• Üçüncü Bölüm •

19.9K 1.1K 129
                                    

Tolga

Üç ay sonra...

Gelmemişti. Peki ben vazgeçmiş miydim? Tabii ki hayır. Peki bu saçmalık mıydı? Bir evet daha!

Onu özgür bıraktığıma her geçen gün daha da pişman oluyordum. Onda her zaman işe yarayan şeyin yine işe yarayacağını düşünmüştüm ama o benim tanıdığım kadın değildi artık. Onu tanıdığım kadın yapan sebeplerin hiçbirini hatırlamıyordu.

Alışkanlıklar, insanın kolay vazgeçeceği şeyler değildi. Sevgi bir kenara dursun, Meyra'nın varlığına olan alışkanlığım devasa bir boyuttaydı. Her sabah uyandığımda hâlâ yatağımda onu arıyordum. Yaşanılanlar yavaş yavaş zihnime akın ederken ise öylece hareketsiz bir şekilde yatakta yatıyor ve bir gün kadınıma kavuşabilmeyi diliyordum. Eğer bize arabasıyla çarpan sürücü şu an hayatta olsaydı muhtemelen onu ölmekten beter bir hale getirirdim ama ayyaş sürücü, olay yerinde ölmüştü.

Bir zamanlar Meyra'nın güneşin dokunduğu saçlarının serildiği yastığı kendime çekip sarıldım. Artık o güzel vanilya kokusunu da alamıyordum. Çarşafları sık sık değiştirsem de bu yastığa dokunamıyordum. Sanırım artık bir anlamı kalmamıştı zira o muhteşem koku çoktan silinmişti yastıktan.

Zorlanarak yattığım yerden kalkıp yatakta oturdum. Başucumdaki komodinin üzerinde Meyra'nın çok önceden bana bıraktığı sevgi cümleleriyle süslü not vardı hâlâ. Tek taş yüzüğü ise notun yanında duruyordu. Sahibini bekliyordu yüzük, tıpkı kalbimin de sahibini beklediği gibi.

Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Hızlıca duşa girip çıktım. Havlu almak için banyo dolabını açtığımda banyo dolabında küçük bir kâsenin içinde duran tel tokalar dikkatimi çekti. Her yerde ondan bir şeyler vardı. Lanet olası ev Meyra'nın yokluğunda beni boğuyordu. Burada olmalıydı ancak kuzeni Melike'nin yanında kalıyordu.

Öykü ara sıra bana Meyra'dan bahsediyordu. Yaklaşık iki buçuk ay önce hastaneden taburcu olmuştu ve kuzeninin yanına yerleşmişti. Anne ve babasıyla Londra'ya gitmemesi beni sevindirmişti zira bu en korktuğum şeydi. Peşinden giderdim elbette ama eğer bunu yapmış olsaydı beni hiç umursamadığını düşünürdüm. Burada kalmaya devam etmesi ise beni umursadığı yalanına daha kolay inanmamı sağlıyordu. Bu arada benden kaçtığına da şüphe yoktu çünkü minicik bir eşyasını almak için bile eve gelmemişti.

Dolaptan havluyu alıp kurulandım ve hızla banyodan çıkıp giysi odasına yöneldim. İç çamaşırı, siyah takım elbise ve füme rengi gömleğimi giydim. Ayakkabılarımı da ayağıma geçirip hızla giysi odasından, ardından da yatak odasından çıktım.

Aşağıya inerken evdeki yardımcım merdivenlerin aşağısında, büyük bir gülümsemeyle karşıladı beni. "Günaydın Tolga Bey, kahvaltınız hazır."

Nazikçe tebessüm ettim. "Günaydın Yeşim."

Yaklaşık iki ay önce işe aldığım Yeşim, gerçekten titiz bir çalışandı. Meyra'nın varlığında yardımcıya hiç ihtiyaç duymamıştım. Tam bir temizlik hastasıydı ve ciddi anlamda hamarattı. Yaptığı yemekler kusursuzdu. Öte yandan evde ondan başka bir kadının varlığına tahammül edemeyeceğini dile getirmişti. Fazla kıskanç bir kadındı Meyra, bu isteğine karşı çıkamazdım. Ancak onu son görmemden bir ay sonra bir çalışan almaya mecbur kalmıştım çünkü ev çöplüğe dönüşmek üzereydi.

Yeşim'in yatak odası dışında her yeri temizlemeye izni vardı ama yatak odasına giremezdi. Yatak odasını ben temizliyordum. Nedense oraya Meyra dışında bir kadının hangi sebeple olursa olsun girecek olması fikri bana yanlış geliyordu.

"Teşekkürler Yeşim, ancak kahvaltı yapmayacağım. Benim yerime sen yiyebilirsin."

Merdivenlerin sonuna geldiğimde Yeşim bir baş selamıyla, "Peki efendim." dedi ve ardından mutfağa giderek gözden kayboldu.

Siyahın Kelebeği (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin