmekte olduğunu gördüm. Zaten durmasını beklemek hataydı. Ardında küçücük, masum bir çocuğu bırakıp giden biri ağlayan bir gencin yanında niye dururdu ki?

"Şimdi evimize gidip tüm bunları unutacağız tamam mı?" Bir çocuğa teselli vermiyordum ama ona çocuk gibi davranmaktan da kendimi alamıyordum.

"Unutmayacağım" dedi boynumdan ayrılmadan. "Kimse tarafından sevilmediğim gerçeği hep bir yanımı acıtacak. Kimsesiz oluşum da öyle."

"Kimsesiz değilsin."

"Sen başka Aksel. Sen kimse değilsin."

Yanlış hatırlıyor olabilirdim ama bunu bana daha önce söylemişti diye hatırlıyordum. Ama yine de dolu gözlerim bu sefer mutluluktan ışıldadı. O da bunun olacağını bilir gibi yüzünü karşıma getirmişti aynı anda.

Ellerimi belinden çekip yaş akan gözlerine çıkarttım.

"Güzel gözlüm, artık ağlamasan?"

"Mutsuzum. Canım çok yanıyor." dedi alınlarımızı birleştirerek.

"Seni mutlu edebilirim. Acını dindirebilirim." Gerçekten acısını dindirebilir miydim emin değildim ama denemekten zarar gelmezdi.

"Mutlu ediyorsun. Ama acı, onun geçmesi için sindirmem gereken şeyler var."

"Hep yanında olurum o zaman."
Hafifçe gülümsediğinde alınlarımızı ayırıp alnına uzun bir öpücük kondurdum. "Sen benden bıkana kadar peşinde dolaşırım."

Gülümsemesi yüzünde daha çok büyüdüğünde "Gece ve gündüz gibi." deyip boynuma sarıldı. "Buna hayır demem işte."

Başımı sallayarak onu onayladım.

"Sen ve ben. Aynı gece ve gündüz gibi."

———

Bok ettim.

Tebriklerinizi alabilirim.

Çok utanmazım ya ben. Aylardır bölüm atmamışım boş boş konuşuyorum. Dşfleld

Sizi seviyorum.

🐘🔸

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Çıkışta Bekle [boyxboy•texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin