✎Ne zaman okumaya başladığınızı yazabilirsiniz.
Babam beni hayallerimden hep koparmaya çalıştı. Bunun için hep yoluma taş koydu ama bu sefer koyduğu taş hepsinden farklıydı Kocamandı... Ben güzel sanatlara gitmek için yolda babama yalvarırken o benim gözyaşlarıma ve eğer beni mahalleye yakın liseye yazdırırsa asla dinmeyecek olan gözyaşlarıma aldırmayıp arabayı son sürat okula doğru sürüyordu. Aslında beni babamın mahalleye yakın okula yazdırmasının sebebi bi nevi cahillikti. Uzağa giden okumaz sadece kocaya kaçar anlayışıydı. Benim gitmek istediğim okul oldukça uzaktı. Babamdan habersiz yetenek sınavlarına girmiştim ve kazanmıştım. Bunu babama söylediğimde ondan habersiz nasıl böyle bişey yaptığımı söyleyip beni eşek sudan gelinceye kadar dövdü. İşte o an hayalimdeki bütün renklerin üstünü babam siyaha boyamıştı. Ben ise o siyahın içerisindeki karanlıkta kayboluyordum.
Dedem babamı ilkokula kadar okutmuştu daha sonra ise babam fırında çalışmaya başlamış hiç hayali olmamıştı. Tek bildiği ailesi için ekmek parası kazanmak olmuştu.Bize-ablam ve ben-hep baskı uygulardı. Sokağa çıkmak, arkadaşlarla buluşmak, etek giymek hatta resim yapmak-sadece benim için- yasaktı. Ben ise hep yasakları çiğner sonunda babamdan yediğim tokatla cezamı çekerdim. Babamı sinirlendirdiğim için annem "Gene adamın sinirlerini oynatçek bu gız " diyerek kırmızı, sökük ev terliğini baldırlarıma vururdu. Ben de rutubet kokan odama girip kapımı kilitler beni rahatlatabilecek tek şey olan ve okulda babamın yemek yemem için verdiği paralarımla aldığım boyalarıma sarılır resim çizerdim.
Sonunda okula gelmiştik ama ben ağlamaktan etrafımı bile göremediğin için varlığımızı anlamamıştım. Babamın kin dolu bağırışları bunu anlamamı sağlamıştı.-IŞIK,IŞIK KAPIYI AÇ VE İN ARTIK DA BENİM ASABIMI İYİCE BOZMA.
-Baba yalvarırım beni bu okula gönderme. Ne istersen yaparım. İstersen çalışır, para kazanırım.
-Hıı.. Kocaya kaçta ben de cümle aleme rezil olayım. Ayrıca nasıl para kazanacaksın? Ne gelir elinden? Bi boktan çaktığın yok. İşin gücün akil boya, yağlı boya.
-Baba bak tamam dersen garson olurum ya da Yeliz Teyzeye yardım ederim. Biliyorsun ev yemekleri satıyor ve benim yemeklerim çok güzel. Hem akil değil akrilik boya o.
-Bak sen şu işe bacak gada gız-boyum olması gerekenden kısaydı ama bacak kadar da değildim- bana akıl veriyo Bu okula gideceksin BİTTİ.
Biliyordum babam bitti dedikten sonra üstüne laf söylenmezdi. Okulun giriş kapısına doğru yürüdük. Bu okulun geçen sene duvarlarındaki boyaları dökülüyordu fakat bu sene okul tadilata girmişti, mantolama falan yapılmıştı. Her şey çok güzeldi. Belki bu okul diğerine göre daha güzeldi ama istemediğim bişey olduktan sonra dışı güzel olsa n'olurdu? Kapıda bizi okulun müdürü Salih Hoca karşıladı. Gözlerim ağlamaktan şişmiş bir ve kan çanağı olmuş bir şekilde hocanın karşısına çıkmayı istemezdim ama o an bunların hiçbiri umurumda bile değildi.
-Merhaba Işık. Dersin başlamasına çok az kaldı. Baban seni yazdırırken sen de sınıfa geç.
-Tamam hocam.
Tamam demekten başka ne yapabilirdim ki zaten. Bütün hayallerimi süsleyen umut ışığını babam yine üfleyerek söndürmüştü.
Sınıfa girdiğimde sadece bir tane boş yer vardı. Yanına oturacağım çocuk keskin bakışlı, havalı ve bir o kadar da yakışıklı bir tipti. Üzerinde siyah bir tişört ve onun üstünde de yine siyah bir hırka vardı. Saçları kömür gibi simsiyahtı ama gözleri mavi yok ya koyu mavi hayır hayır lacivertti. Gözleri insanı büyülercesine güzeldi. Daha fazla zaman kaybetmeden hemen yanına oturdum ve "Günaydın." dedim ama o cevap vermek bi kenara benden tarafa bile bakmadı. Hoca yoklamayı alırken adının Ali olduğunu öğrendim. Anlaşılan ukalaydı. Tenefüste yanıma Simay diye bir kız geldi.Ali'nin eski sınıf arkadaşıydı. Bana Ali'den bahsediyordu. Yaşadığı şeyler öyle korkunçtu ki.-Annesi babasını öldürmüş yedi yaşından beri amcasının yanında kalıyor. Genelde kimseyle konuşmaz. Arada bi konuştuğu Mert var o kadar. Amcasının tamirhanesine gider ona yardım eder. Ha bi de herkes ona Gölge der.
Bu çocuk benim ilgimi çok çekmişti. Okuldan sonra onu takip etmeye karar verdim. Son zil çalar çalmaz peşinden yürümeye başladım. Adımları en başta çok hızlıydı. Sonra gittikçe yavaşlamaya başladı. Tenha bir sokağa girdiğimizde iyice yavaşladı. İşte o zaman en baştan beri beni fark ettiğini anladım. Muhtemelen en başta hızlı gitmesinin sebebi benden kurtulmak istemesiydi fakat kurtulamayacağını anlayınca yavaşlayıp durdurmak istedi . Tek hamlesiyle beni kendi bedeni ile duvar arasına yaslayıp bileklerimi kavradı ve kulağıma eğilerek - eğilirken tıraş losyonun sarhoş edici kokusu burnuma geldi- "Ateşle oynuyorsun beni takip etme sakın!"
O an üç buçuk atıyordum.
-Yaa!..Şey be-ben seni takip etmiyo-
(Tamamlamama izin vermedi)-Kızım sen beni salak mı sandın? Yerden bakınca aptal birine mi benziyorum?
Boyumla dalga geçmesi beni sinirlendirmişti. O sinirle ağzımdan "Evet"diye tiz bir ses çıktı. Ne kadar ona kızmış ve güçlü gözükmek istesemde ses tellerim buna izin vermiyor sesim aciz ve ürkek çıkıyordu. Âdeta bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.
-Bi daha beni takip etme! Yoksa fena olur!
- Ne olurmuş çok korktum(!)
Bileklerimi daha sert sıkıyordu. Lacivert gözlerinden ateş çıkacak diye korkmaya başlamıştım ki...
-Göstereyim mi ne olur?
-Hiç görmediğim neyi göstereceksin?
Gözü boynuma ve kollarıma kaydı. Morlukları görmesini istememiştim aslında. Beyaz tenimde oldukça belli oluyorlardı.-Kim yaptı bunları?
-Sana ne be hödük!?
-Soran da kabahat. Ne halin varsa gör, hak etmişsindir kesin bu papuç kadar dilinle.
Son cümlesini de söyledikten sonra üzerimden çekildi ve hızlı adımlarla yoluna devam etti. Ben ise paylanmış bir şekilde arkasından onu izliyordum. Son cümlesi içime oturmuştu. Ne demişti o "Hak etmişsindir kesin..." Nereden bilecekti hak ettiğimi ukala şey. Ben de gözlerimden süzülen yaşlarla yoluma devam ettim.
Anneme görünmeden odama kendimi attım ve kapıyı kilitledim. Kilitlediğim kapıya yaslanarak çöktüm ve ağlamaya başladım. Sonra ağlamanın sadece çocukken her şeyi çözdüğünü düşünüp. Kara kalem çizmeye başladım. A4 'e çiziyordum. Onun için fazla zamanımı almadı. Resmim bittiğinde portrenin bana birini anımsattığını fark ettim. Anımsatmıyordu, Bu oydu. Gölge... En ufak ayrıntısına kadar çizmiştim. Nasıl oluyorda bu çocuk benim kafamı bu kadar kurcalıyordu? Acaba annesi neden babasını öldürmüştü ya da neden ona Gölge diyorlardı? O an aklıma geçen seneki edebiyat hocamın sözü geldi:
-1. Bölüm Sonu-
↬Düşüncelerinizi yorumlara belirtirseniz sevinirim
👇🏻Buradan yıldıza tıklayarak oy kullanabilirsiniz.(ücretsiz)
👇🏻👇🏻Sizleri seviyorum❣♾
GÖLGE:
IŞIK:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE
Teen FictionBenim hayallerim rengarenk, rengarenk boyalar,rengarenk resimler... Hep bir ressam olmak istedim ama babam için uzak okula gitmenin anlamı koca bulup kaçmaktan ibaretti.Onun için beni mahalledeki okula yazdırmayı kafaya koymuş bir şekilde bütün haya...