Evden koşarak çıktım. Aynı hızla merdivenlerden inip dışarı çıkınca da hiç yavaşlamadan koşmaya devam ettim.Saat gecenin ikisiydi. Sokaklarda kimse yoktu. Sadece ben ve uzayan kaldırımlar... Nereye gittiğimi bilmiyorumdum. Bir önemi de yoktu zaten. Nefesim kesilmeye başlamıştı. Evden yeterince uzaklaşmıştım. Yavaşlamam sorun olmazdı. Adımlarımı küçülttüm. Artık yürüyordum. Birkaç adım sonra tamamen durdum. Hava buz gibiydi. Hızlı hızlı nefes alıp verirken ağzımdan çıkan dumanın rüzgarın etkisiyle yüzüme çarptığını hissediyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nefesim ve kalp atışlarım düzelene kadar koskoca sokağın ortasında öylece durdum. Sonra yürümeye başladım. Sokağın sonuna yaklaşmıştım. Uçuşan martıların cikaylamaları dışında hiçbir ses yoktu. Burnuma denizin o değişik ama huzur verici kokusu geldi. Sokağın bitiminden sağa döndüm. Muhteşem şehir manzarası karşısında gözlerim kamaşmıştı. Yürümeye devam ettim. Artık deniz de görüyordu. O sokağın da sonuna gelmiştim. Önümde yaklaşık iki metre yüksekliğinde demir parmaklar vardı. Elimi uzattım. Buz gibi demirin soğukluğunu en derinlerimde bile hissetmiştim. Bükülmüş iki demirin arasından parmaklıkların öbür tarafına geçtim. Rüzgar artık daha da sert esiyordu. Sert esen rüzgar saçlarımı dağıtmıştı. Düzeltmeye çalışmadım. Tüm şehir ayaklarımın altındaydı. Hırçın denizin dalagaları dolunayın yansımasını bulanıklaştırıyodu. Sonra dolunayda senin yüzün belirdi. Gülümsüyordun yine. Gamzelerin her zamankinden daha belirgindi. Birden hava aydınlandı. Şimşek çakmıştı. Ardından gök gürledi. Gök gürültüsünün şiddetiyle arkamdaki demir parmaklıkların titrediğini hissetmiştim. Hemen ardından dudaklarımın üzerine bir yağmur damlası düştü. Sonra bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha... Yağmur gitgide hızlanıyordu. Ben ise ıslanıyor olmama aldırmadan dolunaydaki yüzüne bakıyordum. Artık yağmur iyice bastırmış, ben ise sırılsıklam olmuştum. Saçlarım yüzüme yapışmıştı. Sonra gözlerimden akan yaşlar yüzüme tokat gibi vuran yağmura karıştı. Her nekadar ağlıyor olsam da gözlerim hala dolunaydaki yüzündeydi. Sonra bir adım attım. Bir adım daha... Kalbim hızlıca çarpıyordu. Ben ise koşuyordum artık. Sana geliyordum. Yanına geliyordum. Islak saçlarım rüzgar ile birlikte savrulurken birden yer ayağımın altından kayıp gitmişti sanki. Düşüyordum. O ölmeden önce göz önünden geçen meşhur şeritteki kısa filmi izliyordum. Filmden çok fotoğraf kareleri gibiydi. Her karede sen vardın. Ve aklımdan geçen son şey de sen olmuştun. Ne olursa olsun yüzünden düşmeyen o alaycı gülüşün, kıvırcık saçların ile gözlerini dikmiş bana bakıyordun....
![](https://img.wattpad.com/cover/19113160-288-k852537.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumun Ucunda
FanfictionBütün kızları peşinden koşturan yakışıklı bir çocuk ve şizofrenik bir kızın aşk ve tutku dolu yaşamı... Ama herşey göründüğü kadar iyi gidecek mi ? Harry Styles fanfiction