10. Bugün Ölüyorum Değil Mi?

66 9 1
                                    

Yoongi terk edilmiş bir fabrikadaydı. Kimsenin olmadığı loş, küf kokulu bir fabrika. Etrafına bakındı.

"Kimse yok mu? Bakar mısınız?"

Bilmediği yerde geziniyordu. Biraz inceledikten sonra olduğu yerin bir fabrika değil, hastane olduğunu anladı. Bomboş bir hastanenin bodrum katındaydı. Etrafında eskimiş hastane malzemeleri, boş sedyeler ve daha bilmediği birçok alet vardı. Korkutucu bir ortamdı. Yardım çığlıklarını atmaya devam ederken bir anlık hisle arkasını döndü. Arkasında dikilen donuk erkek siluetini fark etti.

"Jimin!" 

Ona doğru yürümek istedi. Ona elini uzattığında bir anda sönen ışıklarla birlikte sevgilisi de kayboldu. Arkasını döndü. Yine oradaydı. Üstüne süzülen ışıklarla sırtı ona dönüktü.

"Jimin."

Yine ona koştu. Sırtı dönük beden Yoongi'ye baktı. Ve yine yok oldu..

Normal bir şekilde uyandı Yoongi. Kabus gören birine göre oldukça sessizce. Herhangi bir çığlık atmamıştı. Hafifçe kafasını yattığı yastıktan kaldırarak doğruldu. Sırtına duvara yasladı. Genzini yakan havayı soludu. Ciğerleri alev alıyordu. Buğulanmış gözleri ve titreyen dudakları ağlamamak için savaş veriyordu.

~~~

Yoongi seyyar köfteci arabasındaki babasının önüne eskimiş beyzbol eldivenini ve topunu bıraktı. Oğluna bakıyordu yaşlı adam. Moralinin bozuk olduğunu anladı. Onu neşelendirmek her zamanki gibi kendi göreviydi.

Yakınlarındaki parka gitmişlerdi. Baba oğul karşılıklı atış yapıyorlardı. Eski günlerdeki gibi.

"Strike!"

"Hadi bakalım!"

"Strike inside!"

Babası küçük bir çocuk gibi onu her atışında neşelendiriyordu. Çoğu zaman şikayet etse de onun gözünde babasının 8 yaşındaki oğlu olmak güzel bir histi.

Son top dışarı gitmişti. Yoongi hafif gelen topu yakalayamamıştı. Top küçük çocuğun ayaklarının altına yuvarlanmıştı. Yoongi'ye gülümsedi tanıdık olduğu sima.

"Ben açım."

~~~

Parkın bir köşesine kurulmuş piknik bezinin üstünde sandviçlerini yiyorlardı.

"Yani ne olursa olsun ölecek mi?"

Merakla sordu yaşlı adam. Yoongi parkta oynayan çocukları izleyerek konuştu.

"Ne yaparsam yapayım, ne kadar üzerine titrersem titreyeyim onu kurtaramıyorum."

"O zaman pes et."

"Baba."

"Kurtaramadığını söyledin ya. Çabaların işe yaramıyor. Son anlarını seninle mutlu ve hatırlamaya değer şekilde geçirsin. Uzun süre yaşamaya ne gerek var ki? 100 veya 200 yıl yaşamaya gerek yok. Şimdi ölsen bile mutluysan hafızanda öyle yer edinecek. Mutsuzsan korkunç bir anı olacak. O yüzden çocuğu en azından mutlu etmelisin."

Jungkook ağzındaki lokmalarla konuştu.

"Düşündüğümden daha zekisiniz bayım."

Yaşlı adam ufak bir teşekkürden sonra ayaklanan oğluna seslendi.

"Nereye gidiyorsun?"

Yoongi onu cevapsız bırakarak gitti. Geride hâlâ sandviçlerini yiyen yaşlı adam ve küçük çocuk kalmıştı. Yaşlı adam çocuğa dönerek konuştu.

The Day After We Broke Up • [Yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin