Aradan birkaç ay geçmişti ve Lalisa'dan hiçbir ses yoktu. Jungkook yatağında sağ tarafa döndü ve masa saatine baktı.
"8:38."
İşe gitmesine az bir vakti vardı ve o işe gitmek istemiyordu. Mızmızlanarak kendini yataktan aşağı attı. Lalisa'yı özlemişti.
Kendini sürüyerek banyo kapısının önüne attı. Bir güçle kalkmayı bekleyecekti. Ama sonradan vazgeçip banyonun kapısına tırmandı ve kendini içeri attı.
Jungkook kendini biraz daha uyanmış hissediyordu. Yüzünü yıkamış, kahvaltısını yapmış şimdi de üzerine dolaptan seçtiği birkaç parça kıyafeti geçiriyordu.
Lalisa gittiğinden beri kıyafetlerini de değiştirmişti. Daha çok siyah giyiniyordu.
Siyah gömleğinin son düğmesini iliklerken kapıya vurulduğunu duydu. Nedense kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
"Lalisa..."
Jungkook koşar adım kapıya ulaştı. Hızlıca gözcü deliğinden baktı. Bir anda yaşadığı tüm sevinç hayal kırıklığına dönüşmüştü.
Yavaşça kapıyı açtı ve karşısında duran adama baktı. Kendisinden biraz kısa ve güzel yüzlü bir adamdı.
"Merhaba Jungkook. Ben Jimin. Biliyorum kapıya Lalisa'nın geldiğini düşünerek koştun ama onun yerine ben buradayım. Hayal kırıklığına uğradığının farkındayım. Ama onun sözcüsü olarak ben geldim. Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. Çünkü bir anda çığlıklar atıp bayılmanı istemiyorum."
Jungkook el hareketiyle karşısındakini durdurdu ve yere oturdu. Ne söyleneceğini biliyordu. Ama buna hazır değildi. Kendini böyle bir sona hazırlamamıştı.
"Ne diyeceğimi anladın sanırım. O yüzden bunu dile getirmeyeceğim. Ama sen de gelmek istersen diye seni götürmeye geldim."
Jungkook gözündeki yaşları sildi ve yavaşça ayağa kalktı. Ne zamandır ağladığını bilmiyordu.
Jimin'e baktı ve ondan bir dakika istedi. Ardından kapıyı kapattı. Alması gereken tek bir şey vardı.
~
Jungkook bileğindeki iple oynuyordu. Lalisa'nın cenazesinde sadece dört kişi vardı. O, Jimin ve eşi. Birde küçük oğulları.
Lalisa'nın pek arkadaşı olmadığını yolda öğrenmişti. Jimin ona bir şeyler anlatıyordu ama Jungkook durmadan bilekliğiyle oynuyordu.
İlgisini çeken birkaç şeyi dinlemek dışında hep yola bakmıştı. Lalisa'nın babasını ve annesini öldüren adamlardan kaçmaya çalıştığını ama yakalandığını söylemişti Jimin.
O adamlarla aralarında önceden kalma bir mesele olduğunu söylüyordu ama ne olduğunu kendisi de bilmiyordu. Bu yüzden bir süre sonra Jimin de susmuş ve yola bakmaya dönmüştü.
Şimdi ise cenaze yerinde tekrar düşüncelerin arasındaydılar. Jungkook hala bileğindeki ipiyle oynuyordu. Kafasını yavaşça kaldırdı ve Lalisa'nın adının yazılı olduğu mezar taşına baktı.
Buna inanmak istemiyordu ve inanmayı kabul etmiyordu. Jungkook arkada duran siyah arabayı fark etti bir anda. Ön yolcu koltuğunun camı sonuna kadar açılmış, bir adam kolunu cama dayamış bir şekilde onların olduğu tarafa bakıyordu.
Sonra ise sadece kafa sallayıp gitmişlerdi. Jungkook onların Lalisa'yı öldüren kişiler olduğunu düşündü. Tam peşlerinden gitmeye hazırlanıyordu ki Jimin onun kolunu sıktı.
"Bunu yapma. Lalisa cenazesinde böyle bir şey olsun istemezdi."
Sonra Jimin yavaşça yanından ayrıldı ve telefonunu çıkardı. Birine mesaj attıktan sonra telefonu cebine geri koydu ve eşine seslendi. Gidiyorlardı. Jungkook'u bu gerçeklikle baş başa bırakıyorlardı.
Jungkook onlar gittikten sonda Lalisa'nın mezar taşına biraz daha yaklaştı. Mezar taşına dokunduğunda irkildi. Soğuktu. Lalisa soğuğu sevmezdi.
"Neden... neden bana bir şey söylemeden gittin? Nasıl beni burada tek başıma bırakırsın? Bu doğru değil. Yanımda olman gerekiyordu. Issız bir toprak parçasının içinde değil. Ama üzülme sevgilim yakında ben de yanında olacağım."
Jungkook elini cebine attı ve banyodan aldığı jileti parmaklarının arasında gezdirdi.
"Tüm sorunlarımızı buiple keseceğiz Lalisa. Hem de sonsuza kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rope
Fanfiction"Bu akşam tüm sorunlarımızı bu ip ile keseceğiz. İlk sen başla." [ • liskook fanfiction ] © 2018 | readerlittlewitch