-49-

974 54 26
                                    


SONDAKİ DUYURUYU MUTLAKA OKUYUN!
-
Magnus uyandığında güneş yatak odasına doğru hücüm etmişti. Magnus rahatsız olmuş olacak ki kaşlarını çatarak gözlerini açtı. Sabahın ilk saatleriydi. Neyse ki çok sıcak değildi. Ya da yarı çıplak yattığı için ona öyle geliyordu. Sarıldığı Alec'in gövdesinin içinden onun kalp atışlarını duyabiliyordu. Dünyanın en güzel ritimlerinden birisiymiş gibi geliyordu ona. Magnus'ın aksine Alec kalp atışları daha hızlıydı. Bir büyücü olmasının verdiği bir özellikten olsa gerek. Alec Magnus'ın kalp atışlarını normal bir insanınkinden daha yavaş ama daha düzenli olduğunu düşünmüştü hep. Magnus beyaz pikenin altında nerdeyse onun kadar solgun tenli Alec'e gözlerini kırpıştırarak baktı.
İşte bu, diye düşündü Magnus. Cennet'in kanını damarlarında taşıyan birinin güzelliği. Benim aksime.
Bundan rahatsızlık duymuyordu elbette. Bu onun yaratılışında vardı ve Magnus kendini olduğunu gibi sevmeyi geç olsa da öğrenmişti. Sonuçta o dünyaca ünlü Magnus Bane'di.
Alec'in uyarken ki suratıı inceledi. Hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir bebek gibi uyumuştu. Gür kirpikleri Magnus'ı etkilemişti. Solgun dudakları ve kapalı gözleri ona onda Alec'i öpme hissi uyandırıyordu.
Alec'i uyandırmamak için sessizce yataktan kalktı ve yerdeki kıyafetlerden birini üstüne geçirdi. Giyindiği kıyafetin Alec'in olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Kolları ona uzun gelmişti ve omuzlarından çok bol olmuştu. Magnus bunu boşvermeyi seçti ve Alec'in üstüyle mutfağa ilerledi. Alec'le ilişkilerinin başından beri evinde duran kahve makinasında kahve hazırladı. Sonra hiç uğraşmaya gerek duymadan sihirle mükemmel bir kahvaltı masası hazırladı. Sihrini böyle basit şeylerde kullanmayı seviyordu. Ardından kendi kendine sırıtarak yatak odasına geri döndü.
Alec bu sefer yüzüstü uzanmıştı. Ellerini yastığın altında birleştirmişti. Sol tarafına, saptırma mührünün belli olduğu bir şekilde uzanmıştı. Dudakları hafif aralıktı. Magnus o dudakları öpmemek için kendini tuttu. Alec'in yanına doğru uzandı ve saçlarıyla oynadı "Bebeğim?" Dedi. Kömür karası saçlarının kıvrımlı yerlerini parmağına doladı. Alec'ten ses gelmek yerine gözlerinde hafifçe sıktı. Kaşları da biraz çatılmıştı. Magnus pes etmedi, dudaklarını onun saçlarının içine gömdü ve kokusu içine çekerek öptü (yemin ederim yazan benim ama ben hissettim feels <3 )
"Alexander, kalk hadi" dedi Magnus, sesi çok yumuşak çıkmasına karşın işk seslendiğine oranla daha gür çıkmıştı.
Alec yavaşça gözlerini açtı. Ela gözleri neler olduğun anlamaya çalışırmış gibi bir an sağa sola gitti. Gözleri Magnus'la birlişnce gülümsedi. "Günaydın, bebeğim" dedi Alec, gülümsemesi daha da büyüdü. Magnus ona daha da yaklaştı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu. "Kahvaltı vakti" dedi. Alec elleri yardımıyla kendini yataktan kaldırınca oda doğruldu ve Alec'in giyinmesini izledi. Onun mükemmel rünlerine ve köprücük kemiklerine odaklanmıştı. Boynu ve köprücük kemikleri ona onu öpme hissi uyandırıyordu.
Alec banyoya ilerleyince Magnus kızını kaldırmak için odasına girdi.
Kapıyı tıklattı ve içeriye girince babası gibi melek gibi uyuyan kızını gördü.
Ama onun tek farkı, yüzü babasınınki gibi görünse de, bedeni sirk maymunları gibi birbirine girmişti. Yatakta ters yatıyordu. Bir kolu yataktan sarkıyordu. Saçları sağa sola dağılmıştı. Babası gibi yüz üstü yatmıştı. Saçlarını bir kaç tutamı yataktan aşağı sarkıyordu. Bacakları yatağın öteki köşelerinde duruyordu. Saçma bir pozisyonda olmasına rağmen, yine de yüzünde masum bir ifade nasıl oluyor diye düşünmeden edemedi. Acaba kendisi uyurken nasıl görünüyordu?
Luna'nın yanına geldi ve alnına bir öpücük kondurarak uyandı. Luna evde uykusu en ağır olan kişiydi ama neyse ki Magnus'ın öpücüğü ile hemen gözlerini açmıştı. Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı ve yatağın öteki yarafına geçip uyumaya devam etti. Magnus kaşlarını çattı "kalk küçük hanım, yoksa seni bacaklarında havaya dikerim" dedi Magnus. Bir keresinde itfaiye hortumuyla Luna'yı uyandırması gerekmişti çünkü aralıksız 26 saat uyumuştu.
Luna babasının söylediği şeyi yapıcağını biliyordu ama yine de direndi. "Beş dakika daha" dedi uykulu bir sesle. Magnus o beş dakikanın askında nasıl 55 dakikaya dönüşüceğini biliyordu. "Hafi Luna, kahvaltı yapacağız, beni kızdırma, hep beraber güzelce karnımızı doyuralım" dedi Magnus. Luna diretmeksizin "kahvaltıyı ben kendime hazırlayabilirim, sen ye" dedi ve uykusuna devam etti "benim güçlerimle yaptığım bir kahvaltıyı insanlar yemek için dünyanın öteki ucundan anında gelirler, şimdi mızmızlık yapma ve o küçük poponu kaldır" dedi.
Luna bütün battaniyeyi üzerine çekti ve yüzünü örttü. Alec'in ayak sesleri gelmeye başlayınca kapının başında belirdi. Gür sesiyle "Luna hayatım, kalk artık yemek yiyeceğiz" dedi ve ona doğru baktı.
Luna anında yorganı kaldırıp doğruldu "Hemen babacığım!" Dedi ve koşup Alec'in boynuna atladı.Alec bunu beklemese de kızını tuttu ve kaldırarak döndürdü.
Magnus şaşkınlık içerisinde "Babalarım arasında asla ayrım yapmam, ikisini de canımdan çok seviyorum!" Diyerek luna'nın eskiden söylediği sözlerini yapmacık bir edayla taklit etti. Ve ellerini salladı.
Luna sonra Alec'ten ayrıldı ve Magnus'a dil çıkardı. Sonra Magnus ona 'benimle dalga geçiyor olmalısın' bakışı atınca, Luna güldü ve sevincle Magnus'a sarıldı. Yanağına sulu öpücükler bırakınca Magnus güldü "yeter seni küçük sirk maymunu, artık kahvaltıya gidelim" dedi.
Alec ve Magnus aşağıya inerken Luna arkalarından "hemen geleceğim!" Diye bağırdı ve banyosuna ilerledi. Alec'le Magnus ilerlerken "Niye banyoda uzun süre kalıyor?" Diye sordu, öylesine, vakit geçirmek için bir soruydu bu. Magnus başını tembelce salladı "bilmiyorum, her halde eyelıner çekiyordur" dedi. Bunun üzerine Alec kaşlarını çattı. O kelimenin anlamını bilmediği ortadaydı. "O nedir? Şu squat gibi bir şey mi?"
Magnus az kalsın merdivenlerden düşüyordu. Karnını tutup kahkası bitimce Alec ona şaşkın ve sorgulayıcı bir bakış attı, Magnus'ı en çok güldüren şey söylediği şey değil, bunu söylerken ki yüzündeki ifadeydi. "Hayır Alexander, o makyaj malzemesi, göze sürülenlerden" dedi.
"Göze sürülen kaç malzeme var?" Diye sordu. Magnus'ın bildiği kadarıyla Alec makyaj malzemelerin sadece far ve rujun varlığından haberi vardı. Neyse ki Alec, Magnus'ın yatak odasını görünce öyle olmadığının farkına varmıştı.
Magnus sırıttı "squatın varlığından haberin olduğunu bilmiyordum. Ne olduğunu bildiğinden emin misin?" Diye sordu, sorgulayıcı bir ses tonu gibi değil de, neşeyle sormuştu. Alec hatırlamaya çalıştı "Izzy'den duymuştum. Ona anlamını sorduğumda kullandığı cümle 'kasları büyüten ve vücudunu muhteşem kıvrımlarını ortaya çıkaran bir egzersiz' lafını kullanmıştı.
Magnus bıyık altından sırıttı "sevgili Isabelle sana çok iyi özetlemiş" dedi, Alec'in onunla dalga geçtiğini anlaması çok uzun sürmedi, Alec'e destek verici bir tavırla omuzlarına vurdu "Ama belki bir ara google'la bakmak isteyebilirsin" dedi ve masaya oturdu.
Alec'le Magnus yemeklerini yerken Luna hala gelmemişti. Alec Luna'yı sorunca Magnus "bugün buluşmaya gidicek her halde, hazırlanıyordur" diye cevap verdi. Alec'in elindeki çatalın titremesi gözünden kaçmamıştı "B-Brandon'la mı?" Diye sordu, sesini kontrol etmeye çalışıyordu. Magnus ona destek vermeye çalıştı "sakin ol, bu durumu atlattın, kızının özel hayatına karışmayacaksın, hatırladın mı? Ona güven" dedi Magnus. Alec bunu biliyordu, o yüzden sadece yakınmakla yetindi sesini bir kız gibi çıkarıp konuşmaya başladı "Brandon, Brandon, Brandon, aman ne kadar önemli" dedi alayla "Luna onda ne buldu anlamıyorum"
"Çünkü onu ilk gördüğü zaman Winx'teki Stella'nın sevgilisine benzetti" dedi Magnus, ardından ağzına bir parça attı. Alec anlamayan gözlerle ona baktı, "Winx?" Dedi Magnus, tekrarlayarak anlaması için.
"Tutuşunca el ele?"
Alec "neden bahsettiğin hakkında hiç bir fikrim yok Magnus," dedi. Magnus gülümsedi "google ile uzun bir zaman geçireceksin hayatım" dedi. Ardından Luna içeri girdi.
İkisinin de tahmin ettiği üzere hazırlanmıştı, siyah bir ceket ve içine kırmızı bir buluz giyinmişti. Oldukça şık görünüyordu. Magnus Şuan yanlarına oturunca "bir yere mi gidiyorsun ay ışığım?" Diye sordu. Luna sevinçle gülümsedi "Brandonla buluşacağım" diye cevap verdi. Ardından Alec'e doğru endişeyle baktı "bir sakıncası var mı?" Dedi.
"Elbette sakıncası va-" Magnus ayağını Alec'in ayağına vurdu ve konuşmayı Magnus devam ettirdi "gidebilirsin elbette, istediğini yap" dedi neşeyle "bizde evde kalır ve babanla vakit geçiririz"
Luan sevinçle güldü ama Alec için aynısı geçerli değildi "Ama benim enstitüye gitmem gere-" derken Magnus, bu sefer ayağına basmak yerine, ayağını Alec'in bacağında dolaştırdı. Alec'in şaşkınlığı kısa bir süre sürdü ve kendini hemen toparladı "Ya da bir günlük Jace idare etsin" dedi. Ardından Magnus memnuniyetle gülümsedi.
Yemek yenip masa sihirle toplandığında, Alec'le Magnus Luan'yı uğurlamak için kapıya kadar geçti. Magnus elinin tekini Alec'in omuzuna atmıştı. Luna topuklularını giyindikten sonra babalarına sarıldı. Magnus sevinçle "iyi eğlenceler bir tanem" dedi. Luna Alec'e de sarılıp ayrıldıktan sonra Alec "fazla geç kal-" dedi ama lafını bitiremedi çünkü Magnus arkada olan eliyle uyarırcasına kalçalarını sıkmıştı. Alec lafını düzeltmeye çalıştı "Yani eğlen, ama dikkatli ol" dedi. Luna merdivenlerden inmeye hazırlanırken onlara döndü ve geri geri yürümeye başlayarak "merak etmeyin," dedi. Ardından ellerini kaldırıp büyülü kıvılcımlarını çıkardı "bunlar bendeyken hiçbir şey olmaz" dedi. Sonra önüne döndü ve gitti. Magnus onun arkasından el salladı ve gözle görülemez bir noktaya gelince hemen kapıyı kapatarak Alec'in üstüne atladı.
(Sakin ol Magnus sjsj)
Magnus Alec'i şiddetle öptü, ellerini çılgınca onun sırtında gezdirdi. Dudaklarının ılıklığını hissedip tüyleri ürperdiğinde Magnus hemen köprücük kemiklerine hamle yaptı, emiyor, ısırıyor ve yalıyordu. Alec boynunu daha da açığa çıkarmak için kafasını arkaya attı ve onu bacaklarının arasına aldı. Alec Magnus'la kapı arasında kalmış olmasına rağmen zevkle ellerini Magnus'ın kalcaları ve sırtında gezdiriyordu.
Kapı aniden çalışnca Magnus sinirle soludu "MEŞGULÜZ" diye seslendi. Gelen kişinin Luna olmadığını biliyorlardı çünkü Luna'da anahtarlar vardı.
Kapı ısrarla daha sertçe çalındı. Alec sinirle soluyunca Magnus kapıyı sertçe açtı. Gelen Catarina'ydı.
"Sevgili, tatlı Catarina'm" dedi Magnus, üzerinde sadece gömlek ve boxer olmasına aldırmadan, ardından ciddi bir ifadeyle devam etti "Biricik dostum. Lütfen, daha sonra gelir misin? Yaklaşık bir hafta sonra falan?"
Catarina ona daha ciddi bir ifadeyle baktı "Magnus, o kadar zamanımız olmayabilir" dedi. Alec'te onun bu halinden etkilenmiş olucak ki "Catarina, sorun nedir?" Diye sordu.
Catarina Alec'in boynundaki hayvan saldırısı görmemeye çalıştı. "İdris'ten geliyorum" dedi Catarina. Yüzü olduğundan daha solgundu. Magnus bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.
"Camille Belcourt hapisten kaçtı"
-
KAOS İSTİYORDUNUZ ALIN SİZE KAOS MUTLU MUSUNUZ SKJSJ
NEDEN BİLMİYORUM AMA CAMİELLE'İN OROSPULUKLARINI SEVMEYE BAŞLADIM. KADIN OLAYLARA BİR HEYECAN KATIYOR.
ŞİMDİ GELELİM EN ÖNEMLİ SORULARA;

Malec Aşkına!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin