-ÇARESİZLİK

146 8 0
                                    

Çaresizlik içimi ele geçirmişti. Ne yapacağımı bilmeden öylece donmuş kalmıştım. Ne yapmalıydım? Nere gitmeliydim?

Akrabalara gitsem hemen annemler öğrenip yanıma gelirler ve bu benim felaketim olur.

Yanımdaki adamın sesiyle kendime geldim "başka arkadaşın yok mu veya akraban?" 

Gene sessiz kaldım. Her sessiz kalışımı yanlış anlasada yalan söylemek gelmiyordu içimden.

"Çattık ya" diye mırıldandığını duydum. Ama benim duyduğumu farketmedi. 

Bende ne kadar sinirlensemde duyduğumu belli etmemeye çalışarak "siz gidin lütfen işiniz gücünüz vardır" dedim. Bir süre suratıma baktı anlamsızca. Sonra " peki ne yapmayı düşünüyorsun bu ayakla! Biraz dikkat etseydin de ikimizi de böyle sıkıntıya sokmasaydın. Ne vardı sanki öyle arkandan atlı kovalıyor gibi koşacak" diye bütün sinirini bana akıttı.

Tabi ki ben bu lafların altında asla kalamazdım. " Neden koşuyordum öyle mi? Adamın biri bana hiçte hoş olmayacak şeyler yapacaktı. Kaçmayıpta ne yapacaktım söyler misin? Bilip bilmeden atıp tutuyorsun. Ben çok memnunum sanki ayağımın böyle olmasından." İçimde aslında daha fazlası vardı ama daha fazla konuşursan dayanamayıp sinirden ağlayacaktım.

Artık gündüz kendini geceye bırakmıştı ve ben daha bir çaresizdim. Üstelik karşımdaki adam beni suçluyordu. Benim ettiğim laflardan sonra birşey diyemedi. Bende konuşmaya devam ederek " Bana bir taksi çağırın ve lütfen gidin yeterince sinirlerim bozuk zaten" dedim.

"Nereye gidecekseniz ben götürüyüm" dedi. Ama daha fazla onun suçlamalarını, ukalalıklarını dinlemek istemiyordum. Bu yüzden başımı olmaz anlamında sallayarak " taksi çağırın" dedim.

Bir süre kararsız bir şekilde suratıma baktı. Sonra "peki" diyerek taksiyi aradı.

Taksiyi çağırdıktan sonra " teşekkür ederim gerisini hallederim lütfen gidin " dedim tahammülsüz bir şekilde.

O da bu tahammülsüzlüğümü anlamış olacak ki "tamam" dedi ve arabasına doğru gitti. Arabayı bir süre çalıştırmayıp durdu. Sonra tekrar arabanın içinden çıkarak bana doğru gelmeye başladı.

Anlamsızca yüzüne bakmaya başlayınca önümde durdu ve " Bu benim numaram." dedi. 

Ben dik dik suratına bakarak " eee sizin numaranızı ne yapayım ben" dedim. Mavi gözlerini bana dikerek "belki yardıma ihtiyacın olur. Benim gitmem lazım" diyerek elime zorla telefon numarasını sıkıştırıp gitti.

Arkasından saf saf baktım. Taksinin gelmiş olduğunu farkedince aceleyle kendime gelerek elimdeki kağıdı şimdilik çantama attım ama o ukalayı aramayı kesinlikle düşünmüyordum. Gene başına belaymışım gibi davranışlarını çekemezdim.

Taksiye binerek "en yakın otele götürür müsünüz" dedim.

Taksi çok gecmeden bir otele getirdi. Ayağım çok ağrıyordu. Üzerine basarken çok zorlanıyordum. Üstelik doktorun veridiği kremi de almak aklıma hiç gelmemişti.

Buna rağmen yavaş yavaş yürüyerek otele girmeyi başardım. Otele girince resepsiyona biraz çekinerek tek gece kalmanın ne kadar olduğunu sordum. Aldığım cevap aslında beni hiç şaşırtmamıştı. Çünkü otel fiyatlarının pahalı olduğunu biliyordum. Bugün kesinlikle çaresizlik beni yiyip bitirecekti. Sanki birşey ben ailemin yanına döneyim diye uğraşıyordu.

Dönmemekte kararlıydım. Otelden çıktım ve ayaımın ağrısıyla yürümeye başladım. Git gide ayağımın ağrısı çekilmez bir hal alıyordu. En sonunda bir park buldum. Dinlenmek için en ideal yer olarak görüp oraya oturdum. Ayağımın ağrısıyla daha fazla ilerleyemezdim.

Gecenin bu saatinde park biraz sessizdi. O yüzden biraz ürkerek yola yakın bir yere oturdum.

Yoldan geçenleri rahatlıkla görüyordum. Bir süre düşündüm ama durumuma bir çare bulamadım. Gözlerimi yere dikmiş bakıyordum ki yolda bir arabanın tam önümde durduğunu farkettim. Kafamı kaldırıp baktığımda kırmızı bir araba ve mavi gözler karşımda görünce şaşkınlıkla bakakaldım.

Bana doğru yaklaştı. Ne yapması gerektiğini bilmiyormuş gibi önümde durdu. "gidecek hiç yeri olmaz mı insanın bu ayakla burada nasıl durursun beni aramanı söylemiştim" diyerek biraz sert denecek şekilde sıraladı.

Bende "kimseye yük olmak istemem ve siz sürekli kendinize yük olduğumu bana belli ettikten sonra sizi aramamı nasıl beklediniz anlamadım doğrusu" diyerek aynı şekilde cevap verdim.

O ise bana cevap vermek yerine "kalkın gidiyoruz" dedi. 

"Ne anlamadım?" dedim.

"Ayağınız iyileşene kadar benim evde kalırsınız. Nitekim sizin bu halde olmanızda benimde suçum var" dedi. 

Şaşkınca " nihayet suçun tek bende olmadığını anladınız ama sizinle evinize gelemem" dedim.

"Senin ne kadar sivri dilin var böyle! Başka çaren mi var sanki? Buraya bir kaç it kopuk gelse sabah ki adamın yapmak isteğini yapmak istese bu ayakla nasıl kaçacaksın çok merak ediyorum." dedi

Aslında haklılık payı çok fazlaydı ama ona nasıl güvenecektim ki onu da tanımıyordum. "Sizin öyle bir amacınız olmadığını nereden bilebilirim ve ayrıca neden beni takip eder gibi sürekli elinizle koymuş gibi buluyorsunuz beni" dedim aniden.

Sabır diler gibi gökyüzüne bakıp bana döndü. "Size çarpmadan önce halletmem gereken bir iş vardı ve onu halledip geri döndüm ve evim buraya yakın olduğu için sizi gördüm. Fazla kurguluyorsunuz aklınızda! Benimle gelecek misiniz?" dedi. Yüzüne bir art niyet ararcasına baktım. Ama sadece yardım etmek isteğini belli eden bir yüz ifadesi vardı.

Başka çaremin olmadığının farkındaydım. Ama genede korkularımdan uzaklaşamıyordum. En çaresiz anlarımda bile kimseye muhtaç olmayan ben bu sefer bir yabancıya muhtaç kalmıştım. Ne kadar gururuma dokunsada bu durum kabul ederek başımı salladım.

O da bana gülümseyerek bavulumu aldı ve arabanın arkasına koydu. O bavulu koyarken bende ayağa kalktım ve ağrısı bir kez daha ben burdayım der gibi kendini göstermesiyle inleyerek sandelyeye tutunup ağrıyan ayağımı kaldırdım. 

Sesimden dolayı o okyanus gözlerini bana döndürererk "ayağını iyice mahvedeceksin kıpırdama" diyerek yanıma gelmeye başladı. Bende emrine itaat ederek bekledim. Bana doğru uzanıp kucağına almak isteyince biraz kendimi geri çekerek "kolunuza girsem daha iyi olur" dedim. O değişik hissi hissetmek istemiyordum. 

"Tamam" diyerek kolunu uzattı. Zar zor arabaya ulaşıp bindik. Yolda sessiz bir şekilde ilerliyorduk. Sonra aklıma bu yabancının adını bilmediğim aklıma geldi. Ona dönerek "adınız ne?" diyerek sorumu yönelttim.

Yoldan gözlerini ayırmayarak "Devran" dedi.

"Ben de Gaye" dedim.

"Biliyorum hastanede öğrenmiştim" dedi. 

Seslenmedim. Hoş bir karşılaşma değildi bizimkisi o yüzden ikimizde "memnun oldum" gibi kalıplaşmış laflar etmedik. Sessizce ilerledik yolda.  O ne düşünüyor bilmiyordum ama ben bundan sonra başıma neler gelecek, ne gibi sorunlarla karşılaşacağım onları düşünüyordum.

Ben düşüncelerimle boğuşurken sonunda tek katlı, küçük bahçeli bir evin önünde durduk.

Evde tek bir ışık bile olmaması dikkatimi çekmişti. Neden hiç ışık yoktu acaba?

Aklımdaki düşüncelerle dolanmaktansa ona sormayı daha mantıklı bularak "evde neden ışık yok ailen evde değil mi? " dedim.

Arkadaki bavuluma uzanarak cavap verdi "ben tek yaşıyorum" diye.

Şaşkınlıkla bakakaldım. Ne yani tek başına yaşadığı bir evde mi kalacaktık?

....

OYLARINIZI BEKLİYORUMMMMMM...

Kadere KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin