Jimin'in ağzından:
"Karşılığında her gün aşkını kanıtlamalısın. Birbirinize aşık olduğunuz sürece yaşamaya devam edeceksin."
Ölüm meleğim yaşamama izin veriyordu.
"Kabul ediyorum. Ama benim de bir şartım var."
"Şart mı?"
"Evet. Benden istediğin şeyi yapacağım. Aşkımızı kanıtlamak için bana verdiğin kutuyu her gün anılarımızla dolduracağım. Ayrıca aşkımızın bittiğini söylersen itiraz etmeden öleceğim."
"Şartın ne peki?"
"Gittiğim zaman, öldüğüm zaman Yoongi'nin mutlu olmasını istiyorum."
"Hyungu mutlu etmek? Hepsi bu mu?"
"Evet. Hepsi bu, sadece bu."
Ölüm meleğimle yaptığım anlaşmadan sonra koşar adımlarla evden çıktım. Bu gece burada kalamazdım. Duvarlar her an beni arasında sıkıştıracak gibi hissediyordum. Ona gidiyordum. Sevgilime.
Apartmanın önüne gelmiştim. Koşarak çıktığım merdivenlerden sonra yumruklarımla kapısını çalıyordum. Şuan sadece ona ihtiyacım vardı. Sıcak bedenine sarılmaya, eşsiz kokusunu solumaya..
Alacaklı gibi çaldığım kapıyı açtığında karşısında beni görmeyi beklemediğini anlamıştım. Ben de gecenin bu saatinde gelmemi beklemezdim. Hızlı nefes alıp verişlerim onu endişelendirmişti. Yüzümü damarlı ellerinin arasına aldı.
"İyi misin? Ne oldu?"
İyi değildim. Hem de hiç. Boynuna atıldım. Sadece sarılmak istiyordum.
"Seni seviyorum. Sadece seni seviyorum."
Art arda konuşmuştum. Sesimin titrediğini fark ettim. Elimde değildi. Korkuyordum. Onu kaybetmekten, aşkımızın bir gün bitmesi ihtimalinden.
"Bu gece sen de kalabilir miyim?"
Sorduğum soru ile bedenlerimizi ayırdı. Alnıma uzun bir öpücük bıraktı. Bu evet demekti.
~~~
Hafızamın tozlu köşelerindeki anım.. İlk yıl dönümümüz..
Onunla geçirdiğim bir yıl o kadar hızlı geçmişti ki. Birbirimize sarılarak uyandığımız sabahlar, birlikte ramen yediğimiz zamanlar, birlikte müzik dinlediğimiz zamanlar.. Onunlayken tamdım. Onun olduğu dünyada ben yaşamak istiyordum.
Elimdeki menüye göz attıktan sonra masada hafifçe Yoongi'ye doğru eğilerek kulağına fısıldadım.
"Böyle bir yerde bir tabak spagetti ne kadar biliyor musun? Buna gerek yoktu Yoongi."
Üzülüyordum. Üniversite harçlığını çıkarmak için zaten kendini yeteri kadar hırpalıyordu. Ve şimdi bu her yeri 'ben pahalıyım' diye bağıran bir mekana gelmiştik. Beni düşünmesini seviyordum. Ama onu zora sokuyorum hissi korkunç bir şeydi.
Kötü hissettiğimi fark ederek ellerimden tuttu ve gülümsedi.
"Sorun değil. Ben bir lavaboya gidip geleceğim."
Yoongi daha gelmemişti. Garson elindeki tabağı önüme koyarak konuştu.
"Fileto mignonunuz. Bon appetite."
Yoongi'nin ise önüne bir şey koymamıştı.
"Niye sadece bir porsiyon?"
"Beyefendi gelmeden önce yediğini söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Day After We Broke Up • [Yoonmin]
Fanfiction"Bugün ölüyorum değil mi?" Yoongi bir anlık minik bedene döndü. Bir insanın ölümünü sezebilmesi nasıl bir şeydi? Ölüm kelimesi onun dudaklarına hiç yakışmıyordu. O bu dünyada solmaması gereken bir çiçekti. Tek kelime etmeden önüne döndü. Bir şeyler...