Babam aramızda bir şey olduğunu sanmış, ters ters bakıyordu. Ona bir şey yok der gibi gülümsedim. Tekrar çocuğa dönüp baktım, oda bana bakıyordu. Birbirimize sürekli bakıp gülüyorduk. Birkaç bana gülümseyince;
-Neye gülüyorsun?
-Gözlerin çok güzel de ona gülüyorum.
-Bu bir iltifat mı?
-Evet.
Oradan babam;
-Genç ne tarafa?
-… Sokak.
-İnanamıyorum biz orda oturuyoruz.
-Bu harika.
Sen kime gidiyorsun?
-Babaannem Lamia’ya
-Aman Allah’ım sen Lamia Hanımın torunumunsun?
-Evet. Tanıyor musun?
-Evet, o zaman Emre’ ninede abisisin.
-Evet.
Lamia Hanım bizim hemen yan komşumuzdu. Her gün annemin yanına gelir çay içerdi. Bir dakika… Lamia Hanım benim kanser olduğumu biliyordu ve bunu Anıl’a söylerse benden uzaklaşırdı. Ama ondan hoşlanmıştım. Aşkım hüsrana uğramıştı. Yol boyu ağzımı bir daha açmadım. Eve vardığımızda bana kahve ikram etmek istediğini söyledi. Açıkçası aklımdan ilk geçen;
‘Şuna bak ya pinti ne kahvesi insan bir yemeğe çıkarır’
Ama saçma olduğunu bende sonradan anladım. Gerçi onunla zehir olsa içerim. Çok uzatmadan babamdan izin aldım. Babam önce biraz nazlandı ama sonra izin verdi. Ama bir taraftan Lamia Hanım kanser olduğumu söyler diye çok korktum. Yine de o eve gittim. Bana bir odası olduğunu söyledi. Odanın kapısı açtığında ilk olarak gördüğüm bir gitardı. Hemen merak edip sordum gitar çaldığını hem de profesyonel olduğundan bahsetti. Ben de şarkı sözü yazdığımdan bahsettim. O da bana bir parça çalmak istediğini söyledi;
-(Ölecekmiş gibi) Çok sevinirim.
Gitarı alıp hemen yanıma oturdu aramızda sadece 1 santim vardı. O da babaannesi gelir diyeJ
Şarkının bitiminde elimi tutmuştu. Aramızda sadece 4 cm vardı ama hayvanın biri (EMRE) odaya daldı. Abi diye boynuna sarıldı. Ben gidiyim dedim ama gitmem gerektiğini söyledi. Elimi tutuyordu bende bir şey diyemiyordum. Hatta hoşuma bile gidiyordu.
-Artık geç oldu ben kalkayım.
-Bence bir sorun yokJ
Ertesi gün kimyasal tedavi için hastaneye gideceğim için erken yatmalıydım. Eve gider gitmez uyudum. Sabahın 5’inde Zeynep beni tekrar arıyordu. Tam ne oldu diye soracaktım ki Bana saydırdı.
- Pislik annem ve babam trafik kazası geçirdi. Ne yapacağımı bilmiyorum hemen buraya gel.
-Nasıl gelebilirim annem ve babam izin vermez.
-Ben o işi hallettim. Hem pasaportunda var.
-Sen ciddisin.
-Ben biletini alıp sana yolladım.
- Tamam, hemen hazırlanıyorum.
Biz eskiden Almanya’da yaşıyorduk. Ama ben kansere yakalanınca geri döndük. Şimdi Zeynep’in yanına gitmek için hazırlanmam lazım ama babama tekrar ben gidebilir miyim? Diye sordum. Tamam dedikten sonra valizimi hazırladım. Annem, babam ve Esin’le vedalaştım. Sonra gidip Lamia teyzeyle vedalaştım. Babam beni arabayla havalimanına götürdü. Hem üzgündüm hem de mutlu ve heyecanlı. Uçaktan indiğimde Zeynep beni karşıladı. Ama yüzü gülüyordu.
-Sen malsın. Neye gülüyorsun? Senin…
-Hayır, aptal annem ve babam Hollanda’ya 3 aylığına iş için gittiler.
-Annemlere yalan söyledik.
Hayır, onlar da biliyorlar. Biraz kafanı rahatlatman gerekiyormuş.
Ay o kadar mutluyum ki anlatamam.
Hemen şarkı sözlerimi yazmaya başladım…

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Hayat
RomansHayatımızdaki ümitsizliklere bir son vermek için bu hikayeyi yazıyorum. Derinlerde uyumakta olan ümit duygusu artık uyumasın. İlk önce hayatın tadını kaçıranları hayatımızdan çıkaracağız sonra da biz hayatın tadını çıkaracağız... Vote ve yorumlarını...