Gözlerimi yavaşça açtım. Uyanıp Harry'nin kıvırcık saçlarıyla oynamayı umuyordum. Ama Harry yanımda yoktu. Panikle yatakta oturur pozisyona geçtim. Neredeydi bu lanet olası çocuk ? Yataktan kalktım. Ve banyoya gittim. Kapıya vurdum " Bebeğim... İçeride misin ? " Ses yok. Tekrar kapıya vurdum. " İçerideysen cevap ver !! " diye bağırdım. Yine ses yok. Kapıyı yumruklamaya başladım. Sonra dayanamayıp kapıyı kırarcasına içeri daldım. Kimse yoktu. Kahretsin ! Bir saattir kapının önünde boş yere kıçımı yırtmıştım. Kapıyı kapatıp çıkmıştım ki odanın kapısı açıldı. Kapının arasından Harry kafasını soktu. " Hazır değil misin hâlâ ? " derken içeri girdi. " Neredesin sen yaa ? Uyandığımdan beri seni arıyorum... " dedim üzerine doğru koşarak. Sarılmıştım ki beni ittirip " Soruma soruyla karşılık vermek yerine cevap versen ? " dedi. " Niye hazırlanıyım ? " " On dakika sonra annemin gelecek olması yeterli bir sebep bence... " dedi dalga geçer gibi. Ben onu tamamen unutmuştum. " Neden on dakika kala haber veriyorsun ? Kalktığında beni de uyandırabilirdin !! " " O kadar güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım. Alnına bir öpücük bırakıp aşağıya indim. " dedi kendini süzerken. Aa, evet o da hazırlanmamıştı. Üzerinde hâlâ dün gece giydikleri vardı. " Duş alacak zamanımız var mı ? " diye sordum. " Ne duşu Darcy ? Daha dün akşam yatmadan önce duş aldın.. " Doğru. O zaman duşu elemiştik. " Hazırlansak iyi olacak. " dedim üzerime bakarak. Onaylamak için başını salladı. İkimizde aynı anda koşarak dolaba yöneldik. O giyinme odasına geçti. Ben ise kıyafet seçmeye başladım. Şort ? Hayır. Pantolon ? Hayır. Sanırım elbise giyecektim. Elbise askılarına göz gezdirmeye başladım. Tişörtlerimin ve şortlarımın arasında renkli olanlar olsa da elbiselerin hepsi siyahtı. Olmaz- fazla uzun- çok şatafatlı... Onca elbisenin arasından iki tane elbiseyi seçtim ve Harry'nin soyunma odasına girdim. Elbiselere bakarak " Bebeğim sence hangisini giymeliyim ? " dedim. Başımı kaldırdığımda karşımda siyah kot pantolon, pantolonla aynı renk gibi görünen lacivert bir gömlek giymiş ve saçlarını geriye doğru taramış bir Harry vardı. Gömleğinin ilk dört düğmesi açıktı -zaten toplamda dokuz düğme falan vardı- Göğsündeki kuş dövmeleri ve göğsünün altındaki büyük kelebek dövmesi -tam olarak olmasa da-görünüyordu. Bana nasıl olmuşum dermişçesine baktı. Ben ise umursamayıp -aslında o kadar iyi görünüyordu ki, dudaklarına yapışabilirdim- elbiselerime baktım ve ikisini de ona doğru uzattım. " Hangisi ? " diye sordum. Bana doğru yürüyüp yanımdan geçerken " Hangisini giyersen giy çok güzel görüneceğinden emin olabilirsin. " dedi. Elbiselerden gözümü ayırmadan gülsedim ve arkasından ilerleyip onunla beraber giyinme odasından dışarı çıktım.
*Yarım saat sonra
Ve sonunda ikimizde hazırdık. Birbirimizi inceliyorduk. " Çok güzel görünüyorsun. " diye atladı. " Aynı şey senin içinde geçerli. " dedim. Gülümsedi. Benim gözlerim -herzaman olduğu gibi- gamzelerine takılmıştı. Beni kendime getiren kapıya vurulması oldu. Harry ' Gir ' diye bağırdıktan sonra kapı yavaşça açıldı ve içeri hizmetçilerden biri girdi. Selam verdikten sonra " Anneniz geldi efendim... Size haber vermememi tembih etti ama siz gelince haber vermemi istemiştiniz. " dedi. Harry bana baktı. " Hadi bakalım prenses. " dedi ve elimi tutup beni kapıya doğru sürüklemeye başladı. Evet resmen sürüklüyordu. Çünkü gitmek istemiyordum. Kaçışım olmadığı anladığımda çoktan odadan çıkmıştık. Harry hâlâ beni çekiştirmekle meşguldü. Zorlamayı bırakıp Harry ile beraber yürümeye başladım. Gülümsediğini hissedebiliyordum. Elini sıkıca tuttum -gerçek anlamda sıkıca- Uzun mu uzun merdivenlerden inmeye başladık. " Korkuyorum... " dedim sessizce. Durdu ve bana döndü. " Annem bir tür canavar değil bebeğim. Ve insan da yemiyor. Neden korktuğunu anlamıyorum... " dedi sert bir sesle ama fısıldayarak. Haklıydı ama yinede korkuyordum. Cevap vermeyeceğimi anlayınca bana döndüğünde bıraktığı elimi yeniden tutup merdivenlerden inmeye -ve beni sürüklemeye- devam etti. Merdivenlerin sonuna doğru geldiğimizde büyük salonun yemek masası olan bölümü hariç heryeri görünüyordu. Odamızdakinden daha büyük olan siyah deri koltuklardan birinde siyah saçlı, orta yaşlarda ve hanım hanımcık görünümlü bir kadın oturuyor ve hizmetçinin getirdiği tepsiden, içinde portakal suyu olduğunu düşündüğüm bardağı dalıyordu. Ben dikkatle ona bakarken o hizmetçiye teşekkür edip sıcak ve içten bir gülümseme yolladı. Artık merdivenlerden tamamen inmiş salona doğru ilerliyorduk. Harry'nin -adını birazdan öğrenecek olduğum- annesi ayağımdaki siyah topuklu ayakkabıların yerde çıkardığı sinirimi bozan tıkırtıları duyunca elindeki bardağı ortadaki büyük masanın üzerine bırakıp ayağa kalktı. Yanına gittiğimde yine sıcak bir gülümseme ile karşılaştım ve tokalaştık. Birkaç adım ileri gittim. Ben Harry'nin gömleği ile annesinin elbisesinin renginin aynı olmasının tesadüf mü olduğunu düşünürken onlar sarıldı. Sonra Harry yanıma geldi. Kendini koltuğa attı. Ben ise Harry'nin annesinin oturmasını bekleyip ondan sonra oturdum. Yaptığımı ikiside farketmişti. Aslında yapılması gerektiğini bildiğim halde hiç böyle şeyler yapmazdım. O sırada " Rahat davran tatlım. " dedi Harry'nin annesi. " Nasıl isterseniz Bayan ... " Atladı " Adım Anne. Bayan demene de gerek yok. Sadece Anne " Gülümsedi. Ben de gülümsedim. " Sen de Darcy olmalısın. Şu meşhur Darcy. " Meşhur derken ?? Ne meşhuru yaa ? İç sesimle tartışırken Anne iç sesimi duymuş gibi cevap verdi " Harry ile nezaman konuşsak senden bahseder. Ama bir türlü tanışamamıştık. " Harry'ye döndüm. Koltuğa iyice yayılmıştı. Bana bakıp gülümsedi. Tekrar Anne'ye döndüm. Masanın üzerinden aldığı meyve suyundan bir yudum aldı. Ve içimi parçalara ayıran o soru dudaklarından döküldü " Ailen ile de tanışmak isterim. Harry onlardan hiç bahsetmedi. " Başımı önüme eğdim. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Harry iyice yayıldığı koltukta biraz toparlanıp " O konu hakkında konuşmasak anne ? " dedi. Anne tam özür dileyecekti ki ben gözümden süzülen yaşa engel olamadan başımı kaldırdım ve Harry'ye " Hayır canım. Tanışacaksak konuşmalıyız. Annenin de bilmeye hakkı var. " dedim. Sesim neredeyse her kelimede titremişti. Sonra Anne'ye dönüp anlatmaya başladım " Babam ve annem ben daha sekiz-dokuz yaşlarındayken boşandılar. Ama babam istediği için. Yani aslında annem babamı seviyormuş. Annem de o günden sonra moral bozukluğundan sinir hastası oldu. Çok iyi hatırlıyorum. Tam on yedinci yaşımı kutlayacağımız geceydi. Kutlama dediysem annemle beraber küçük bir pasta yapmıştık. Beraber yiyecektik. Belki biraz olsun yüzü gülerdi. En sevdiğindendi pasta. Böğürtlenli... " Gülümsedim. Hâlâ gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Devam ettim. " B-ben ışıkları kapatmış dolaba koyduğum pastayı almaya gitmiştim. O-o da salonda masanın yanında elinde koskocaman bir hediye paketiyle beni bekliyordu. Doğum günü şarkımı söyleyerek geri döndüğümde annem masanın yanında yoktu. Pastanın üzerindeki mumlar salonu aydınlatıyordu. Pastayı masanın üzerine bıraktım. Doğum günü şarkıma ara verip anneme seslendim. Ses yoktu. Şarkıyı söylemeye devam ettim. Masanın öbür tarafına doğru yürüdüm. Ve.. " O güne dönmüştüm sanki. O gün ağladığım gibi ağlıyordum. Anne sorduğu için pişman ama meraklı gözlerle bana bakıyordu. Harry ise ellerini saçlarına geçirmiş, dirseklerini dizlerine koymuş yere bakıyordu. Devam etmeye çalıştım. "A-annem... Y-yerde yatıyordu. Elinde tuttuğu büyük hediye paketi yanına düşmüştü. Titriyordu. Hem de çok... Donup kalmıştım. E-elimden hiçbirşey gelmiyordu. Zor da olsa kendime gelip telefonumu buldum ve titreyen ellerimle ve görüşümü bulanıklaştıran göz yaşlarıyla numarayı çevirip teyzemi aradım. Hemen gelmesini söyledim. S-sonra annemin başına doğru çöktüm. Artık titremiyordu. Başını bacaklarımın üzerine aldım. Uyanması için, gözlerini açması için yalvardım. Uyanmadı... Bir daha o mavi gözlerini hiç açmadı... Beni doğum günümde bıraktı, en sevdiği pastayı yiyemeden bırakıp gitti... " Ayağa kalktım. " İ-izninizle b-ben lavaboya gidebilir miyim ? " dedim elimle gözlerimden akan yaşları silerken. Anne olumlu anlamda başını salladı. Onunda gözleri dolmuştu. Hemen üst kata çıkıp lavaboya girdim. Yüzüme bolca su çarptıktan sonra dolapların birinden aldığım havluyla yüzümü sildim. Makyaj yapmadan tekrar aşağıya indim. Anne'nin oturduğu koltuğun önünden geçip Harry'nin yanına gidiyordum ki Anne kolumu tuttu. Ona döndüm. " B-ben cok üzgünüm Darcy. " Sonra beni yanına oturtturdu. Ellerimi ellerinin içine alıp konuştu " Şuandan itibaren beni annen olarak görmeni istiyorum Darcy. Biliyorum... Asla onun yerini tutamam ama bunu gerçekten istiyorum. " Gözleri kızarmıştı. Başımı evet anlamında sallayıp gülümsedim. O da gülümseyip bana sarıldı...
" ...Ve sonra onu havuza ittirdi. " Kahkahalar havada uçuşuyordu. Yaklaşık bir buçuk saattir Harry'nin küçüklük anılarını konuşuyorduk. Gerçekten cok komik olanları da vardı, neredeyse ağlayacaklarımda... " O da benim saçımı çekmeseydi. Hak etmişti. " diye ablası Gemma'yı suçladı Harry. Ben ise gülüyordum. O sırada Robny gelip " Kahvaltı hazır efendim. İsterseniz masaya geçebilirsiniz. " dedi ve tekrar mutfağa gitti. Biz de kalkıp açık büfe gibi görünen masaya geçtik. Anne çoktan oturmuştu. Ben oturacağım yeri düşünürken Harry ayakta bişeyler yiyordu. Anne'nin ' Harry !! " diye bağırmasıyla Harry yemek yemeyi bırakıp Anne'nin karşısındaki sandalyeye oturdu. Ben de Harry'nin yanına oturdum. Yemeğimizi yemeye başladık. Sessizlik hakimdi. Yemeğimi bitirip kalkacaktım ki Harry bacağıma vurdu. Birşey söylemeden suratına baktım. Yaklaşıp kulağıma " Konuya giriyorum artık. "diye fısıldadı. Ne konusu der gibi baktım. " Anneme evleneceğimizi söyleyecektik ya... " diye fısıldadı. Olumlu anlamda başımı salladım. O kadar heyecanlanmıştım ki kalbim masaya fırlayabilirdi. Ve Harry " Biz sana bisey söyleyeceğiz anne. " diye konuştu. Anne ağzındakileri yutup " Tabiki bebeğim " dedi. Harry bana baktı. Elimi tuttu. Gözlerinin içi gülüyordu. Sonra tekrar Anne'ye dönüp " Biz evleneceğiz " dedi. Anne'nin meyve suyundan aldığı yudum boğazında kalmıştı. Öksürmeye başladı. Harry hızla ayağa kalkıp Anne'nin yanına gitti. " İyi misin anne ? " " Çok (öksürük) iyiyim (öksürük) " Harry su doldurdu ve Anne'ye uzattı. Anne suyu içip öksürmesi geçene kadar hiç konuşmadı. Masada yine sessizlik hakimdi. İç sesim ' İste şimdi sıçtın Darcy ' diyordu ki Anne " Hazırlıklara karışan olursa gözünün yaşına bakmam !! " dedi. Yani. Şimdi. Anne. Kabul etmişti. Sandalyeden kalkıp " Yiiiiihhhuuuuuu !! " diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Harry ve Anne şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Harry ile göz göze geldiğimizde oturdum ve " B-ben üzgünüm. Sadece kabul etmenizi beklemiyordum. " diye toparlamaya (!) çalıştım.
" Tanıştığımız cok iyi oldu Darcy. Ve belli ki bundan sonra bol bol görüşeceğiz. " dedi elimi sıkarken Anne. Sonra Harry ile sarıldılar. Harry Anne'ye kapıya kadar eşlik etti. Anne kapıdan çıktıktan sonra evdeki kutlamaya diyecek yoktu. Son ses Miley Cyrus- We can't stop çalıyordu. Ve tabiki Harry ve ben de bağıra bağıra eşlik ediyorduk. Dans etmekten yorulup kendimi koltuğa attım. Mini elbisem daha da yukarı çıkmıştı. Oturduğum yerden elbisemi çekiştirirken Harry de kendini benim yanıma attı. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Saçlarımın üzerine bir öpücük bıraktı ve " Işte bu kadar !!! " diye bağırdı. Benim ise birden yüzümdeki gülümseme gitmişti. Asıl herşey şimdi başlıyordu.
Yine bir haftanın ardından yeni bölümle sizlereyim. Aldığım kararla artık her hafta bir bölüm yayımlayacağım. Bu uygulamaya bu pazar başlamayı düşünüyorum. İyi okumalar. Vote vermeyi unutmayın :) xxx (Bölüm kısa olduğu için özür dilerim)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumun Ucunda
FanfictionBütün kızları peşinden koşturan yakışıklı bir çocuk ve şizofrenik bir kızın aşk ve tutku dolu yaşamı... Ama herşey göründüğü kadar iyi gidecek mi ? Harry Styles fanfiction