Kod adı:Yeryüzü Operasyonu

28 2 2
                                    

Bi Simit: "Yeryüzü ceset. Yeryüzü yangın yeri. Yeryüzü milyonlarca yıldır bıkkın. Hem almaktan hem vermekten."


Yeryüzü diri diri gömülen kız çocuklarına şahitlik etti. Yeryüzü kardeşlerine tecavüz eden sapkın kavimlerin cesetlerini batnetti. Yeryüzü açlıktan inim inim inleyen ufacık bebelerin son nefeste titreyen ellerine toprağı ile hücum etti. Yeryüzü, mazlumları bir kıtadan diğerine taşıyan küçük yelkenlilere rüzgârı ile hücum etti. Yeryüzü ceset. Yeryüzü yangın yeri. Yeryüzü milyonlarca yıldır bıkkın. Hem almaktan hem vermekten.

Ama vAllahi kardeşlerim. Biz kendimize çeki düzen vermedikçe yeryüzünün bizimle hesabı kapanmayacak. Biz kendimize çeki düzen vermedikçe yeryüzünde biten kirlenmiş kavimler zulmetmeye devam edecekler. Suriye'de kardeşlerimiz açlıktan ölmeye devam edecekler. Irak'ta kardeşlerimizin cansız bedenleri tecavüze uğrayacak. Afganistan’da bir can, toprağını işgal etmişlerin üzerine aracını sürerek kendine kıyacak. Rohingya’da iki çocuğu ile yalnız kalmış bir Anne, olur da gece yarısı Taylandlı askerler gelir ve hem ona hem iki küçük kız çocuğuna kötülük yapar diye önce çocuklarını boğacak sonra da "Şahit ol Ya Râb, Ümmet bize sahip çıkmadı. Ben kızlarımı sana teslim ettim, yine bütün acziyetimle sana geliyorum. Beni gazabınla karşılama”diyerek, güçsüz düşene kadar bıçağı hızlı hızlı kalbine saplayıp çıkaracak. Ama beklediğiniz Mehdi gelmeyecek. Tembelliğimizi gölgelediğimiz Mehdi dua edin de gelmesin. Çünkü gelirse ilk hesap soracağı kişiler biz olacağız, siz olacaksınız. Arkada kalmışlar olacak. Susmuşlar olacak. Bekleyenler olacak. Dirilin Ey Ümmet-i Muhammed. Eğer hâlâ Muhammed ismini duyunca bir şeyler hissediyorsanız dirilin. Eğer hâlâ Ümmet kelimesini duyduğunuzda derinlere dalıyorsanız dirilin. Allah’ın hiçbir ayetinde, Hz. Muhammed Mustafa (sav) in hiç bir hadisinde yeryüzünü zulüm kapladığı zaman kahve köşelerinde, mabetlerde, evlerinizde saklanıp Mehdi'yi bekleyin demiyor. Ama kadınlarımızı kirletmeye devam ediyorlar. Açlıktan minik eller Afrika'da nefes nefese toprağa düşmeye devam ediyor. Doğu Türkistan'da, Myanmar’da kocaları tutuklanmış Anneler, namusları kirlenmesin diye önce çocuklarını, sonra kendilerini öldürmeye devam ediyor. Dirilin ey Ümmet-i Muhammed. Dirilin.

Ebu garip hapishanesinde Amerikalı askerlerin tecavüzüne uğrayan Iraklı Nur’un 10 Nisan 2004 tarihinde Ümmetin ayakta durduğunu iddia ettiği erkeklerine yazdığı mektubunu unuttunuz mu? Şöyle diyordu Iraklı Nur: “Allah’ım! Benim insanlarım, haysiyetlerini ve şereflerini bir avuç Amerikan dolarına satmış. Yaşadıklarımızı ve kirletilen onurumuzu düşündükçe gözlerimden yaşlar boşanıyor. Ey kardeşlerim! Amerikalıların elinde ne ıstıraplar çektiğimizi, ne acılar yaşadığımızı, Allah aşkına, nasıl anlatıp nasıl kelimelere dökeyim! Kardeşlerim; Allah'a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar ediyorum. Ama yine de kelimelere sığınarak size olanları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım... Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda, kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin... Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler! Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz? Peygamber Efendimiz ‘in en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz. Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz? Allah'ın bizi sizlere bir emanet olarak verdiğini ne çabuk unuttunuz? Hani bizleri koruyacak, besleyecek ve namusumuzu asla çiğnetmeyecektiniz? Ne oldu size, verdiğiniz söze? Amerikalılar, Ebu Garipte namusunuzu her gün ayaklar altına alıyor. Mektubumu okuyanları, Allah adına, Ebu Garip hapishanesindeki vahşiliklere dur demeye çağırıyorum. Buradaki insanlığa sığmayan işkenceleri durdurmak için sesinizi yükseltmeye davet ediyorum. Burada yapılanlar, Siyonistlerin hapishanelerde Filistinli gençlere ve kadınlara yaptıklarından daha berbat. Orada fiziki işkence yapıyorlardı. Oysa burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Vahşi, kana susamış hayvanlar gibi bedenlerimize saldırıyorlar. Avazımız çıktığı kadar çığlıklar atıyoruz ama kimsenin bizi duyduğu yok! Eğer kalbinizde, ruhunuzda bir zerre insanlık, haysiyet, onur ve şeref varsa, birleşin ve bu hapishaneye saldırın. Gelin ve kurtarın bizi! Elinize geçen bütün silahlarla bu hapishaneye saldırın! Hem onları hem de bizleri öldürün! Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin! Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız! Size yalvarıyoruz; Gelin ve kurtarın bizleri! Size, ailelerimize ve ülkemize daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün! Allah rızası için! Size yalvarıyoruz... Bacınız Nur. (10 Nisan 2004)”

Kana kan Dişe dişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin