Kabulleniş

107 4 1
                                    

Sonunda ramazan ayı bitti ve bayram geldi. Her bayram olduğu gibi sabah kalkıp annemle birlikte anneannemin evine gittik. Dedem öleli bir kaç ay olduğu için bu onsuz ilk bayramımızdı. Hepimiz biraz hüzünlüydük. O kitaplarda anlatılan, filmlerde oynayan tonton dedelerdendi benim dedem. Sürekli geçmişten bahseder bize akıl verirdi. Tanıdığım en mutlu erkeklerden biriydi. Ailesine aşıktı. Beni görünce havalara uçar "Kızım gelmiiiiiş!" diye neşelenirdi hemen.

Bu bayram buruktu. Ama keyfimi yerine getiren yine Erhan'dı. O gün yine mesajlaşıyorduk. Terastaki salıncakta annemle birlikte oturmuştuk, annem sigara içiyordu. Anneannemden gizli yapması gereken mühim bir görevdi onun için. Annem aptal sırıtışlarıma aldırış etmemeye çalışsada meraktan öldüğü için artık sormaya karar verdi.

"Neye sırıtıyorsun sen?"

Otuziki dişimi birden göstererek, kafamı telefondan kaldırmadan; "Hiiiiiiç." diye yanıtladım. Çünkü kendime bile itiraf edememiştim. Hala kendimden bile saklıyordum. Anneme ne diyebilirdim ki ? Anneannem anneme; "Mahteeeer!! Gel bak pazardan ne aldııım." diye seslenince annem ayaklandı.

 Telefonuma geri yumulmak için bulduğum fırsatı hemen değerlendirdim ve mesajı açtım;

GELEN Erhan Acemoğlu: Aslında kız arkadaşım olabilirdin.. Ama öyle olsaydın herşey çok farklı olurdu.

Tekrar tekrar okudum. Ne yazacağımı düşündüm. Ben henüz neler hissettiğimi bilmezken o bana bunu söylemişti. Aslında benden hoşlandığını dile getirmiş sayılmazdı ama bu da bir başlangıçtı ve sebepsiz yere mutlu olmuştum. Ne yazacağımı uzun süre düşündüm ve pek mantıklı bir sonuca varamadan mesajı gönderdim. 

GÖNDERİLEN Erhan Acemoğlu: Ne gibi farklı olurdu?

GÖNDEREN Erhan Acemoğlu: Benim sevgilim olmak zordur. Seni sıkarım biraz..

Kendini beğenmiş. Megolaman.

GÖNDERİLEN Erhan Acemoğlu: Emin ol benim sevgilim olmakta zordur. Sıkarım ben seni biraz..

GÖNDEREN Erhan Acemoğlu: Neyse ya. Ee nasılsın?

Konuşmamız böyle devam etti. Bir daha hiç konusu açılmadı. Ama benim kabullenmemi sağladı. Artık ondan hoşlandığımı kabul etmiştim. 'Çok fazla hoşlandığımı.' Biraz kendini beğenmişti ama yine de beni eğlendiriyor, kötü zamanlarımda bana destek oluyordu. Ayrıca bana her hangi bir asılma girişiminde bulunmaması onu diğerlerinden bir adım önde tutuyor, farklı kılıyordu. 

Bayram boyunca anne tarafının memleketi Bolu'da olacaktı ailesiyle birlikte. Dayıları balıkçıydı ve gelirken anneme balık getireceğine dair söz vermişti. Annemle bu kadar iyi anlaşıyor olmaları beni müthiş derecede sevindiriyordu. Birbirlerine olan konuşmaları, davranışları baya hoşuma gidiyordu. En önemlisi, annem onu sevmişti ve bu benim için yeterliydi. 

Bayram bitiminde Bolu'dan dönüp bize uğradı. Yemek yeyip tekrar en yakın arkadaşı İlhan'la birlikte İzmir'e kampa gidecekti. İkiside izcilikle ilgileniyordu. Arada sırada böyle kamplara gidiyorlardı. Buraya döndüğü gün aynı zamanda onun doğum günüydü ve bana doğum günlerini kutlamadığını o gün dışarı çıkmasına gerek olmadığını söylemişti. Nedenini sorduğumdaysa; "20 ağustosta doğdum. Doğum günüme yakın zamanlarda doğan bir kaç arkadaşım vardı hepimizin gününün gelmesini bekliyorduk. Böylece hep birlikte kutlayacaktık. Ama 17 Ağustos depreminde tüm arkadaşlarımı kaybettim. Onların yasını hala tutuyorum. Bu yüzden o günden beri hiç doğum günümü kutlamadım." demişti ama ben yinede onun için birşey yapmak istiyordum. Satın alacağım şey basit kaçar ya da onun için para harcadığımı düşünüp egosu tavan yapar diye korkup, anneminde o sıralar pek ilgili olduğu bileklik örme sanatına giriş yaptım. O da tıpkı benim gibi Beşiktaş'lıydı bende ona siyah beyaz bir bileklik ördüm. Akşam bize yemeğe geldiğinde balığıda beraberinde getirmişti. Annem mutfakta işe koyulmaya başladığında bende Erhan'ı odama sürükledim.

"Senin için birşey yaptım. Pek uğraştırıcı değil ama bu işte yeniyim umarım beğenirsin." dedim ve bilekliği ona uzattım.

"Şey teşekkür ederim. Buna hiç gerek yoktu.." Mahçup olmuş gibi konuşuyordu ama daha çok dalga geçer gibi bir hali vardı. Yine bulmuştu işte bir şeyler!

"Nesi var? Neyini beğenmedin??" dedim morali bozuk surat ifademle. 

"Sence de çok kalın değil mi? Yani tamam ben bir erkeğim evet ama bileğim zaten kalın biraz ince olsa fena olmazdı.." dedi ve gülümsedi.

Tebessümü sinirimi bozmuştu. O kadar uğraşmıştım ve bana verdiği tepki çok moral bozucuydu. Beğenmesini istiyordum. Teşekkür bile etseydi sadece yeterliydi. Buna gerek yoktu. Ben onu neşelendirmek istemiştim evet ama neşelenmek için beni üzmesi seçeneklerimde yoktu. 

Moralimin bozulduğunu görünce sustu. Uzun baktı ve bana sarıldı. "Teşekkür ederim." Bunu beklemiyordum işte. Kalbim boğazımda atmaya başladı. Ellerim terledi ve titriyorlardı. Yeşil gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bende kollarımı ona doladım. Beş saniye kadar sonra "Ben anneme yardım edeyim," diyerek içeri olabilidiğince hızlı bir kaçış yaptım.

Benim HikayemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin