Zerdali

149 8 0
                                    

Ağır bir zerdali kokusu hakimdi. Gözlerime siyah bir perde çekilmişti ve göremiyordum sadece birinin nefes alış verişini duyuyordum. Kıpırdamadan sadece neler olup bittiğini en son nasıl bayıldığımı düşünmeye çalışıyordum. Bacağımdan vurulmuştum! Vücudumda ağır bir yorgunluk, ağrı ve acı vardı. Bacağımda soğuk bir şey sarılıydı. 

"Kendine geldin demek" bunu nereden anlamıştı? Tepki vermeden sadece duruyordum oysaki. "Benden ne istiyorsun?" sakinliğimi korumaya çalıştım ama sesimde bozukluk vardı. "Yaptığın şeyin bedelini ödemeni" yüzümde alaycı bir tebessüm oluştu. "Elbette, öldür beni!" bunu öyle rahat söylemiştim ki karşımdakinin şaşırdığına eminim sadece yüzünün aldığı şekli göremiyordum.  "Eğer istersen ben kendi kendimi öldürürüm sorun değil" sesim bu konuşmaya göre soğuk olması gerekirken aksine sıcacık ve mutluydu. 

"Bedeli ölümle ödenecek kadar basit olmamalı ama merak etme küçük kız istediğin bir gün olacak!" Hızlıca gözlerimi bağladığı şeyi çekti. Saçlarım yüzümü örterken kıpırdanarak saçlarımı savurdum. Karşım da gece mavisi takım giymiş genç biri duruyordu. Boş bir evde duruyorduk ve sandalyeye bağlanmıştım. Ellerimi çözerken zerdali  kokusunun odan geldiğini fark ettim. 

"Bana ne yapacaksın?!" Bileklerimi ovalayıp ayağa kalktım ama birden bacağıma ağrı saplandı ve sandalyeye geri yapıştım. Beni duymuyormuş gibi odanın kapısına ilerledi ve cebinden anahtar çıkarıp kapıyı kapattı ardından kilit sesini duydum. Ayağa kalkıp pencereye ilerledim ve tülü çekip camı açtım. Etraf zerdali ağaçlarıyla doluydu. Bu benim şaşırmama neden olsa da nerede olduğumu bulabilmek için etrafı taradım ama ağaç ve ince bir yoldan başka bir şey gözükmüyordu.  

İçeri girip camdan yansımama baktım. Siyah saçlarım bir birine karışmış mavi gözlerim soluk ve cansız bakıyordu. Dudaklarım kurumuş ve kızarmıştı. Üzerim de ise siyah sporcu atleti ve bacağım da şort vardı. Bir dakika şort? En son siyah pantolon giymiştim! Ben kendimi incelerken odanın kapısı açıldı ve içeri daha önce görmediğim bir oğlan girdi arkasından da beni tutsak eden kişi. 

"Beni kim giydirdi?!" bunu öyle bir öfkeyle solumuştum ki beni ilk defa gören çocuk şaşkın şaşkın baka kaldı. İkisini arkasından gelen kız "ben" dedi. Kıza sert sert bakarken oğlan yaklaştı ve "adın ne?" diye sordu. Ben geri geri giderken topallıyordum. "Sana ne!" diye bağırdım. "Kıraç yandın bence" dedi ve arkasındaki oğlana döndü. Kıraç dediği çocuk "şundan mı ?" beni gösterdi ve ezer gibi bakıp "gözünde çok büyütüyorsun Çağrı" dedi. Kıraç bana yaklaşıp cebinden bir kelepçe çıkardı ve bileklerimi tutup bir birine kelepçeledi. Ben çırpınıp bağırıyordum ama çırpındıkça ayağımın acısı artıyordu. 

"Ne olacak peki?" diye sordu Çağrı ve Kıraç cebinden bir tülbent çıkarıp ağzımı bağladı. "Çok soru soruyorsun Çağrı! Kızı al ve arabaya bindir ben geliyorum" dedi. Çağrı bana yaklaşıp "lütfen çırpınma canını yakmak istemiyorum" dedi. O sırada Kıraç bize bakmadan "ona prensesmiş gibi davranma!" diye bağırdı. Çağrı beni merdivenlere doğru yürütürken ayağımdan gözünü çekmiyordu. 

"Sen böyle zor yürüyorsun" dedi ve kucağına aldı. Neden bu kadar iyi davranıyordu? "Kıraç'a aldırma o hep böyledir alışırsın" dedi ve merdivenler bitince indirdi. O sırada Kıraç iniyordu merdivenlerden kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. "Canı yanıyor neden böyle yapıyorsun!" diye bağırdı Çağrı. Kıraç ters ters bakıp "bana mı bağırdın sen?!" dedi. Çağrı bakışlarını yere indirip "ne yaparsan yap!" dedi ve yanımızdan geçip arabaya bindi. Kıraç arabanın kapısını açıp beni sertçe bindirdi ve kapıyı kapattı. Arkaya bana yardım eden kız bindikten sonra Kıraç şoför yerine geçti ve arabayı çalıştırdı. 

Ne olacağını bilmiyordum ama içimde bir korku vardı. Bakışlarımdan anlamış olmalı ki "neden korkuyorsun?" dedi. Yüzümü cama çevirip etrafı incelemeye başladım. Tek eli direksiyonda öteki eliyle tülbenti çekti ve "bağırırsan çok kötü yaparım seni!" dedi. Alayla gülüp "ne yapabilirsin ki?" dedim. "Mesela seni istemeyeceğin en berbat şekilde cezalandırırım!" bu beni ürkütmüyordu ama tüylerim diken diken oldu sanki. Sesi çok soğuk ve duygusuzdu. Arabanın hızı artarken kimse konuşmadan yolu izliyordu.En sonunda sessizliği bozan ben oldum. "Neden zerdali?" Çağrı birden öksürmeye başladı ve Kıraç'ın yüzü bana döndü. Kaşları çatık bakışları donuktu. Tekrar yola döndü ve "sana ne!" diye bağırdı. "Aman tamam be! Şarkı aç bari!" dedim ve tekrar cama çevirdim yüzümü. 

"Başka ne isterdin?" diye sordu alayla. "Atıştıracak bir kaç şey olurdu aslında" dalga geçmiyordum gerçekten acıkmıştım ama o benimle dalga geçiyordu. "Yol boyunca kapalı tut şu çeneni!" dedi ve hızını daha çok arttırdı. Ben bu adamla nasıl baş edecektim?! 

Bitmek bilmeyen yoldan ve susmak bilmeyen midemden sonra bir benzinlikte mola verdik. Kıraç Çağrı'ya dönüp "bir şeyler al" dedi ve bir miktar para verdi. Ben etrafı incelerken o da başını arkaya yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. "Neden öldürmüyorsun beni?" bir birine bastırdığı dudaklarını araladı ve bıkkınlıkla nefesini dışarı üfledi. "Ölümü neden bu kadar çok arzuluyorsun!" diye bağırdı birden bire. "Çünkü yaşamak ağır geliyor!" diye bağırdım bende. Gözlerini açtı ve doğruldu "o zaman şunu sok kafana! Bu yükle yaşayacaksın! Ya böyle yaşamasını öğren ya da otur acı çek!" dedi. 

"Bu yükle yaşanır mı?" O sırada Çağrı ve o kız arabaya bindi ve Kıraç'ın gözleri onlara kaydı. Sanki onların yanında konuşmak istemiyor gibi sustu ve arabayı çalıştırdı. "Cevap ver!" diye üsteledim ve bağırmaya devam ettim. Benzinlikten uzaklaşınca arabayı kenara çekip durdurdu ve beni sertçe indirdi. Kapıyı öyle sert kapattı ki kırılacak sandım. Kolumdan tutup beni sarsmaya başladı ve bir yandan bağırıyordu. "Eğer bir daha bana bağırırsan!" birden ayağıma vurdu ve acıyla inledim. "Canını öyle bir yakarım ki işte o zaman ölmek için yalvarırsın!" dedi. 

Acımasızdı! Hem de fazlasıyla acımasızdı ve canım öyle çok yanıyordu ki kendimi tutamıyordum. Ayağım kanamaya başlamıştı! Beni umursamadan yürüyordu ki dönüp arkasına baktı. Küçük bir çocuk annesinden göz yaşlarını saklamaya çalışır gibi bende bu acınacak halimi saklamaya çalışıyordum. Bana doğru tekrar yürümeye başladığında ben de arka arka yürümeye çalıştım ama yere düştüm. Bir çığlık çıktı ağzımdan ama dudaklarımı ısırdım. "Yaklaşma bana!" diye bağırdım ama dinlemedi ve ayağıma doğru uzandı. Canımı yakacağını düşündüğüm için dişlerimi sıktım ve ayağımı kendime doğru çektim. Daha çok canım yanıyordu ama korkuyordum ondan! Dizimi tuttu ve bacağımdaki sargıyı açtı. Dikiş atmışlardı ve dikişler tutmamış daha fazla kanıyordu. 

Arabadan o kız elinde bir çantayla indi ve yanımıza gelip çantadan bez çıkardı. Bezi ayağıma koyup Kıraç beni kucağına aldı. Ona öyle çok öfkeliydim ki. Ölümü bir kez daha istedim ama ölüm bana tutsak edildi!.


Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin