"Efendim, sadece bir antrenman yapacağımızı söylemiştiniz."Brandon bu kaçıncı seferdi artık saymayı bırakmıştı. Alec onu o kadar yormuştu ki kemiklerindeki acıyı hissetmez olmuştu.
Brandon Yükseliş'e girmek istediğini söylediğinden beri dört hafta geçmişti. Alec bunu ilk Brandon'dan ilk duyduğunda, Luna Camille ve bir seliee örgütü tarafından kaçırılmıştı. Ve daha Luna'ya kavuştuğunda, Brandon bir anda herkese Yükseliş'e girmek istediğini söylemişti.
Yükseliş, sıradan insanların Gölge Avcısı olabilmesi için yapılan bir ritüeldi. Önce sıradan olan fani bir çeşit sınavlardan geçebilmek için, fiziksel ve mental olarak hazırlanırdı. İblisler ve Aşağı Dünya hakkında eğitim alırdı. Bu gibi durumlarda, ya enstitüler tarafından eğitim görülür, ya da Gölge Avcısı Akademisi'ne gidilirdi.
Ve sonuç olarak, bir tür tören düzenlenerek, Sessiz Kardeşler eşliğinde, Ölümlü Kupa'dan bir yudum içerlerdi.
Ama Kupa'nın kişiyi kabul etmesi, ya da etmemesi gibi bir risk söz konusuydu.
Kabul ederse, Gölge Avcısı olurdun.
Kabul etmezse, ölürdün.
Brandon bu tehlikeye rağmen Yükseliş'e girmek istemişti. Luna'ya olan bu ilgisi, Alec'i rahatsız ediyordu ama, bir yandan da hoşuna gidiyordu.
Luna'nın daha önce kız ve erkek arkadaşları olmuştu. Aşağı Dünyalı olanları, ya da sıradan olanları vardı.
Ama Alec hiçbirinde gözlerinde Brandon'nınki gibi bir bakış görmemişti. Keza Luna'da Brandon'a diğer herkesten çok daha anlamlı bakıyordu.
"Ne kadar zamandır birliktesiniz siz?" diye sordu Alec elindeki sopayı Brandon'a doğru savururken.
Brandon çevik bir hamleyle sopadan kaçıp bir savunma yaptı. "Bir seneyi geçecek efendim." dedi Brandon ve Alec'e doğru saldırı yaptı.
Alec için bu saldırıdan kurtulmak zor değildi. "Sadece bir senedir tanıdığın biri için bir Yükseliş'e girmeyi mi istedin?" dedi Alec. Bu kızını küçük göstermiş gibi görünebilirdi ama ikisi de Alec'in o anlamda demediğini biliyordu. Brandon olayın riskinden haberdardı. Alec bu sözleri ona önündeki tehlikeden bahsetmek için söylemişti bunu.
"Sen benimle tanıştıktan dört ay sonra evlenme teklifi ettin." dedi Magnus antrenman odasına girerken.
"Bunu yargılayacak son kişileriz bence." dedi diye de ekledi.
Üzerine bordo satenden bir gömlek giyinmiş, altına ise siyah kumaş pantolon geçirmişti. İlk iki düğmesi Alec'i baştan çıkarabilecek açıklıktaydı. Boynundaki kolyeler elbette eksik olmazdı.
"Hayatım? Ne zaman enstitüye geldin?" diye sordu Alec. Ona yaklaşıp dudaklarına bir öpücük verdi.
Magnus kendisine yaklaşıp öpen eşini baştan aşağı zevkle süzdü. Onun bu antrenmandaki hali... çok çekici geliyordu.
Gerçi Alec'in her hali ona çekici geliyordu.
"Çok olmadı." dedi Magnus. "Size bakmaya geldim." dedi.
"Teşekkürler Bay Bane." dedi Brandon. "Biz iyiyiz, antrenman yapıyorduk." dedi.
"Bana Magnus demeni söylediğimi hatırlıyorum?" dedi Magnus gülümseyerek.
"Evet... ama üzgünüm Bay- yani Magnus." dedi Brandon, yüzü kıp kırmızı olmuştu.
"Önemli bir konuyu konuşmak istiyordum." dedi Magnus. Alec hemen kaşlarını çatmıştı. "Ne oldu? iblis saldırısı mı? Kurt adam kavgası? Yasak fani kanı satışı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malec Aşkına!
FanfictionBu hikaye, Magnus Bane ve Alec Ligthwood'un evlat edindiği bir büyücü, ergenlik çağında bir kız olan Luna Bane-Ligthwood ile aralarındaki komik diyalogları anlatıyor. Başlangıç: 16.08.2017