BÖLÜM 14

3.6K 223 132
                                    

Joy, yarım saattir elinde çevirdiği telefonunu sonunda masaya bıraktığında üzerinde hissettiği gözlere doğru kaldırdı bakışlarını.

"Fazla endişeleniyorsun." Dedi Taehyung Joy'a bakarak. "Birazdan gelir."

"Hayır... bir şeyler olduğunu biliyorum."

Joy'un itirazları devam ederken birkaç dakika sonra sınıftan içeri bir hışımla giren Taeyong'a kaymıştı ikisinin de gözleri.

Taehyung kaşlarını çatarak sıraya uzattığı ayaklarını indirdiğinde gözleri hâlâ Taeyong'u izliyordu.

Genç adam içeri girdiği gibi aradığını bulmanın verdiği mutluluk ile bakışlarını Joy'a dikti ve üzerine yürümeye başladı.

Jennie'ye olan öfkesi, beyninin şu an yaptıklarının bedeli olacağını düşünmesi gerektiğini algılayamıyordu ne yazık ki.

"Benimle gel." Diyerek Joy'u çekiştirmeye başladı Taeyong.

"Ne yapıyorsun be!"

Genç kız kendisini çeken güçlü kollara karşılık direnmeye çalışırken Taehyung arkalarından seslendi. "Hey Taeyong! Derdin ne?"

Genç adam, Joy'u tutan elini sıkılaştırdıktan sonra bir sinirle Taehyung'a döndü. "İşim var ucube."

Sınıfta gevezelik yapan birkaç bakışa karşılık herkes onları izlerken Taehyung olduğu yere sabitlenmiş, söyleyecek söz bulamamıştı.

Joy'un bir süredir tuttuğu telefonunda Kihyun'un aramasını beklediğini hatırlayınca bir telaşla cebinden telefonunu çıkarıp Kihyun'u aramaya koyuldu. Aynı zamanda sınıftan Joy ve Taeyong'un arkasından ilerleyerek çıkmıştı.

"Bırak beni geri zekâlı!" Diye bağırdı Joy bu sefer. "Ne istiyorsun?"

Taeyong, yeterince sessiz bir ortama geldiğini düşündüğünde bodrumun koridorunun duvarına doğru Joy'un bedenini sertçe ittirip bir elini duvara yaslamıştı.

"Sandığın kadar saf ya da aptal değilim Joy. Kihyun ve senin bu dedikodu sayfasına sahip olduğunuzu bilecek kadar akıllıyım." Diyerek hemen arkasındaki panoda asılı olan afişi işaret etti. "Ve Kihyun piçinin sevgilime olan aptal hislerini de az çok biliyorum."

Genç kız bu sözlere karşılık sertçe yutkunmakla yetinmişti. Ağzından tek bir kelime bile çıkamazken yalnızca Taeyong'u izliyordu.

"Şimdi..." diye devam etti Taeyong. "Ya Kihyun'a düzgünce Jennie'den uzak durmasını söylersin ya da..."

Joy yeniden korkuyla yutkunup yüz ifadesi değişince Taeyong'un dudakları hafifçe kıvrılmıştı. "Ya da ben Kihyun'a Jennie'den nasıl uzak durması gerektiğini anlatırım. Ne dersin?"

Joy, genç adamı sertçe göğsünden ittirip kendisinden uzaklaştırdıktan sonra sözü devraldı. "Ne saçmaladığını bilmiyorum Taeyong. Kihyun'un Jennie'ye bir ilgisi olduğunu düşünüyorsan da yanılıyorsun çünkü..."

Genç kız gereken kelimeyi ararken Taeyong elini savurdu. "Çünkü?"

"Çünkü onun zaten bir sevgilisi var seni aptal!"

Joy, bu cümleyi söyledikten sonra içinde oluşan korkuya bir türlü son veremezken bu andan kurtulmak için elinden geleni yapacağını bilerek vicdanını rahatlatmaya çalıştı. Kihyun'a bir sevgili bulmaları zor olmazdı nasılsa. Şimdilik sadece Taeyong'un bu yalana inanması gerekiyordu.

"Pff..." dudaklarının arasından garip bir ses çıktıktan sonra konuşmaya devam etti Taeyong. "Bir sevgilisi var öyle mi?"

Joy tereddüt etmeden kollarını göğsünde birleştirdi. "Evet. Neden bu kadar şaşırdın?"

"Çünkü onunla en son yine Jennie'ye olan aşkı yüzünden kavga etmiştim de..."

Taeyong'un ukala tavır ve bakışlarına karşılık kaşlarını çattı Joy. Yalnızca beni kandırmaya çalışıyor, diye düşündü. Başka bir açıklaması olamaz. Kihyun'un Jennie'ye olan ilgisini açıklığa kavuşturmak istiyor.

"Belki de bir yanlış anlaşılma yaşamışsınızdır." Dedi genç kız bu sefer.

Taeyong, Joy'a doğru birkaç adım atmaya devam ederken hafifçe gülümsedi. "Ah... hiç sanmıyorum."

"Ufak bir kanıt yeterli olacak Joy."

İkisi de aynı anda sesin geldiği yöne döndüklerinde kendilerine doğru yavaşça yürüyen Yoongi'yi görmeleri uzun sürmemişti. Ve Joy'un başı büyük tehlikede gibi gözüküyordu.

"Çok üzgünüm Bay Im. Bir daha olmayacağına emin olabilirsiniz. Gerçekten üzgünüm."

"Pekala, pekala. Seni bir daha buralarda görmesem iyi olur Jennie. Ve sen Kihyun..."

Bay Im'in bakışları genç adamı bulduğunda Kihyun gözlerini karşısında oturan Jennie'den ayırıp Müdür'e dönmüştü. "Huh? Ah... evet efendim?"

"Sen de anahtarları izinsiz aldığın için 1 hafta boyunca cezalısın. Kaytarırsan ceza süren uzar haberin olsun."

"P... peki efendim."

Bay Im öğrencilerini uğurlamak üzere ayağa kalktığında Kihyun ve Jennie de ayağa kalktılar. Müdür'ün odasından çıktıklarında Kihyun vücuduna deli gibi ateş bastığını hissetmişti.

"Teşekkürler."

Kulaklarına ilişen narin sese karşılık gözlerini yeniden Jennie'ye çevirdi. "Ah... sorun değil. Ceza almanı istemedim."

Jennie hafifçe gülümsedi. "Onu fark ettim zaten. Ama neden?"

Genç adam kalp atışlarının hızlandığını hissederek gözlerini Jennie'nin koyu gözlerinden ayırıp derin bir iç çekti. "Sebepsiz. Yalnızca istediğim için yaptım. Ayrıca Taeyong için üzgünüm. Sanırım oldukça sinirlendi."

İkisi birlikte sınıfa yürümeye başladıklarında Jennie sözü devralmıştı. "Evet, öyle oldu. Ama bilirsin Taeyong işte. Beni görünce siniri hemen yatışacaktır, endişelenme."

"Seni görünce siniri yatışmayan kimse yoktur zaten."

Kihyun'un mırıldanmasına karşılık Jennie kaşlarını çattı. "Bir şey mi dedin?"

"Uh... hayır. Sadece... umarım aranızda bir problem olmaz." Dedi Kihyun gülümseyerek.

Daha sonra Jennie'nin aniden aceleci davranmasına sebep olan olaya karşılık bakışlarını çevirdiğinde karşısında Wendy'yi görmüştü.

"Daha sonra görüşürüz Kihyun. Şimdi gitmeliyim." Diyerek hızla Wendy'nin yanına koşmaya başladı Jennie.

Genç adamın aklında kalan şey ise Wendy'ye doğru endişeyle koşuyor oluşu değil, Jennie'nin kendisine daha sonra görüşürüz demiş olmasıydı.

Daha sonra görüşeceklerdi.

——

Hikaye jenyong oluyo anlamış değilim dösşdlaşslşs

school love affair ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin