NB-1

654 25 4
                                    

Merhabalar güzel okuyucular.

Yepyeni kitabıma hoş geldiniz. Nereden Bilebilirdim? 2014 yılında yazmaya başladığım fakat 2022 yılında ne kadar çocukça olduğunu fark ederek kurgusunu sıfırladığım bir kitap. Bölümleri ortalama 1000 kelimelik yaparak çekirdek etkisi bırakmayı düşündüm :) Bölümler kısa ama sık gelecektir bilginize.

Kitabı yazmaya başladığımda bir Alacakaranlık hayranı olarak karakterlerime onların başrollerini vermişim. Bunu değiştirmek istemediğim için onları hayal ederek okumaya devam edebilirsiniz :)

Lütfen destek olmak için oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyin. Şimdiden teşekkürler.

Sevgiyle kalın.

"Hayat; sürprizlerle dolu bir karmaşadan ibaret. Yağmur yağacak diye yanınıza aldığınız şemsiyeyi, güneş açtırarak elinizde taşıtacak kadar acımasız. Denize gideceğiniz bir günde yağmur yağdıracak kadar umut yıkıcı. Tüm bunlara rağmen insan oğlu hayatın güzelliklerini düşünmeden, keşfetmeden yaşıyor.

Yağmur yağmadığında açan güneşe bakıp gülümsemeyi bilmeden, planları yağmur yüzünden iptal olduğunda yağmurun altında ıslanmanın verdiği hazzın tadına varamadan göçüp gidiyor. "

Babamın hediyesi olan siyah renkte ve altın işlemeli defteri yazmayı bırakıp masanın kenarına koydum. Severek geldiğim; deniz kenarında, çiçeklerle süslenmiş bu kafede acı kahvemi yudumlarken manzaranın tadını çıkarıyordum. Oturduğum kafe sahile sıfır ve buram buram *denizden esen tuzlu meltem kokusuna ev sahipliği yapan bir mekandı. Yüksek tavanı; rengarenk şemsiyelerle kaplı ve deniz tarafına bakan kısmı ise tavandan yere kadar uzanan camları ile eşsiz bir manzaranın keyfini çıkartmanıza olanak sağlıyordu. Her masada küçük fanusların içerisinde kendi egemenliğini kurmuş Beta balıkları vardı, tabi bunlarda kafenin atmosferine bir hayli uyum sağlıyordu.

Kahvemin sonuna geldiğimi fark edip mutsuz bir şekilde kasaya yöneldim. En sevmediğim kısım olan kahvemin bitişi, her daim ne denli kahvekolik bir insan olduğumu hatırlatıyordu bana. 'Neden bir tane daha almıyorsun?' diye soran arkadaşlarımın çoğu, yüksek doz kafeinden gece uyuyamayıp nöbet tuttuğumdan elbette bihaberdi.

Kasadaki sarışın, orta yaşlardaki Şermin abla bana gülümserken cüzdanımdan bir yüzlük çıkartıp uzattım. Genelde nakit taşımayı sevmesem de burası maalesef kart kabul etmiyordu. Sahipleri ısrarla, ben teknoloji çağı insanı değilim diyerek her şeyi eski usule uyarlıyorlardı. Yaşlı ve tam anlamıyla ton ton diyebileceğiniz fakat bir o kadar da fena olan bir çift işletiyordu yıllardır burayı. Dedikodunun tadı da bir farklı oluyordu onlarla. Gide gele baya bir samimiyeti ilerletsek de hala ara sıra beni unutabiliyorlardı. Dediğim gibi yaşlı ve tonton bir çift.

Bu tonton çiftin kızı olan kasada ki kadının yani Şermin ablanın, yıllara inat güzelliği annesine çekmiş olmalıydı. Sabahları gelip dükkanı açar ve mis gibi kahveleri o demlerdi. Öğleden sonra, Üzeyir amca ile beraber Gülsüm teyze gelir, evde hazırladıkları atıştırmalıkları satışa sunarlardı. Benim favorim kesinlikle fındıklı kekleriydi.

Nereden Bilebilirdim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin