11. BÖLÜM

837 42 202
                                    

''Yazar olmak istiyorsanız, tüm diğer şeylerin üstesinde iki şey yapmalısınız: Çok okuyun ve Çok yazın...''
Stephen King

SELİN'İN AĞZINDAN

Araba durduğu zaman konağa geldiğimizi anlamıştım. Ali'nin adamlarından biri ilk önce benim kapımı açmıştı fakat Ali'nin kapısını açmamışlardı. Herhalde ilk önce ben inip arkamdan da Ali inecekti. Araba sonuna kadar açıkken ben hala yerimde oturuyordum. Ali ''insene, ne bekliyorsun?'' diye bağırdığı zaman kendime gelmiştim. Ona bakmadan arabadan inip konağın kapısının önünde durdum. Adamları konağın kapısını açıp bizim geçmemizi beklerken ben ise hala olduğum yerde duruyordum. Havada soğuktu zaten, üşüyordum. Ali açılan kapının içerisinden geçerken ben konağa girmememeyi tercih ediyordum. Belkide bu konağa şimdi girerken, ertesi gün cenazem çıkardı. Ali bana ''evde görürsün sen'' dediği için korkuyordum. Merdivenlerden tam çıkacakken benim gelmediğimi fark etti ve bana baktı. Bende ona bakıyordum. Eli ile ''gel'' işareti yaptığında hala olduğum yerde öylece duruyordum. Benim gelmediğimi görünce gittiği yoldan tekrar gelmeye başladı. Yanıma kadar geldiğinde sol kolumdan tutup konağın içerisine getirdi. Girmeden öncede adamlarına kafasıyla kapıyı gösterip kapatmasını emretti. Hızlı bir şekilde yürüdüğü için ona ayak uydurmakta zorluk çekiyordum. Yere düşsem sürükleyecekti neredeyse. Merdivenlere kadar geldiğimiz zaman ikişerli çıkıyordu ve ben ikişerli çıkmaya hiç alışkın değildim. Zar zor merdivenlerden çıktıktan sonra Ali beni büyük bir odaya getirip yere fırlattı. Fırlattıktan sonra da bir şeyler söylemeyi ihmal etmedi.

Ali : Al Baba ne yapıyorsan yap o gelinim dediğin kişiye!

Tüm ailesinin toplandığı yerde beni rezil etmişti. Şuan bu durumdayken çok utanıyordum. Ağrımda yavaş yavaş kendini bana hatırlatmaya başlamıştı bile. Karnımı tutarak "Ah" diye inledim. Daha ben eğilmeye cesaret edemezken o beni yere fırlatmıştı. Karnımın ağrısına dert yanarken önümde iki ayak belirmişti. Herhalde Ali'nin babası idi. Çünkü bu ayakların üstünde pantolon değilde şalvar duruyordu. Bana "Ayağa kalk" diye emir verirken ne yapacağımı düşünüyordum. Kalkacak değil kafamı kaldıracak halim yoktu. Kollarımda iki el hissettiğim zaman Ali "Dokunma!" diye adeta kükremişti. O da benim acı çekmemi istiyordu, ki çektiriyordu da. Kafamı hafiften kaldırdığım da beni tutan kişiye baktım. Beni tutan kollar Selim'den başkasına ait değildi. Bana üzgün ve gözleri buğulu bir şekilde bakıyordu. O da bana acıyordu, biliyordum. Avcumun içi ile halıya dokunup kendimi kaldırmaya çalıştım. Dik bir pozisyonda oturduğum zaman sıra ayağa kalkma işlemine gelmişti. Dizlerimin üstünde doğrulup bir elimi sağ bacağımın üstüne koyup kendimi kaldırmaya çalıştım. Bu işte de başarılı olduğum zaman sıra herkesin yüzüne bakmak olacaktı. Bizim vazgeçilmez gerizekali çiftimiz yan yana sarmaş dolaş otururken digerleri de bana nefretle bakıyordu. Tıpkı Ali'nin bana baktığı gibi.... Münevver hanım da sanki oğlunu öldürmüşüm gibi kin ve nefret dolu bakışlarını üzerimden ayırmıyordu. Göz ucuyla Ali'ye baktığım zaman bana "hak ettin" der gibi bakıyordu. Onun bu haline göz devirip ilk defa baba sevgisini ondan olabilen adama bakmıştım. Şemseddin Ağa'ya....O da bana herkesin baktığı gibi bakıyordu ama onlardan ayıran tek bir bakış vardı. Sanki benden hiç beklememiş gibi kırgınlıkla bakıyordu. Yüzümü iyice baktıktan sonra hiç beklemediğim bir şekilde bir ağır darbe de ondan yemiştim. Baba dediğim adam bana TOKAT ATMIŞTI! Kalktığım yerden bu sefer düz bir şekilde yatıyordum. Ali'nin beni yere fırlattığı gibi sırtüstü yerde uzanıyordum. Odayı Şemseddin Ağa'nın sesi sarmalamıştı.

Şemseddin : Ali, al bu namussuzu müştemilata kapat!

Dediğinde sözlerinin ardından yürümek için destek aldığı sopasıyla önümden geçmişti. Ardından Münevver hanım, Selim, Yılmaz, en sonunda da Ali'nin kız kardeşleri Esma ve Esra çıkmıştı. Ali ve Bahar ise hala çıkmamışlardı. Bahar Ali'nin kolları altından kurtulup ayağa kalkıp "aşkım, ben odamdayım" dediğinde gözyaşlarım sicim sicim yanağımdan süzülüyordu. O kadar çok akıyordu ki silerken bile iki-üç damla daha akacaktı. Ben yerde can çekişiyorken onun "Odamdayım" demesi canımı çok yakıyordu, gücüme gidiyordu. Bahar yavaş adımları ile odadan çıktıktan sonra odada sadece Ali ve ben kalmıştık. Eminim beni babasının dediği gibi müştemilata kapatacaktı. Yapardı, onu az biraz da olsa tanıyorsam yapardı. Bakışlarımı yerden ayırıp Ali'ye baktım. Karşımda koltukta oturmuş bana gülerek bakıyordu. Onun bu gülüşüne yeri gelecek ben lanet edecektim. Ayağa kalkıp benim yanıma kadar geldi. Ardından yere oturdu. Elleriyle saçlarıma dokunduğu zaman kendimi biraz geri çektim. Bu hareketime de gülerek karşılık verdi. Tekrar saçlarıma dokunup önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına koydu. Şuan sadece pencere kenarında duran beyaz kuş'a bakıyordum. Hiç bir şey bilmeyip, düşünmeyip, bugün'ün derdi yarın'ın tasası demeyip gözlerini her yerde gezdiriyordu. Keşke bende onun kadar özgür olabilseydim...

KUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin