"Ne dedin sen?" Magnus bir anda başının döndüğünü hissetti "Hapisten mi kaçtı? Oradan kaçması imkansız"
"Doğru," dedi Catarina "Eğer dışarıdan bir yardım almadıysa" Magnus ellerini sertçe yumruk yaptı "Onu İdris'e postaladım ama şu olanlara da bak!" Sinirle evin içinde gezinmeye başladı. Alec bir yandan Magnus'ı sakinleştirmeye çakışırken diğer yandan da Catarina ile konuşuyordu "Enstitüye haber verdin mi? Jace, Lucas, Izzy ve Clary biliyor mu?" Catarina "Oradan geliyorum, araştırmak için İdris'e gittiler bile"
"Ona kim yardım eder ki?" Dedi Alec, Magnus alnını ovuyordu "Raphael olamaz, ya da klanın geri kalanı. Raphael izin vermez. Ama kim ya da kimler bunu yapar bilemiyorum"
"Enstitüye gitmeliyim" dedi Alec. Hızlıca üst kata gitti ve üzerini değiştirerek geri döndü.
Döndüğünde Magnus bir sandalyede oturuyor ve elleriyle başına masaj yapıyordu.
"Seninle geliyorum" dedi Magnus. Alec itiraz etmeye hazırlanıyordu ki Magnus tekrardan konuşmaya başladı. "Ne diyeceğini biliyorum ama nefesini boşa harcama bende geliyorum ve birlikte onu buluyoruz, anlaşıldı mı?" Dedi ciddiyetle.
Alec sinirle gözlerini yumsa da kaderine razı oldu "pekala en azından üzerinde benim gömleğinde ve altında pantolon yokken gelmeyi dener misin?" Diyince Magnus iki hokus pokusla üzerini değiştirip Alec'e doğru sırıttı.
"Bunu ben üst kata çıkıp kıyafet değiştirmeye çalışırken yapsaydın daha iyi olmaz mıydı?"
-
Enstitüye bir portal açıp girdiklerinde sadece ikisi vardı. Catarina Madzie'e bakmak için evine geri dönmek zorunda kalmıştı. Enstitüye vardıkları sırada önlerine başka bir portal açıldı ve içinden Clary, Lucas, Isabelle ve Jace çıktı.
"İdriste durumlar nasıl? Bir şeyler bulabildiniz mi?" Diye sordu Alec.
Jace olumsuzca başını salladı "ne yazık ki yok. Buna kim sebep olduysa güçlü bir müteffiki olmalı" dedi.
O sırada Isabelle konuşmaya başladı "Raphael'le konuştum. Olaylardan haberi yokmuş"
"Ah hadi ama Izzy" dedi Clary. Onun konuşmasıyla herkes ona baktı "hepimiz olay saatinde ikinizin birlikte olduğunu biliyoruz, rol yapma" dedi.
Alec kaşlarını çattı "benim haberim yoktu" ikisinin birlikte olduklarını biliyordu ancak bilgisi buraya kadardı. Alec Izzy'e doğru yaklaştığında Magnus ona kolunu uzattı ve durdurdu "Başka bir Brandon faciası olmadan, konuyu kapatalım" dedi Magnus, sesi neşeliymiş gibi gelse de aslında öyle değildi "ya da başka bir kitap kulübü" dedi Jace, ama Alec sinirliden çok ciddi gibi görünüyordu "her neyse," dedi Izzy. Lucas "Camielle gibi birini neden hapisten kaçırırsın ki?" Diye sordu. Magnus sözlerine hakim olamadı "çünkü o tehlikeli, güzel, kurnaz ve akıllı, ayrıca içimizden birinin büyük babasıyla yatmış olması muhtemel" dedi. Alec ona tersten bir bakış atınca "kusuruma bakmayın, biraz doluyum da" dedi. "Evet, açıkca görülüyor" dedi Alec. Magnus ses tonunu yumuşatarak cevap verdi "Alexander, hayatım. Bu saçma konuyu bırakalım, hiç kimse senin yerini tutamaz"
"Bir konuda anlaştık işte" dedi Alec. "Neyse ne. Bölgeyi taramalıyız. Gruplara ayrılalım ve önemli bir şey bulan diğerlerine haber versin"
Herkes onaylar bakışlar atınca silah deposuna gidildi ve gerekli malzemeler alındı. Magnus ise tuvalete gitti ve 'ciddi anlar için göz makyajını' tazeledi.
Herkes tekrardan toplanıp çıkmak için hazırlandıklarında son planlamakar konuşuluyordu. Derken Kadir (Kitaptaki bir yan karakter) koşarak içeri girdiğinde merakla ona dönüldü "sorun nedir Kadir?" Dedi Alec. Kadir elini kaldırarak kapıyı gösterdi "Kızınızın arkadaşı efendim. Melody Corner ve Brandon Well sizlerle konuşmak istiyor"
"Melody burada mı?!" Diye heyecanla sordu Lucas. Kısa bir an herkes ona baktı. Magnus ve Alec ikisinin arasında bir şeyler olduğunu biliyorlardı ama üstelemiyorlardı.
Alec ve Magnus birbirlerine baktı "Melody Enstitüyü görebilir çünkü Aşağı Dünyadan haberi var. Ama ya Brandon?"
"Bilemiyorum. Belki Luna anlatmıştır"
"Ya da akşam yemeğinde sen Jace ve Clary'nin vücutlarındaki rünleri sonra ise mütiş bir hızla yayı çıkararak ona saldırmanı ve evdeki silah odasını gördükten sonra bir şeylerin olduğunu anlamıştır"
"O kadar akıllı mıdır sence?" Dedi Alec.
"Birde onu çatıdan astığını unutmayalım lütfen" dedi Magnus.
"Burada bekliyor muyuz yoksa gidip neden burada olduklarını mı sorguluyoruz?" Diye sorunca Alec, Magnus ona yürülerken 'seninle evde görüşeceğiz' bakışı atıyordu.
Enstitünün kapısına vardıklarında Melody ve Brandon'nin yüzlerinde kötü bakışlar vardı. Alec ve Magnus'ı görünce ikisi birden konulmaya başladılar. Ne dediklerini anlamayınca Magnus onları susturdu "sıra sıra konuşun, Melody, tatlım önce sen"
Melody gözlüklerini yukarı kaydırdı ve yutkundu. Koşmaktan yüzü kızarmıştı "Bay Bane çok özür dilerim, ona sizin dünyanızı anlatmak zorundaydım çünkü işler karıştı. Lütfen beni Azkaban'a göndermeyin!" dedi yalvararak.
"Bizde Azkaban yok, Melody" dedi Alec. Melody kısa bir an kafası karışsada sonra kafasına vurdu "ops, yanlış kelime, kusura bakmayın" diyince derin bir nefes aldı "çok kötü şeyler oldu. Öncelikle her şey ben sabah uyandığımda başladı. Gittim elimi yüzümü yıkadım, kahvaltı yaptım ama içimden bir ses bugünün garip geçeceğini söylüyordu. Sonra gittin ve üstümü değiştirdim sonra da-"
"Melody, bir krizin ortasındayız ve kimse şuan günlük rutininle ilgilenmiyor" dedi Alec.
Lucas elini kaldırdı "ben ilgileniyorum" dedi. Melody onu ilk kez görmüş gibi gözlerini açtı. "Merhaba Melody" dedi Lucas. Melody kekelemeye başladı "Me-merhaba" dedi.
"Bugün daha fazla ergen aşkı görmek istemiyorum!" Dedi Magnus. "Şimdi söyleyin neden buradasınız?"
Alec o sırada yüreğinden kemiklerine kadar inen bir soğuk hava dalgası hissetti "durun biraz" nefes alış verişi hızlandı "Luna nerede?"
"Bizde bunu anlatmaya çalışıyoruz" dedi Brandon. "Luna'yı kaçırdılar."
Magnus içinde alevlerin yandığı hissetti. "Kim kaçırdı?"
"Bilmiyoruz, benimle buluştuktan yaklaşık on dakika sonra biri kafamın arkasından bana vurdu. Düşmeden önce Luna'nın çığlığını duydum. Birisi ona "rahat dur, Büyücü" diyordu. Uyandığımda Luna yoktu, bende hemen Melody'i aradım"
"Bu yüzden buradayız, Luna'nın başı dertte"
Alec'in sinirleri gerildi steleni çıkardı ve Brandon'nın üstedeki görü büyüsünü kaldırarak gerçek enstitüyü ortaya çıkardı. Brandon'nın gözlerinde bir şaşkınlık ifadesi belirse de bir şey demedi.
"Hemen harekete geçmeliyiz, ay ışığıma bir zarar vermeden önce" dedi Magnus.
"Çocukları içeri alın" dedi Alec. Herkes tekrardan içeri geçti.
Alec telefonun çalmasıyla sinirle telefonu eline aldı. Bilinmeyen bir numara arıyordu. Magnus'la bakıştılar ve Magnus 'aç' bakışı atınca telefonu açtı.
"Alo?" Dedi Alec.
Tirtek bir kız sesi doldu kulağına "baba çok üzgünüm, kendimi koruyabilirdim ama bu iğrenç moda katili üzerime bir uyku büyüsü saldı. Hem kim bu kim olduğunu sanıyor, o üstü Gues'ten aldım! Ayy! Çek ellerini!"
"Luna hayatım, iyi misin?" Dedi Alec, sesi korumacı bir tondaydı.
"Şey, biraz başım ağrıyor ve sanırım kolumu çizdim. Onun dışında iyiyim. Ama şu kelepçeler büyü yapmamı engelliyor. Şunlar kurtulduğumda onlara kiminle uğraştıklarını göste-"
"Bu kadar yeter geveze" dedi bir kadın sesi. Camielle olduğu aşikardı. Luna'nın direnme sesleri geldi "Bırak beni! Ayrıca kırmızı buluzun altına kim yeşil etek giyer? Noel Baba mısın sen? Eğer buna değseydin sana feci laf sokardım ama gözümde gram önemin yok!"
"Sus artık küçük kız, sabrımı zorluyorsun" dedi Camielle. "Küçük kız mı? Muhtemelen senden uzun yaşayacağım ve hemde güneş ışığından kaçmama gerek olmadan, iğrenç kan içmeme gerekmeden bunu yapacağım. Fiziksel olarak benden güçlü olabilirsin. Ama şu kelepçeleri çözde hangimiz daha güçlü gör bakalım, ben Magnus Bane ve Alec Lightwood'un kızıyım!" Dedi bağırarak.
"İşte benim kızım" dedi Magnus. Telefondaki sesi Alec hoparlöre almıştı.
"Alec Lightwood, kızını geri istiyorsan 20 dakika sonra Bavor caddesindeki eski fabrikaya gel. Oyun oynamak yok. Sadece sen geleceksin. Yoksa..." dedi ve Luna'nın acı dolu çığlığı duyuldu "sanırım anlatabilmişimdir" dedi ve telefon yüzüne kapandı.
"Sürtük vampir.." dedi Izzy, "kırbacım boğazına dolanırken böyle de konuşabilecek mi acaba"
"Bir şeyler yapmalıyız" dedi Brandon. "Luna'ya yardım etmeliyiz"
"Biz mi?" Dedi Alec, sesindeki ciddiyet ve siniri anlamamak mümkün değildi.
"Kendini kavgaya ne çabuk dahil ettin küçük adam"
Herkes Brandon'nın 1.80 boyuna baktı. Yine de Alec ondan 10 santim uzundu.
"Beni istemediğini biliyorum Bay Lightwood" dedi Brandon ve emin adımlarla ona yaklaştı. "Ama yardımcı olmak istiyorum, yalvarırım izin verin, sizinle birlikte geleyim. Kendimi size kanıtlamak istiyorum. Bana sadece bir fırsat verin" dedi duygusal hir sesle.
"Var canına," dedi Lucas "seni kalın kafalı bir sıradan sanmıştım ama anlaşılan öyle değilmişsin dostum" dedi. Melody ona dik dik vaktı ve Lucas sözlerinş değiştirmeye çalıştı "Yani sıradanlar kalın kafalı değil, yani demek istediğim kalın kafalı olanlar sadece sıradanlar değil, y-yani sen yani sizler öyle değilsiniz. Sen harikasın" dedi Lucas. Son sözlerinş ağzından kaçırmış olmalıydı ki saçlarıyla orantılı kırmızılıkta kızardı. Melody için de aynıdı geçerliydi.
"Camielle'ın dediklerini duymadınız mı? Alec'i yalnız istiyor" dedi Clary.
"Elbette ki Alexander'ı oraya tek başına göndermeyeceğim. Dedi Magnus "Cehennemde bile onun peşinden giderim"
"Pekala çifte kumrular, artık yeter" dedi Izzy, "seni belli bir uzaklıktan takip edeceğiz," diye devam ettirdi "yanımı kutsal su almalıyız," dedi Clary.
"Güneş ışığı özlü ışıklarda lazım," dedi Jace "gerçi ben varken pek lazım değil ama"
"Egon beni kör ediyor Jace" dedi Magnus burun kıvırarak "yine de bu seferlik seninle uğraşmayacağım. ÇÜNKÜ O LANET SÜRTÜK KIZIMI KAÇIRDI VE SEN BURDA BENCİLCE ŞAKALAR YAPIYORSUN!"
"Cehennemin dokuz prensi adına," dedi Melody. "Bay Bane'ni hiç böyle kızgın görmemiştim" Lucas söylediği sözlerle Melody'e döndü "Sen o lafı nerden duydun?" Melody gözlerini kaçırarak cevapladı "Luna ve Bay Bane'ni bir keresinde bunu söylerken duydumuştum" dedi. Lucas gamzelerini göstererek gülümsedi "anladım"
"Bende gelmek istiyorum" dedi Brandon ve Melody ona dik dik bakarak "Bizde" dedi.
"Sıradanları bir göreve götüremeyiz" dedi Alec "bizim işimiz sizi korumak, tehlikeye atmak değil. Size bir şey olursa aileleriniz ne kadar endişelenir biliyor musunuz?" Dedi Alec "ayrıca Clave bizi suçlar ve yargılanırız. Sonuçlarını düşünmek istemiyorum" diye devam ettirdi.
Onlar tartışmaya devam ederken Melody Lucas'ın omuzlarına odaklandı. Şuan da ona bakmıyordu. Ceketenin üzerindeki bir tutam kırmızı saç telini gördü. Elini kaldırarak Lucas'ın omuzlarını sirkeledi. Lucas ona 'ne yapıyorsun?' Der gibi baktığında "omuzunda toz vardı" dedi Melody. Lucas garip bir bakış atıp umursamadan (ya da öyleymiş gibi göstermeye çalışıyordu) Brandon ve Alec'e döndü. Ardından Melody Lucas'ın saç telini gizlice cebine attı.
"Gidiyoruz, bu kadar yeter" dedi Alec sert sesiyle. O hareket etmeye başlayınca Brandon Alec'in kolundan tuttu.
Alec Önce tuttuğu koluna sonra ona bakınca,
Alec ona ormandaki küçük ceylanı avlayacak bir kaplan gibi baktı.
Brandon yine de kolunu bırakmadı "Lütfen Bay, Lightwood, yardımcı olabiliriz" dedi. Alec sertçe kolunu omuzundan kurtardı ve "Magnus" dedi.
Brandon ona yaklaşan Magnus'ın ne yapacağını anlamadı "Üzgünüm çocuk" diyince Magnus ona bir uyutma büyüsü yaptı "Durun be-" demeden Brandon mavi kırmızı kıvılcımların arasında gözlerini kapatıp derin uykuya daldı.
Melody sıranın onda olduğunu fark edince hızlıca kaçmaya başladı ve Ensititünün kapısından dışarı çıktı. Alec "Lucas, yakala onu" diye emir verince Lucas kısa bir an afalladı. "Yakala dedim!" Diye daha sert bağırınca Lucas kendine gelip tüm gücüyle arkasından koşmaya başladı.
Melody koştu ama nereye koştuğunu bilmiyordu. Saklanabileceği bir ara sokağa girdi. Çöplerin ve sokak kedilerinin arasından atladı. Bir ara koşarken bir şeye çarpıp sendeledi ama düşmeden koşmaya devam etti. Nefes alış verişi hızlanmıştı.
Lucas iki metre önüne takla atarak geçti ve tam karşısında durdu. Melody onu görünce hızlıca kendini yavaşlattı ve durdu "Lütfen," dedi yalvaran sesle Lucas. "Beni buna zorlama"
"Bize inanmıyorsunuz" dedi Melody sinirle "size yardım edebileceğimize inanmıyorsunuz, sizin gözünüzde güçsüzüz öyle değil mi? Bütün yetenekler, süper güçler hep sizde. Yardım edebileceğime bile güvenmiyorsunuz. Ama şunu bilki yanılacaksınız özellikle de sen!" Dedi ve tekrar sağ tarafa doğru kaçmaya başladı. Lucas arkasından geldi ve onu belinden tutup çekiştirsi ama Melody direndi. Dirseğiyle Lucas'ın çenesine vurdu ve lucas acıyla bağırdı ama onu bırakmadı.
Melody Lucas'ın bağırdığını duydu ama ne demeye çalıştığını anlamadı. Başının üzerinde mavi kırmızı kıvılcımlar vardı ve görüşünü bulanıklaştırıyordu. Işıkların arasında bir silüet göründü. Dik saçları ve uzun boyuyla Bay Bane olmalıydı. Melody son kez direndi. Ama işe yaramadı. Lucas'ın kollarında derin bir uykuya daldı. Lucas bunu yapmak istememişti ama onu korumalıydı. Eğer ona bir şey olursa kendini affedemezdi. Hem de o bir sıradandı. Yaralanırsa eğer onu iyileştirebilecek rünlere, süper iyileşme kapasitesine ya da büyülere sahip değildi.
Onu korumanın tek yolu buydu.
Ama Melody'nin bir planı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malec Aşkına!
FanfictionBu hikaye, Magnus Bane ve Alec Ligthwood'un evlat edindiği bir büyücü, ergenlik çağında bir kız olan Luna Bane-Ligthwood ile aralarındaki komik diyalogları anlatıyor. Başlangıç: 16.08.2017