Şunu söylemeliyim ki bu kitabı yazarken bunların olacağından bir haberdim. Nereden nereye öyle değil mi? Mezun oluyordum, hem de üniversiteden. Bir zamanlar o hayalini kurduğum ''Mimarlık Fakültesi'' işte o hayaldi zaten ve hayal olarak da kaldı.
Annemle babamın zoruyla öğretmen olmuştum ben. Hem de ingilizce öğretmeni. Aaa pardon üvey babamdı söylemeyi unuttum. 2 ay oldu ve ben hemen bir dersanede işe başladım. Üstelik kazandığımı da 100 TL hariç hepsini üvey babama veriyordum. Gerçekten sınırdaydım. Ve birgün üvey kardeşimi koleje yolladıklarını öğrenince deliye dönmüştüm. Çünkü kolejin taksitini bana ödeteceklerini sanıyorlardı. Küçük bir oda da gardırobum bile bezden. Yatağım açık bir kanepe ve yastığım ise koltuk puflarından ibaret değildi. Yıldım. Her akşam ek iş olarak markette çalışmaktan ve eve gelince yemek kalmadığından makarna haşlayıp yemekten yıldım. Dayanamıyordum. Aynaya baktığımda mavi gözlerimden düşen damlalara bakarak içlenip yaşadığım hayatın ızdırabını film şeridine döküyorum.
Üniversiteden arkadaşım, Duygu'yu aradım ve verdği ilk tepkisi '' Almira! Hayırsız nerelerdesin?'' oldu. Amerika'ya yüksek lisans yapmaya gidecekmiş. Bana sen de gel hem yalnız kalıcam falan dedi. Dişçi kız ne de olsa. Tüm detayları en ince ayrıntısına kadar konuştuk. Zaten çocukluk arkadaşımdı. Hemen bir tanıdık bulup vize ve pasaport işlemlerimi halletti. Geriye uçak paramı ayarlamam kaldı. Tabi bunları bizimkilerden bir haber yaptım. Dersaneden matematik öğretmeni arkadaşım Özlem'e rica ettim bana fazladan özel derste ayarladı. Kazandığım maaştan ufak ufak kenara koydum. Harcamalarımı kıstım. Haftasonları da özel dersti derken benim 2300 TL param oldu. Bu parayı çok iyi sakla kızım!! Senin geleceğin burada yatıyor.