Multimedya: Dünya Olcay
" Dünya o etekle hiç bir yere gidemezsin. Hemen evi geri dön. " diyen sesle ayakkabılarımı daha çabuk giymeye özen gösterdim. Sonbaharla İlkbahar mevsimleri arasında bir aydaydık. Böyle söyleyince garip durdu farkındayım. Ama durumu şöyle açıklayabilirim sanırım: Hava ne ilkbaharda ki gibi sıcak ne de sonbaharda ki gibi yağışlıydı. İkisi arasında bir yerdeydi. Ve bu durum benim çok sevdiğim eteklerimi giyme sebebim oluyordu. TABİ abimin pek hoşuna gittiğini söyleyemeyeceğim. Haa bu arada kendimi tanıtmadım. Ben Dünya Olcay. 25 yaşında bir anasınıfı öğretmeniyim.
Neyse lafa daldık işi unutuyorduk. Tam ayakkabılarını giyip kapıdan çıkmıştım ki Cihangir abiyi elinde taze ekmekle bizim eve gelirken gördüm. Sonra aklıma annemin dün gece kahvaltıya misafir gelecek, bana yardım et dediğini ve bizim büyük bir tartışmaya girdiğimizi hatırladım. Sanırım bu misafir Cihangir abiydi. Cihangir abi 34 yaşında İstanbul Üniversitesinde dekanlık yapıyordu. Abimle mahalleden arkadaşlar ama öyle böyle değil. Birbirleri için ölmeye giderler o derece. Ben bunları düşüne dururken Cihangir abi bizim kapıya kadar gelmişti.Selam verdim
- "Günaydın Cihangir abi. Nasılsın? "
- "İyiyim Dünya sağol. Sen nasılsın ? "
- " İyiyim abi nasıl olsun iş güç işte. Sen bize gidiyorsun sanırım ama ben işe gidiyorum. Hem arkamda deli danaya dönmüş bir abi bırakmış olabirim. Beni yakalamadan kaçmam lazım. Hoşgeldin tekrar. Sonra görüşürüz."
Garip bir şekilde kahkaha attı. Ve
" Eğer yakalanmak istemiyorsan yürümen değil koşman gerekir. Çünkü Demir tam olarak şu an arkanda. "
Ahh bu olamazdı derken abimin sesini duydum.
- " Dünya o etekle nereye gittiğini sanıyorsun hem ben sana onu geçen gün çöpe at dememiş miydim ?Elimde kalacaksın bir gün. "
- " Ya abi önce bir sor niye atmadın ? "
- " Niye atmadın ? "
- " Ya sormaman gerekiyordu. Dicek bir şey bulamadım şimdi. "
- " Kızım sen bana sınav mısın? Git değiştir şu eteği. "
Varlığını unuttuğum Cihangir abi birden araya girdi.
- " Demir etek çok kısa evet ama sonuçta anasınıfı öğretmeni. Bacak kadar çocuklardan mı kıskanıyorsun. Bu gün giysin hevesini alsın. Bir daha giydirmezsin. Giyerse de dolabını elden geçirir bütün kısa etekleri atarsın. "
Abim bir kaç saniye düşündükten sonra mantıklı gelmiş olacak ki bana " Bugün son Dünya. Eğer bugünden sonra üstünde kısa etek göreyim yapacağımı Cihangir söyledi sana. Bu arada sende hoşgeldin kardeşim. Dünya'nın yaramazlıkları yüzünden seni de unuttum. " dedi.
Cihangir abi " Önemli değil. " dedi. Ve beni işe tabiri caizse kovup kendileri kahvaltı yapmaya gittiler.
Mahalleden aşağı inirken çocukluk arkadaşım, yengem olmaya aday Zeynep'i cam silerken gördüm.
- " Hşşt Zeynep, güzel sil bak toz kalmış şurada. "
- " Bana bak Dünya seni gebertmeden bas git şuradan. Akşam da erken gel mahallede düğün var. Oraya gidiceğiz. Tek hayatta gitmem benimle geliyorsun. "
- " Az yavaş makineli tüfek gibi sıraladın. Tamam gideriz.Onu bırak sen şimdi. Ne bu sinir? "
- " Sorma. Annem tutturmuş temizlik yapacağız diye. Tek izin günümde de temizlik yapıyorum inanılacak şey değil. "
Güldüm. " Hadi sana kolay gelsin bebişim. Ha bu arada abimi görmek istersen bugün dükkana geç gidicek " deyip yürümeye başladım. Abimin telefon tamiri üzerine bir dükkanı vardı mahallede. Orayı işletiyordu. Arkamdan bir su sesi gelince hemen arkama döndüm. Zeynep kovadaki suyu bana boşaltmaya çalışmış ama benim yerime bakkalın çırağının kafasından aşağıya boşaltmıştı. Kahkaha atarak ilerledim. Durağa geldim ve her zaman ki otobüsüme binip çocuklarıma kavuşmayı bekledim._______________________________________
İş çıkışı tam anlamıyla bir ölüydüm. Çocuklar bugün beni fazla yormuşlardı. En son beraber kumdan kale yaptığımızı hatırlıyorum gerisi yok. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Ama Zeynep'e söz vermiştim. Düğüne gitmem gerekiyordu. En iyisi güzel bir duş almaktı. O zaman bütün yorgunluğum giderdi.
Ben bunları düşünürken otobüs bizim mahallenin durağına gelmişti. İndim ve o bilindik yokuşu tırmanmaya başladım. Allahtan yarın izin günümdü. Mahallede de kimse yoktu. Tahminimce herkes akşam için hazırlık yapmaya çekilmişti evlerine. Sonunda eve varmıştım. Zile bastım. Kapıyı annem açtı.
- " Hoşgeldin kızım gir içeri yemeğini ye haydi." deyip sevecen bir tavırla karşılayınca şaşırdım. Bu kadının bana sinirli olması gerekmiyor muydu ?
Elimi alnına koyup ateşine baktım.
- " Meryem Sultan sen iyi misin ? Ateşin de yok. Allah Allah içtiğin bir şey mi dokundu acaba ? "
- " Zevzeklik etme de gir içeri."
Bende bizim Meryem Sultan nerede diyordum. Aha burdaymış fazla uzağa gitmiş olamaz zaten. Hemen içeri girdim. Yemeğimi yedim. Duşumu aldım ve hazırlanmaya başladım. Bu sefer abimi sinirlendirmek istemediğim için diz hizasında beyaz dantel detayları olan bir elbise giydim. Ve hafif toprak tonlarında bir makyaj yaptım. Son olarak parfüm de sıktım mı tamamdır. Hazırım. Saat daha 18.45'ti. Düğün 19.00 da başlayacaktı. Erken hazırlanmanın gururuyla aşağı indim. Bizimkiler de hazırdı. Abim beni şöyle bir süzdükten sonra kusur bulamamış olacak ki " Hazırsanız çıkalım. " dedi. Annemler onaylayınca bende Zeynep'i aradım ve çıktığımızı haber verdim.
Düğün mahallenin lokalinde olacaktı. Mekana girdik ve Cihangir abilerin masasına doğru ilerledik.Masaya yaklaştıkça Cihangir abinin çok yakışıklı olduğunu farkettim. Bu adam hep böyle miydi , yoksa değişmiş miydi ? Giydiği siyah kot ve beyaz gömlek o kadar yakışmıştı ki gözlerimi alamadım resmen. Bana dönünce kendime gelip selam verdim. Onda da son zamanlarda bir gariplik vardı. Eskisi gibi değil iyice sessizlesmişti. Çok kafama takmadım. Cihangir abinin ailesiyle yani Nurcan Teyze , Ahmet amca ve küçük kız kardeşi Balım'la sarıldım. Masaya oturduk. Cihangir abinin bir tarafında ben bir tarafında abim oturuyordu. Abimin yanı boştu. Zeynep elini çabuk tutsa da otursa keşke diye düşünürken Zeynepler geldi. Herkesle selamlaştıktan sonra tam da tahmin ettiğim gibi abimin yanına oturdu. Bana baktığında göz kırptım. Utandı başını yere eğdi.
Ben kim gelmiş , kim ne giymiş, kim kiminle takılıyor diye milleti süzerken gelinle damat içeriye girmiş dans ediyorlardı. Zeynep'e baktığımda abime bakıyor ama ilk adımı atmıyordu. Bende cefakâr bir kanka tavrıyla abimi dansa kaldırdım. Zeynep'e de Cihangir abiyi kaldırması için işaret verdim. Anladı ve onlarda peşimizden geldi.
Piste çıktığımızda ben sürekli mızmızlık yaptım. "Abi ayağıma basma, abi düzgün sallan, abi belimi sıkma .... " Ve daha nicelercesi.
En son bunalmış gibi yapıp Zeynepler'e "Ya eş değiştirelim ben bu adamla dans edemiyorum." dedim ve yanıt beklemeden Zeynep'i çekip abimin kollarına kendim de Cihangir'in kollarına geçtim. O da ellerini belime koydu ve kulağıma eğilerek " İyi numara ." dedi. Ne yani Zeynep'in abimi sevdiğini anlamış mıydı? O değilde benim kalbim niye bu kadar hızlı çarpmaya başladı?
Boşverip müziğe odaklandım. Bu şarkıyı daha önce hiç duymamıştım ama ezgisi kulağa çok hoş geliyordu. 10 dakikaya yakın dans ettikten sonra dansın sonuna doğru gelirken gözlerimin içine bakarak şarkının son cümlesini söyledi." Kirpiklerine kadar seviyorum seni..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öteki Parçam
Teen FictionDemir'in herşeyi, deli dolu bir ana sınıfı öğretmeni: Dünya Olcay Demir'in en yakın arkadaşı, üniversitede dekan : Cihangir Yılmaz Dünya'nın çocukluk arkadaşı, aynı zamanda yengesi olmaya aday 3 yıllık saplantılı aşık: Zeynep Aydın Dünya'nın abisi...