1. bölümle karşınızdayıızz. Multimedia Kayra Ökmen. Okuduktan sonra oy vermeniz dileğiyle :* -Betül&Ezgi
İşte başlıyoruz. "10. 9..." çantamdan telefonumu çıkartıyorum. "...8..." çantamı sol omzuma takıyorum. "...7..." hırkamı elime alıyorum. "...6. 5..." Sanırım burada sövmeye başlıyorum. "...4..." son 3'e ben de katılsam iyi olur. "...3. 2. 1" Vee beklenen an; okulun sinir bozucu zili okulun koridorlarında bu hafta için son kez duyulur. Tüm sınıf bağırarak kapıya koşuşturur... Günlük rutinimiz oldu bu bence artık.
Kalabalığın içinde bizimkileri bularak yanlarına gittim. “Hadi bizim mekana,” diyerek konuşmayı Eliz başlattı. Aslında insanlar konuşurken gözlerinin içine bakılır fakat Eliz’in dudakları o kadar güzel ki o konuşurken dudaklarına bakmaktan kendinizi alamazsınız. Normal insanlar dudaklarında bir şey var sanıp kuşkulanır ama burada kimse Eliz’in normal olduğunu söyleyemez. Yavaş yavaş okulun çıkışına ilerlemeye başladık.
“Benim bildiğim mekanlar barlar, diskolardır. Farkındaysan dünyanın en küçük kafesine gidiyoruz,” diye homurdandım. Eliz kafasını sola yatırdı ve sarı-kumral saçları sol omzundan döküldü. Masumane bakışlarla “Ama her hafta gittiğimiz için orası bizim mekanımız sayılır,” dedi. Batuhan söze karıştı “Sizin tartışmanızı bekleyecek olursak antrenmana geç kalırım ben.” Sefa da “Aynen cadalozlar hadi gidelim,” deyince gülümseme hakim olamadım. Ve birden aklıma gelen şeyle gülümsemem kötü kadın kahkahasına dönüştü. “Hahhaha bu sefer ödeyeceksiniz tüm parayı, Elizle boşuna mı o kadar mekik çektik.”
Eliz’de o günü hatırlamış olacak ki o da gülmeye başladı ve “Kayra bebeğim bugün tüm pastalardan tatmak istiyorum nedense, belki şu yeni gelen milshake ve kahve karışımı tuhaf ve ‘pahalı’ şeyi deneriz?”. Sinsice gülüşmeye başlayınca Batuhan küfür mırıldandı, ama Sefa ‘da bize katılıyordu.
Bir dakika bu saf neye gülüyor kendisi de ödeyecek. “Sefa sen neye gülüyorsun? Yoksa bizim haberimiz olmadan sadece Han’la mı iddiaya girmiştik?” buraya sahte bir sorgulayan bakış ekliyoruz. “Hayır ama sizi mutlu görmek bile beni sevindiriyoruz matmazel,” dediğinde ortaya yeni kahkahalar çıktı.
“Hadi lan oradan, haftalığın bitti değil mi?” “Beni iyi tanıyorsun Kayra,” dediği zaman Han’ın küfür mırıltıları sesli sövmelere dönüştü. Batuhan’a Han diyorum. Genelde ona Batu deseler de ben farkımı tabii ki ortaya koyuyorum.
“Yok olum, bana ne istersen bulaşıkları yıka ama hesabı bölüşüyoruz.” Biz Eliz’le bakışıp bakışıp gülerken onlar çoktan atışmaya başlamıştı.
İçimdeki yani altın kafesin içindeki küçük perim “İşler kızışmadan bir el at bence,” diyerek yorumda bulundu. Haklıydı, iç sesim hep haklıdır. Ve o da beni terk etmesin diye bir kafeste bana göre. Gri bir elbisesi var, griyi çok sevdiğim için. Mutluyken kafeste uçarak taklalar atıyor. Bizi üzecek bir şey olacağını anlayınca da minik elleriyle kafesi zorlayıp kaçmaya çalışıyor.
“Ya tamam abartmayın kahve içeceğiz topu topu,” diyerek Eliz benden önce davrandı.
“Sorun o değil, bu ibne gidiyor karı kıza parayı harcıyor bize gelince tık yok.” Han’da haklıydı artık, Sefa’nın 4 aydır çıktığı bir kız vardı ve çıktıklarından beri bizi boşladığını düşünüyorduk.
“Karı kız mı oldu şimdi? Hem kıskanma ileride senin de olur,” diyerek sırıttı. Sefa’nın bu huyunu seviyordum. Ciddiyetten kaçıyordu, bu da bulunduğu ortamların rahat olmasını sağlıyordu. Ama bu yaptığı konu saptırmak değil de neydi?
“Benim zaten sevgilim va… şey…” Han’ın sağında ben vardım, solunda Sefa. Elinin altında olduğum için kolunu omzuma koydu ve devam etti “al sana sevgilinin alası.”
![](https://img.wattpad.com/cover/19126976-288-k160214.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulanık (Askıya Alındı)
JugendliteraturBazen bir gazete ya da dergi haberi sizi mutlu eder ya da birisinin öldüğü yazılarda üzülürsünüz. O gün Kayra'nın gördüğü haber içinde sadece ufacık bir parçasını kendi bile hissedemeden heyecanlandırıp yok olmuştu. İşte o haberden kısa bir süre son...