İYİ OKUMALAR.Gökyüzü yine döküyordu gözyaşlarını sevdiğinin üzerine. Yeryüzüne aşıktı gökyüzü. Bir türlü kavuşamıyor bir türlü konuşamıyorlardı. Gökyüzü gürledi, belki de sevdiğine bağırıyor kızıyordu belki de kendine kızıyor hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Dedim ya yeryüzüne aşıktı gökyüzü. Herkes aşkını derinden yaşar,acısını da derinden tadardı. Ne kadar seversek o kadar acı çekeriz kural basitti. Peki sırf acı çekmemek için az mı sevmek gerekli? Bencillik olmaz mıydı bunun ismi? Ya da korkaklık? Aşk; üç harf bir hece. Peki ya hissettiklerinin hangisi bir heceydi. Mutluluk mu? Huzur mu? Hangisi aşk sözcüğüne karşı güçlü bir sözcük olabilirdi ki. Aşk ruhları birbirine bağlayabilecek kadar güçlüydü.
Afra başını iki yana sallayıp bir şey düşünmemeye çalıştı. Aklı çok karışıktı, bir şey düşünmek istemiyor konuşmak istemiyordu. Penceresinin önüne çektiği sandalyesinden kalkıp kahvaltı için aşağıya indi. Annesi ve babası oturmuş sohbet eşliğinde kahvaltı yapıyorlardı. Annesi kızını görünce gülümsedi ve "Günaydın güzel kızım." Dedi. Babası da kızına dönüp "Günaydın prensesim." Dedi. Konuşmak istemiyordu ama en azından bir günaydın deyip devamının gelmesini diledi. "Günaydın"dedi kuru sesiyle. Bir bardak alıp ilk önce su içti boğazı çok kurumuştu. Daha sonra çayını doldurup oturdu masaya. İki tane küp şeker alıp çayına attı. Bu esnada annesi ve babası sohbete devam ediyorlardı. Afra sol kolunu masaya koyup başını kolunun üzerine koydu, çay kaşığıyla çaya attığı iki şekeri ezip karıştırmaya başladı ve kadar hızlı karıştırırsa o kadar hızlı çözünürdü içindeki şeker. Kaşığı çıkarıp çayın içinde oluşan küçük hortuma baktı, sadece iki tane küçük inatçı şeker tanesi kalmıştı. Son zamanlarda uzaklara dalıp gidiyor bazı şeyleri gereğinden fazla inceliyordu. Çayından bir yudum alıp masada dönen sohbete kulak verdi. Bir hasta hakkında konuşuyorlardı. Annesi beyin cerrahi babası ise psikiyatristi. İkisi de farklı hastanelerde çalışıyordu. Bu sebeple çoğu zaman Afra evde tek oluyordu. Bundan çok korkuyordu geceleri ağlayarak uyuya kalıyordu.
"Kızım derslerin nasıl?" Annesinin sorusuyla bakışlarını annesine çevirdi. Oldukça güzel bir annesi vardı. Mavi gözlü ve kumral uzun saçları vardı. Hiç boyamamıştı, iyi ki de boyamamış diye düşündü. Konuşmak istemiyordu, annesinin ondan cevap beklediğini biliyordu. Konuşacağı sırada babası " İşe geç kalıyorum." Deyip ayaklandı hal böyle olunca annesi de ayaklandı onun da çıkması gerekiyordu. " Kızım, benim de çıkmam gerekiyor akşam anne-kız moduna girip konuşuruz tamam mı?"dedi. Annesi de farkındaydı kızının iyi olmadığını bir türlü zaman bulamıyor ilgilenmiyordu kızıyla. " Tamam anne." Annesi tekrar kızının saçını öpüp dikkatli olmasını söyledi ve evden çıktı. Okula gitmek istemiyordu hatta hiçbir şey yapmak istemiyordu. Sadece uyumak istiyordu hiçbir şey hatırlayamamak. Odasına çıktı, yine pencerenin önüne geçip dışarıyı izledi. Az da olsa bir şekilde huzurlu hissetmek istiyordu, ama boşunaydı. İçindeki boşluğu nasıl dolduracağını bilmiyordu. Dışarıdaki kızın sesiyle sağ tarafa baktı yağmurun altına geçmiş etrafında dönüp "Yağmur yağıyor,seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor." Cümlesini tekrar edip duruyordu. Gülümsedi Afra fısıltı halinde oda küçük kız çocuğuyla birlikte o cümleyi tekrar etti. Ayağa kalkıp montunu giydi. Islanmak istiyordu. Gökyüzünün gözyaşlarını hissetmek istiyordu, gökyüzünün acısına ortak olmak istiyordu. Bir süre yürüdü, ıslanmıştı ve az da olsa iyi hissetmişti.
Yaz yağmuru olduğu için üşümüyordu aksine güneş açmıştı. Gökyüzü yine acısını içinde yaşamaya devam edecek diye düşündü. Okula gideceği için geç kalmak istemiyordu okulun kapanmasına sadece 1 hafta kalmıştı her ne kadar gitmek istemese bile evde oturup bunalmak yerine okula gidiyordu. Formasını giyip uzun kızıl saçlarını taramaya başladı kendine baktı yüzündeki kızıl çillere, hiç sevmiyordu. Leke gibi yapışmıştı yüzüne. Gözleri mavi kaşları da kızıldı gözleriyle çok güzel uyum içindeydi. Küçük dudaklarına çilekli nemlendiricisini sürdü. Saçlarını topuz yaptı uğraşmak istemedi. Kısa boyluydu, uzun olmayı çok isterdi hep ama kısa oluşunu da seviyordu. Telefonunu eline alıp odasından çıktı. Kulaklığı takıp okula doğru yürüdü. Annesinin ve babasının arabası vardı. Her ne kadar kızlarına araba kullanmayı öğretmek isteseler bile Afra istememişti çünkü o araba değil motor bisiklet kullanmak istiyordu. Ailesi bunun tehlikeli olacağını düşünüyordu bu yüzden konuyu kapatmışlardı. Durağa geçip otobüsün gelmesini bekledi.
Hayatı çok sıkıcıydı daha doğrusu bunaltıcı bunda eski günlerin anısı etkiliydi. Düşünmek bile istemiyordu. Çünkü düşündükçe çıldıracak gibi oluyordu.Son ses müzik dinlemeye başladı yabancı müzik dinlerdi canı sıkkın olduğunda çünkü o an hangi ruh haliyle dinlese ona öyle geliyordu. Şuan üzgünse o şarkıyı yazanında üzgün olduğunu düşünüyordu. Okula yakın olan durakta indi ve okula vardı. Pek arkadaşı yoktu, bir çok kazık yemişti. İnsanlardan nefret ediyordu. İşlerine geldiği gibi kullanıp bir çöp gibi atıyorlardı. Öyle bir arkadaşlık istemiyordu. Kimseye güvenmiyordu ona göre herkes kendini düşünen bencil kişilerdi. Sırasına geçip oturdu, her şartta ne olursa olsun yanında olan bir kız arkadaşının olmasını çok istiyordu herşeyden çok. Bunu çok kıskanıyordu, yine gözlerini kıskandığı o iki kıza baktı o kadar iyi anlaşıyorlardı ki beraber gülüp beraber ağlıyorlardı biri gelmese diğeri de gelmiyordu birisi kötü bir şey yapsa diğeri ona sırtını dönmüyor o işten beraber kurtulmaya çalışıyorlardı. Tek bir gün bile kavga ettiklerini görmedi ne kadar kıskanırsa kıskansın arkadaşlıklarının hep öyle geçmesini istiyordu ve bazen dua bile ediyordu.
İçeriye gelen nöbeti öğretmen ile bakışlarını ona yönlendirdi. "Öğretmenler toplantısı olduğu için dersiniz boş lütfen ses çıkarmadan bahçeye çıkmak isteyenler çıksın diğerleri de sınıfta kalsınlar ve gürültü yapmasınlar diğer sınıflarda sınav olan öğrenci arkadaşlarınız var." Dedi ve ardından dışarıya çıkmak isteyenler de öğretmenin peşinden sınıftan çıktılar. Afra ise ne yapacağına karar verememişti. Telafiye kalan kişiler olmalıydı sınav bunun içindi. En iyisi gidip müzik odasında vakit geçirmekti. Yoksa başka türlü olmazdı diye düşündü.
Müzik odasına indi. Kimse yoktu ilerleyip eline gitarı alıp üzerinde ki tozu üfledi kullanmıyorlardı burayı onu üzüyordu bu çünkü şarkı söylemeyi seviyordu ve gitar çalışmayı da az biliyordu hem gitar çalıp hem söylemek hayaliydi. İlerde olur mu bilmiyordu ama ilerde olmasını umuyordu. Tellere dokundu akordu bozuktu nasıl düzeltilir bilmiyordu geri yerine bıraktı boş bir sıraya geçip oturdu ve Onur Can Özcan'ın en sevdiği şarkısından ilk satırı söylemeye başladı.
Hangi yüzüne baksam insanların, karar veremem.
Bir yüzüne gülsem diğer yüzü pişman eder hemen.
Yetmezmiş gibi yalnızlığı kapımın önünde, bırakıp kaçan bir kadın var
Bende aşkı ona bıraktım ne kapı açıldı ne aşk hayatta
Aşk öldü karda kışta..- devam etmesini engelleyen şey gözyaşlarıydı o kadar yorgundu ki ve o kadar çaresiz.Gitmek için ayağa kalktı. Kapı da onu izleyen birisini gördü, uzun boylu kahverengi gözlü kıvırcık saçlıydı. Kim olduğunu tanımıyordu. Bir süre daha ona baktı ve arkasını dönüp uzaklaştı. 'Kimdi bu çocuk?' kendisine sorduğu sorunun cevabı onda yoktu. Çok şaşırmıştı.
Afra şaşkınca sınıfa çıkıp çantasını aldı ve eve gitmek için okuldan çıktı. Gidip uyumak istiyordu her şeyi unutmak iyi olmak istiyordu. İyi olur muydu bilmiyordu. Eve gelip çantasından anahtarı çıkardı. Anahtarı tekrar çantasına koyup odasına çıktı çantasını dolabın önüne bıraktı ve yatağa uzandı yine aklına o kötü anlar canlandı. İstemiyordu hatırlamak istemiyordu. Ölecek gibi hissediyordu her defasında. Yine göz yaşları ondan izin istemeyip firar etmişti. Afra yine ağlayarak uyuyakaldı. Yine hayata yenilmişti yine ve yine onla dalga geçmeye devam ediyordu.
Belki de artık bu olanlara bir dur demesi gerekiyordu. Tabi ki kendi yöntemiyle.
Merhabalar yeni hikayemle karşınızdayım. İlk hikayem olacak uzun zamandır düşünüyordum. Bir çok kurgu vardı aklımda hepsini bu hikayede sunmaya çalışacağım. Umarım beğenirsiniz. Şimdiden herkese teşekkür ediyorum. ♥^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARAMIZDA KALSIN
ChickLitHerkes tarafından terk edilen bir kız. Gerçek isminden bile habersiz. Her yalan bir gün açığa çıkar değil mi? Peki bu yalanların faturası kime kesilecek. Üvey babasının ortak olduğu büyük kumar.. Ve yosunlardan bir tutam çalıp gözlerine hapseden...