Bir Yılım

1.3K 46 2
                                    

Evet,kuralsızdır o! Halbuki sorsak,binlerce kural sayar eloğlu ya,Neyse...

İnsanlar herzaman hayaller kurar,güzel hayaller.Ve her güzelliğin "Gel güzellik!" denince geleceğini umarlar.Öyle ya,kaç nicesi harcandı bu yolda.Bu öyle değil dostum,bu engel kokan bir hikaye...

Mecra İstanbul'du...Denizinde ne hayallerin serpildiği,boğazını yırtan gemilerde aşıkların uzaklara daldığı,sokaklarında hayata yenilmişlerin "nefes"almaya çalıştıkları bir yer burası! İstanbul burası,içinde 1000 farklı hayat var işte,veya 1001 tam sayamadım.

Biz kimi zaman en sevdiğimiz şiirin mısralarında,en sevdiğimiz hikayenin akıcılığında kaybettik kendimizi.Kaçmak istediğimiz yerlerdi oralar.Hep birşeylerden kaçmaya çalışıyoruz aslında.Hayat bu öyle yoruyor ki insanı,aldığı nefesi bile ayırt ediyor artık!

Ve onlardan biri...Aldığı her nefesi ayırt edebilen ve elinde kuru dal sigarası ile çıktığı Çamlıca Tepesi'nden İstanbula seslenerek ; "Seni seviyorum ama ağzıma sıçtın!" diyecek olan Çınar!

Ailesi bu ismi çok yükseklerde bir yaşam sürsün diye koydu ona.Ama teorik olarak Çamlıca Tepesi'nin yüksekliği küçümsenemez ?

Hayatsal olarak pek yüksekte değildi Çınar...Neyse bırakalım emolojiyi dibe vurmuştu!

İlginç olan,bundan gram şikayetçi değildi.Çünkü kadere inanıyordu.Hayatı temiz değildi.Nutellası kalmadığı için üzülen tiplere inat,kaldığı o izbe barakanın tozlu havasında huzuru arıyordu.Nitekim bulamıyordu! O ayrı.

Çınar 18 yaşındaydı.Yani bir gün önce öyleydi,saatler 00.00'ı gösterdiğinde o artık 19 yaşına basmıs koca bir gençti.Sabah yorgan desek kendisi utanıcak bir çarşaf ile "yeni bir güne"uyandı.Takvime baktı,bugün günlerden 9 Temmuz'du onun doğum günü.Herzamanki gibilerini yapmaya başladı.İlk olarak West kutusunda ki sigarası.Yaktı bir duman çekti ve poşette ki kuru ekmeklerden ağzına doldurdu.Sigarasına devam etme kararı aldı ve her dumanda "Şimdi daha mutluyum" diyordu.Yıl 2013'tü.

Yapması gerek şeyler vardı Çınar'ın...Mesela hayatta kalmak! Sabah kapıdan çıktığında üşengeç karşıladı onu.Adı Ayaz'dı.İstanbul'un sokaklarıyla mücadele eden tipler için fazla şekilli şukullu isimler değil mi? Bencede.

Elinde Fight Club,Leon ve Now is Good CD'leri vardı.Bunları oynatacak cihaz ise Çınar'da mevcuttu.

Onu Beşiktaş'taki kıytırık bir elektronikçiden çalmıştı.O gece polisten kurtulması zor olmuştu.Bu CD'ler Ayaz'dan Çınar'a doğum günü hediyesiydi.Çınar'ın yüzünü samimi bir gülümseme almıştı.Aslında onlar samimi gülmeyi unutan insanlardandı.Bazen bende öyleyim.Sahte gülücüklerimden yorulduğumu hissediyorum.Herneyse! Konu dağılmasın.

Bugün nasıl geçmeliydi? Aslında ikisininde 19 yaşında ve okulu bırakmış ( kıçına siktiri yemiş) iki genç olarak kıytırık bir işte part-time eleman  olarak çalışmaları mantıklıydı.Ama dostum hayatın onlara getirdikleri mantıklı değildi! Ayaz içten bir ses tonuyla : "Lan,bugün şu kodumun memleketini soymayalım,çırpmayalımda biraz kafamızı dağıtalım!" dedi.Çınar'ın hoşuna gitmemiş değildi,çünkü doğum günüydü.Ama en büyük lanetli gündü onun için.Pek bi' önemsizdi.Umursamazlığının tavan yapması gereken bi' gündü ve bunu başararak : " Bir insanın doğum gününde mutlu olmak istememesi ne kadar normal ? " dedi.Biricik dostu sırtına vurarak : " Çok normal birader,çok normal." deyince Çınar herzaman düzenli kullandığı tek cümle olan : "Siktir et!" i kullandı.Gülüştüler boşboş,yollarına devam ettiler.Galiba karşıya geçmek zorundaydılar.

Bir YılımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin