Medya: Işık
Güneş kavururcasına sıcaktı ve ben kendimi çölün ortasına düşmüş gibi hissediyordum. Bütün mahalle belediye başkanının düzenlediği yemeğe gitmişti. Zor da olsa açık bir yer buldum ve tabiri caizse içeri uçtum. Kapının üzerinde bulunan soğutucu klimanın altında saatlerce durabilirdim ama arkadaki yaşlı teyze sürekli beni itekliyordu. "Yüreycen mi gari geç galdık yemee." Yalnızca burnumdan derin bi soluk vererek ilerledim. Kasanın kenarındaki dolaptan cam şişenin içinde bir su aldım ve kasaya yöneldim. Parayı ödedikten sonra Ali'nin tamirhanede olabileceği aklıma geldi. Amcası yemeğe gittiyse o da tamirhanede olabilirdi bu yüzden oradan geçmeye karar verdim. Dükkanın önünden geçerken Ali' yi göremedim. Muhtemelen o da amcasıyla gitmişti. Asfalttan yansıyan güneş ışınları gözümü kamaştırıyordu.Birden telefonum çalmaya başladı. Çantamın en dibine gitmiş olan telefonu bulmak oldukça zordu ayrıca makyaj malzemelerim ve bir kaç parça eşya işimi iyice güçleştirmişti. O anda sağımdan gelen araba bana çarptı. Ali 'nin sesiyle uyandım.
-Işık uyan lütfen, Işııık!!
Sesinde tuhaf bir çaresizlik vardı.
-Ahh! İyiyim ben çekil üstümden.-Saçmalama ne iyisi elin kanıyor.
Az önce aldığım cam su şişesi çarpmanın etkisiyle elinde kırılmıştı ve parçaları elimi kesmişti. Ayrıca ayak bileğimde ağrı vardı.
-Kim çarptı bana? Kaçtı mı yoksa çarpan kişi?
Biraz duraksadıktan sonra cevap verdi.
-Hayır kaçmadı-Ee... Nerde o zaman?
-Tam olarak yanında. Hem ayrıca ben sana çarpmadım sen yolun ortasında çantana bakıyordun. İnsan sağına soluna bakar. Yayalar için kaldırım var hani ilkokulda ögretiyorlar.
-Uff!.. Ne ukalasın. Yalnız biraz daha yerde oturmaya devam edersem ya kan kaybından ölücem ya da bu sıcakta kavrulucam.Bir de sen özür dileyip mahcup olacağına söyleniyorsun.
-Tamam özür. Hemen şu elini saralım.
-Nasıl?
-Yanında fular falan var mı?
-Cık. Zaten hiç takmam.
-Tamam o zaman şöyle yapıcaz.
Dedi ve araba tamir ederken motor yağı olmuş tişörtünü çıkartıp dikiş yerinde yırttı ve elimi sardı. Kasları "İnsan mısın lan mübarek?" dedirtecek kadar mükemmeldi. Tabi içimden. Ben bunları düşünürken o arabanın bagajında üstüne temiz bir tişört geçirmişti bile. Sonra beni kucağına aldı ve o an göz göze geldik. Gözleri... Lacivert gözleri içimi eritiyordu. Büyülü anı Ali bozdu.
-Kaç kilosun sen elim koptu!¿
Sırf beni sinir etmek için söylemişti. Demin beni kucağına aldığı için kızaran yanaklarım şimdi sinirden kızarmaya başlamıştı.
-Noldu kaslarını silikonla mı doldurdun? Beni bile kaldıramıyorsan...-Bile mi ?Ha ha ha! Güldürme beni. Ayrıca ben o kasları spor salonuna gidipte yapmadım tamirhanede çalışırken oldu. Tabii basketbolun da faydası var.
Arabaya binip ilerlemeye başladık neyse ki kimse bizi görmemişti. Herkes yemekte olduğu için şükrettim yoksa biri görseydi hemen babama yetiştirirdi ve bu benim için pek iyi olmazdı. Hastaneye geldiğimizde elimi sardılar ve ayak bileğimi sardılar çok büyük bişey yoktu ama üstüne basmak biraz zor oluyordu. Aklıma araba çarpmadan önce birinin beni aradığı geldi. Kim diye hemen çantamı döküp telefonumu aramaya başladım. Arayan kişiyi bulmak için cevapsız çağrılar yazan yere tıkladım. Arayan kişi BABAMDI. Allahım ben ne diyecektim şimdi babama? Araba çarpıp kaçtı desem inanır mıydı? Yoksa bi kızla kavga ettim mi demeliydim yok yok o zaman kesin kızardı. Kırk katır mı kırk satır mı dedikleri yerdeydim. Yanıma ilaçları almış olan Ali geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE
Teen FictionBenim hayallerim rengarenk, rengarenk boyalar,rengarenk resimler... Hep bir ressam olmak istedim ama babam için uzak okula gitmenin anlamı koca bulup kaçmaktan ibaretti.Onun için beni mahalledeki okula yazdırmayı kafaya koymuş bir şekilde bütün haya...