"Bir öğretmenle sevgili olmak huh?" Kihyun şok geçiren yüz ifadesi ile Joy'a bakıyordu.
"Evet."
Genç kızın bu rahat tavrı Kihyun'u gittikçe sinirlendirmişti. Aklına kim sokuyordu bu aptal fikirleri acaba!
"Yoongi istiyorsa sen de isteyebilirsin. Senin onlardan farkın ne?" Dedi Joy.
"Yoongi'yle sidik yarışına falan girmeyeceğim." Diyerek kapıya ilerledi Kihyun. "Benden bu kadar!"
Genç kız, Kihyun'un peşinden olabildiğince hızlı gitmeye çalışarak aynı zamanda söyleniyordu. "Gerçekten beni yarı yolda mı bırakacaksın Kihyun!"
"Sayfamızı dillere döktüler Joy. Deli gibi hoşlandığım kızı elimden aldılar ve daha fazlasını da yapabilirler anlıyor musun?!" Diye bağırdı Kihyun.
Artık ne sabrı ne de onlarla uğraşacak bir gücü kalmıştı. Ama Joy'u da yüzüstü bırakmaktan nefret ediyordu.
"İyi!" Dedi genç kız bu sefer. "Her şeyi tek başıma halledeyim o zaman."
"Öyle bir şey demedim."
Joy gözlerini kıstı. "Ya ne dedin o zaman?"
Genç adam yorgunlukla gözlerini devirip koridoru yürümeye devam etti. Joy'la daha fazla konuşursa kavga edeceğine emindi çünkü.
En iyisi bir süre yalnız kalmaktı ve öyle de yapacaktı.
❁
Wendy kahvesini yudumlarken oturacak bir yer arayışındaydı. Öğretmenler odasına gitmek bir süre ertelenecekti kafasında. Çünkü orası biraz fazla yaşlı işiydi.
Hoseok'la iyi vakit geçiriyordu aslında. Tüm öğretmenler arasında en genci o sayılırdı. Ancak onunla bir süre sohbet edince sanki her şeyi anlayacakmış korkusuna kapılıyordu. Çünkü Yoongi, Jennie ve Taeyong'la oldukça fazla yakındı.
Elindeki kahvesini sonunda bir masaya koyduğunda sandalyeye yerleşeceği gibi karşısındaki sandalyenin çekilmesi ve oraya birisinin yerleşmesi de bir olmuştu.
Wendy'nin gözleri irileşirken az önce bıraktığı kahvesini derhal masadan alıp başka bir yer bakınmaya başladı. Çünkü karşısına oturan kişi Yoongi'den başkası değildi.
Wendy gideceği sırada Yoongi oldukça sakin bir tavırla ayağa kalkıp kimseyi umursamadan genç kızı sandalyeye oturttu. Ardından eski yerine geri yerleşip masaya doğru uzanmıştı.
"Jennie sana ne söyledi?"
Kalın sesi, Wendy'nin kulaklarına ulaşınca tüylerinin diken diken oluşunu hissedebilmişti. "B... bir şey söylemedi."
"Wendy... bir şey söylemedi diyip kurtulamayacağını biliyorsun." Diye ekledi Yoongi. "Gerçi hiçbir şekilde kurtulamayacaksın ama neyse."
Son cümlesine karşılık Wendy gittikçe sinirlendiğini ve kızardığını hissetmişti yine. "Çocuksu tavırların sıkıcı olmaya başlıyor Min Yoongi... Ben bir öğretmenim."
Yoongi ukalaca gülümsedi. "Sence bu umurumda olsa şu an seninle konuşur muydum?"
"Son kez söylüyorum." Diyerek ayağa kalktı Wendy. "Benden uzak dur."
Ardından arkasına bile bakmadan hızla bahçeye çıkmıştı. Ağlamamak için direniyordu çünkü üzerindeki yük ona fazlasıyla ağırdı. Böyle bir şey öğrenilse işi tamamen elinden alınabilirdi.
Yoongi'nin umurunda bile değildi tabi bu, diye düşünüp durdu. Aslında düşüncelerinin onu yanılttığını belki bir zaman sonra fark edecekti.
Bahçeye çıktığı gibi bankların oraya ilerledi. Temiz hava bile iyi gelmemişti narin bedenine.
"Sürekli kaçacaksın ve ben de arkandan mı geleceğim Wendy?!"
Okulun bahçesinde yankılanan kalın ses ile Wendy'nin gözyaşıyla dolan gözleri aniden irileşip arkasına dönmüştü.
Bu çocuk delinin tekiydi!
Bahçenin ortasında ellerini bıkkınlıkla iki yana açmış Wendy'ye bakıyordu. Genç kız direkt olarak ona doğru koştu. Ağzını kapatmak her şeyden önemliydi şu an. Çünkü bahçedeki tüm gözler onları bulmadan Yoongi'yi susturmalıydı.
"Tanrı aşkına sus!"
Elini istemsizce Yoongi'nin lacoste tişörtüne sabitleyip ona korkuyla bakmaya başlamıştı. Tabi bu daha çok genç adamın hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.
Pek dikkat çekmediklerini anlayan Wendy, Yoongi'nin kolunu kavrayıp onu banka doğru sürüklemeye başladı. Artık her şeyi konuşup halletmezse başına daha büyük bir bela gelebilirdi çünkü.
Wendy hararetli, Yoongi ise sakin bir şekilde banka oturdu. Genç adam gözlerini bile kırpmadan Wendy'ye bakmaya başladığında genç kız artık konuşuyordu, bir daha susmamak üzere.
❁
Hoseok sandviçini bitirir bitirmez masasının yanında duran dosyaları eline aldı. İmzalanması gerekenleri Müdür'e götürme işinden nefret etse de yapmak zorundaydı.
Öğretmenler odasında herkes yayılmış ve öğlen teneffüsünün keyfini çıkarırken o, çalışmakla meşguldü.
İçeceğinden bir yudum aldı ve dosyaları açtı. Bir tanesinin eksik olması her seferinde yaşanmak zorunda mıydı acaba?
Camın kenarında duran raflara doğru ilerleyip başka dosyalara sıkışmış olma ihtimalini düşündüğünde çoktan arayış içerisine girmişti bile.
"Pekâlâ." Diyerek kendi kendine söylendi. "Anlaşılan işim uzun..."
Öğretmenler odasının camı tam olarak okul bahçesinin merkezine bakarken Hoseok, dosyadaki kayıp sayfa arayışı içerisindeydi.
Birkaç dakika sonra beşinci dosyayı araştırmak için eline aldığında dalgalı saçlarını karıştırıp sıkıntılı bir of çekti. Bu sırada gözleri okul bahçesine kaymış ve Wendy'nin endişeli haline ilişmişti. Tabii bir de karşısında Yoongi duruyordu.
Anlam veremediği bir ifade ile kaşlarını çattığında dosya arayışını bırakıp onları izlemeye koyuldu. Çünkü zaten şüphelendiği ufak bir şey vardı.
Ve bu şüphelendiği ufak şey, Yoongi'nin Wendy'ye olan bakışları ile Hoseok için yavaşça kesinleşmeye başlamıştı...
Artık finali yavaş yavaş getirmek istiyorum çünkü planladığımdan daha uzun bir fic oldu kkk. Umarım hâlâ severek okuyorsunuzdur.
Fighting! ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
school love affair ✓
Short StoryWENGA - "Sen benim öğrencimsin, sevgilim değil." © joyrist | 2018 short story. ➳ min yoongi & son seunghwan.