Merhabalar güzel okuyucular.
Hikayemiz son gaz devam ediyor! Lütfen destek olmak için oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyin. Şimdiden teşekkürler.
Medya Caner :)
Sevgiyle kalın.
"Oğlum," dedi, bir anda ciddiyetle.
Şaşkınlıkla gözlerim büyüdüğünde "Kardeşim değil, oğlum. Ayrıca Atilla sana mı çarptı?" diye devam etti.
Kafamı sadece onaylarcasına sallamaktan başka bir şey yapamazken bu sefer oğlu olduğunu öğrendiğim Atilla'yı yanımıza çağırdı. Sert sesini duyan çocuk daha demin ki umursamazlığını kenara atmış gibiydi.
"Sen kapıyı onun suratına mı çarptın?" dedi, beni gösterirken. Aynı boya gelebilmek için oğlunun yanında dizlerinin üstüne çökmüştü. "Özür diledin ama?"
"Hayıy. Ben kapıyı açtım, o da kapıya çayptı." dedi, ikinci soruyu yanıtsız bırakarak masumca. R'leri söyleyememesi beni hafif gülümsetirken bu yaşlarda olan teyzemin kızı geliverdi aklıma. O da aynı Atilla gibi bazı harfleri söyleyemiyordu.
"Özür diledin ama?" diye sorusunu yeniledi gök mavisi gözlü baba. Fakat karşılık olarak kısa bir hayır anlamında baş işareti aldı.
"Özür dilemelisin. Hem düşmüş senin yüzünden." dedi, kendinden taviz vermeyen bir baba edasıyla. Ben görünüşlerinin benzemesinin abi-kardeş olmalarından kaynaklı olduğunu düşünürken onlar baba-oğul çıkmıştı.
"Evet, ama ben senden kaçıyoydum. Yakalasan sende beni ıslatacaktın. Benim suçum yok ki." dedi, aynı kararlığını sürdüren Atilla. Küçük, tombul parmakları ile oynarken öyle tatlı gözüküyordu ki insanın yanaklarını ısırası geliyordu.
"Ne olursa olsun, hatalı sensin." dedi, oğlunun bir elini tutarken. "Özür dilemelisin Atilla."
"Sorun değil." derken buldum kendimi. Onların arasındaki konuşmaya dahil olmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Küçücük çocuğa fazla baskı yapıyor gibiydi. "Gerçekten önemli değil. Hem iyiyim ben."
"Özür dilenmesi gereken durumlarda dilenmeli. Atilla'da bunun bilincinde bir çocuk." dedi, tersler bir ifadeyle. Kötü bir şey söylemedim ki! "Öyle değil mi Ati?"
Atilla başını evet anlamında sallarken bana dönerek kafasını yerden kaldırdı. Babasının küçük hali olan ufaklık ona benzeyen; gök mavisi olmasa da boncuk boncuk mavi gözlere sahipti.
"Özüy dileyim, yaylışlıkla oydu." dedi, suçlu bakışları ile.
Haline gülmeden edemesem de bende babası gibi yanına çökerek kendime doğru yaklaştırdım.
"Bir dahakine dikkat edersen özrünü kabul ederim." dedim, eğlenerek.
"Edeyim." dedi, keyfi yerine gelmiş gibi bu defa. Heyecanla babasına dönerek boynuna atladığında sevinçle babası da beline dolayıvermişti kollarını.
"Aferin benim aslanıma." dedi, bana yandan bir bakış atarken.
"Çayım yayım kaldı." derken kollarını çözmüş ama hala babasının kolları arasından çıkmamıştı. "Gidiyim mi ben?"
"Git bakalım." Kollarını çekmesiyle bıcırık koşarak uzaklaşırken gülümseyerek dalgalanan saçlarına baktım. Hevesle tekrar eski pozisyonunu alarak çayından koca bir yudum alıp balık ile ilgilenmeye başlamıştı bile.
"Daha demin ki tavrım için bende özür dilerim. Sinirliydim." dedi, sakince. Elini uzatıp dudağını dişlerinin arasına aldı. Ardından tekrar gülümserken gözleri kısılıverdi. "Ben Caner."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nereden Bilebilirdim?
Teen Fiction"Son nefesime kadar seni seveceğim." dedi nefesim kesen gülüşüyle. Bakışlarının ağırlığı ile midem kasılırken bir elimi yeni uzamaya başlayan sakallarına götürdüm. "Söz ver." dedim en az onun kadar şuh bir sesle. "Söz güzelim, söz."