Merhabalar güzel okuyucular.
Güzel bir bölüm daha taze taze çıktı fırından. Keyifli okumalar.
Destek olmak için oy ve yorum yapmayı unutmayın, şimdiden teşekkürler <3
"Kızım şu sofrayı toplayıver. Bende Feride teyzene bir gidip geleceğim hemen." dedi annem, sofradan apar topar kalkarken.
Kafa sallayıp sofrada ki kahvaltılıkların kapaklarını kapatırken çalan telefon işimi yarım bırakmama neden olmuştu.
"Mine'm, telefonun çalıyor." derken annem, bende mutfaktan salona girmiştim.
Gece kalan işleri de bitirip siparişleri sabahtan kargoya bırakmıştım. Web sitesi beklediğimden daha fazla gelir sağlıyordu bana. Tabii buna sosyal medyada yaptığım kampanya ve çekilişlerin de etkisi büyüktü.
Çalan telefonu yanıtlayacakken ekranda yazan isim kısa bir an duraksamama neden olmuştu. Caner'i telefonuma kaydettiğimi hatırlamıyordum. Yanıtlayıp kulağıma götürürken geri mutfağa yürümeye başladım.
"Caner?" dedim, mutfağın kapısından girerken.
"Nasılsın fıstık?" diye sesindeki neşe bana kadar ulaşırken arkadan gelen araba sesleri de eklenmişti.
"İyiyim de, numaran telefonumda kayıtlı?" dedim, şaşkınca.
Kapaklarını kapattığım kapları buzdolabına yerleştirirken sessiz cevabı ile ekrana bakma ihtiyacı duydum. Herhalde telefonu falan kapatmış olamazdı.
"Caner?" dedim, orada olduğundan emin olmak için. "Orada mısın?"
"Ya şey," diye kısa bir duraksamanın ardından "Iııı dün kaydettim." diye devam etti.
"Telefonumu mu karıştırdın?" derken yumurta kabuklarını çöpe atıyordum.
"Hayır tabii. Yani böyle söyleyince, öyle anlaşılıyor ama yapmadım." Sinirle derin bir nefes çektim. "Yemin ederim."
Kendinde bu haddi bulması beni kızdırmıştı. Dün akşamki samimiyeti yetmezmiş gibi birde benden izinsiz telefonumu almıştı.
"En azından bana söyleyebilirdin." Sofrayı toplama işim bittiğinde akşam geç uyuduğumdan olsa gerek başıma ağrılar girmeye başlamıştı.
"Sende şifre koysaydın." dedi, kendini haklı çıkarmak için. İlaç dolabından bir ağrı kesici alıp koca bardağa su doldurdum. "Senin hatan."
"Densizlik yapan sen, ama benim hatam. Haklısın tabii." dedim, ilacı ağzıma atarken. Bardağı kafama dikip suyu yarıladığımda ufak bir gülme sesi geldi telefonun ucundan. Ben gülünecek bir şey söylediğimi sanmıyordum oysaki.
"Yavaş iç, yavaş. Boğulacaksın." dedi, hala gülerken.
"Suda içemiyoruz rahat rahat. Ne söyleyecektin de aradın beni sen?" dedim. Odama geçmek için mutfaktan çıkmadan bardağı makinaya atıp kalan bulaşıkları lavaboya bıraktım.
"Akşama geliyorum ya seni almaya, teyit edeyim dedim."
"Ha, teyit alamadın diye korktun yani." dedim, gülerek. Eğlenme sırası bana geçmişti. "Sende haklısın tabii. Yoğun bir kadınım ben."
Odama geçip dolapta akşam için ne giysem diye bakınırken nereye gideceğimizi söylemediği geldi aklıma.
"Öyle de denebilir." dedi, hafif bozulmuş gibi.
"Nereye götüreceksin beni?" dedim, konuyu değiştirerek. "Ona göre karar vereceğim gelip gelmeyeceğime."
Dolapta beni selamlayan, inci taşlara sahip askıları ile ufak yırtmaçlı, diz üstü, gece karası elbiseyi askıdan çıkarıp elime aldım. Telefonu kulağım ile omzum arasına sıkıştırdım. Kesinlikle kıyafet işinden anlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nereden Bilebilirdim?
Teen Fiction"Son nefesime kadar seni seveceğim." dedi nefesim kesen gülüşüyle. Bakışlarının ağırlığı ile midem kasılırken bir elimi yeni uzamaya başlayan sakallarına götürdüm. "Söz ver." dedim en az onun kadar şuh bir sesle. "Söz güzelim, söz."