Anlaşma İptal #8

99 10 8
                                    

Alarmın iğrenç sesiyle uyandım. Sabahın köründe eğitim de ne ya? Öğlen filan olmuyo muydu?

"Kalk bakalım uykucu."

Şu camdan girme işini ne zaman bitcek?

"Aşağıda beklersen üstümü giyinicem." dedim. Uykulu sesimle.. Gülerek kafasını sallayıp aşağı indi. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Yüzümü kabaca kuruladıktan sonra geri odama döndüm.

Dolabımı açıp siyah şortu aldım. Hava gerçekten çok sıcaktı. Tamam akşamları soğuk oluyor ama yazın ortasındayız. Beyaz askılı bir kıyafette çıkardıktan sonra üstümü onlarla değiştirdim.

Saçımı göremesemde tarağı alıp öylesine taradım. Merdivenlerden aşağı indim. Patrick hala uyanmamıştı. E normal şuan sabahın körü.

Kapıyı açıp dışarı çıktım. Gerçekten hava sıcak ama çok güzeldi. İçime temiz havayı çekerken arkamda bana gülümseyen Brent'i gördüm. Bende ona gülümsedim.

"Hadi arkaya gel."

Beraber evin arka tarafına geçtik. Orman biraz ilerideydi.

"Ormana benden önce ulaşman gerek yoksa baştan ümidi keserim." dedi. Gözlerimi devirdim. Ne sanıyor? Ben ondan hızlıymışım işte şimdi de öyledir.

"Tamam..Ne zaman başlamam gerek?"

"Sanırım şimdi" deyip gülümsedi ve ben hiç fark etmeden koşmaya başladı bile. Ama bu haksızlık hazır değildim! Bende onun peşinden koşmaya başladım.

Yine aynı şey oluyordu. Sanki zaman duruyor gibiydi. Ama Brent hala önümdeydi. Daha hızlı koşmaya çalışıyordum ama ona yetişemiyordum. Üstelik yorulmuştum. Ben daha yolun yarısındaydım ki Brent varmıştı bile. Bu nasıl oluyo yaa? Benim önce gitmem gerekmez mi?

Brent durduğunda bende ona yetişip durdum. Nefes nefeseydim ve ellerimle bacaklarımdan destek alıp nefeslendim.

"Tanrım büyükanne gibi koşuyorsun."

"Kapa çeneni!"

Kahkaha attı. Sinirli olmam onun hoşuna filan mı gidiyor? Ben hala nefes nefeseydim. Bir ağacın altına oturdum. Karnımın gurultusunu daha yeni fark ediyordum. Nefesim düzene girdiğinde Brent'e seslendim.

"Ben açım"

"Avlan o zaman"

Biraz ilgilense nolurdu sanki? Oflayarak etrafa bakındım... Biraz zaman geçince bu sefer ormanın ilerisine gittim ama bir tane bile canlı göremiyordum. Bir tavşan....Herhangi bir şey. Acaba burada mısınız?...15 dakikadan fazla süredir herhangi bir canlı aramakla meşgul oldum ama sonuç...sıfır koca yuvarlak bir sıfır.

Brent'in bana bakıp güldüğüne bahse girerim. Sinir bozucu! Arkamı döndüm. Gülüyordu. Önüme dönüp bakınmaya devam ettim. Ormanın biraz ilerisine gittim. Nerde bu lanet hayvanlar?

"Senin bana ilk eğitimimde ki gibi davranmadığıma şükretmelisin."

Arkamı döndüm. Brent elinde birkaç tavşanla bana bakıp gülümsüyordu.

"Sen...onları nerden buldun?"

Gülümsedi ama bir şey demedi. Elindeki tavşanlardan birini bana fırlattı. Kendi hiç birşey demeden diğer iki tavşanı daha önce fark etmediğim çantasının içine koydu. Elindekini de dişleyip kanını içti. Bende aç olduğumdan aynısını yapıp artık kansız olan tavşanı bir kenara attım.

"Birinci kural. Tavşan bulmak istiyorsan çürümeye yüz tutmuş çam ağaçlarının altına bakıcaksın."

"Ha?"

So UndercoverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin