Bu kitabı çok değer verdiğim biri için yazıyorum ve ona buradan öpücükler yolluyorum💋
got7jbyoungjae seviyorum seni bebeğim❤Göz kapaklarımın ardından dahi görebildiğim güçlü ışıkla uyanmıştım. Jaebum perdeleri açtığında eve doluşan güneş ışığı camdan yansıyıp beni hedef alıyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Ama Jaebum bunu yapmayı seviyordu bana, bu şekilde uyandırabiliyordu beni sonuçta. Güneşe hassasiyeti olan biriydim. Gözlerimi fazlasıyla yoran kuvvetli bir ışık kaynağıydı güneş. Ve ben ondan nefret ediyordum. Mümkün olduğunca güneşten uzak dururdum. İstisnalar haricinde.
"Youngjae, çok tembelsin. Aç artık şu gözlerini!" dediğinde gözlerimi aralayıp Jaebum'a baktım.
"Bıktım senden Jaebum, yastığımla aşk yaşarken hep bölüyorsun bizim romantik anımızı." söylediğime kahkaha atmıştı. Ben de gözlerimi kısarak bakmış ve ona ölümcül bakışlar yollamıştım.
"Kahvaltı hazır, benim şirkete erken gitmem gerekiyor bugün. Tek başına yersen sorun olmaz değil mi?" demişti lanet olası bir nezaketle. Bu adam beni neden bu kadar sinirlendiriyordu ki?! Bana karşı hep, anlayışlı ve kibar davranıyordu. Ben ise bazen bu davranışları altında eziliyordum. Bu kadar iyi davranmasın bana. Arada bir kızsın istiyordum.
Hayatımın en boktan dönemlerinde bana destek çıkan bu herifi hakedecek ne yapmış olabilirdim, tanrım?!
"Jaebummie, benim için endişe etme lütfen. Tek başıma yerken ölmeyeceğimden emin olabilirsin."
Şakayla söylediğim şeylerin ardından Jaebum tebessüm etmişti. Onun gülümsemesi yetmişti aslında benim günümün aydınlanması için. Öyle içten, öyle samimi gülümsüyordu ki...Her neyse öhm.
Az sonra yemek masasına ilerlediğimde bana güzel bir kahvaltı hazırlamış olduğunu görüp yine kızdım kendime. Bugün ben hazırlayacaktım kahvaltıyı. Lanet uyku!
Sandalyeme yerleşip, kahvaltıda göz gezdirmemin ardından bakışlarım Jaebum'da sabitlendi. Güzel bakıyordu bana. Bu güzel adam yanımda olduğu için tekrar şükretmiştim tanrıya.
Biz saniyeler boyu birbirimizi seyrederken Jaebum telefonunu alıp cebine sokuşturmuş ve ardından bedenimin arkasına geçip tişörtümün açık bıraktığı boynuma küçük çaplı bir buse kondurup evden çıkmıştı.
O, benim arkamda olduğu zaman kendimi tarifsiz bir şekilde rahat ve güvende hissediyordum. Oracıkta kollarına bırakibilirdim kendimi.
O gitmişti lakin kondurduğu busenin sıcaklığını hâlâ hissediyordum tenimde.
Beni bu kadar etkisi altında bırakmaya ne hakkı vardı bu adamın?!
Liseden beri arkadaşım olan Jaebum, üniversitede benimleydi ve üniversite yıllarında -hayatımın en iğrenç dönemi- benim yanımda olmuştu. Öyle ki zengin ailesinin büyük evinde kalmak yerine, burada benimle yaşıyordu. Pek büyük sayılamazdı bu ev. Hoş, benim için öyleydi ama. Bu evde benimle yaşaması tamamen kendi kararıydı. Bana bile danışmamıştı. Yaşadığım o iğrenç dönemde yanımda kimse kalmamıştı ve ben yapayalnızdım. Ama o, her daim bana destek olmak istiyordu. Bu yüzden birlikte yaşamaya başlamıştık.
O kadar iğrenç zamanlar yaşamıştım ki; o günlerin hepsi benim için bir travma olmuştu. Geceleri sürekli kâbuslarla, ağlayarak uyanıyordum. İlk başta Jaebum ile odalarımız farklıydı bu evde. Ancak her gece gördüğüm kâbuslarla hıçkırarak uyandığımdan Jaebum'un geceleri yine de odamda geçiyordu. Rüyadan uyansam bile etkisini atlatamıyor sakinleşemiyordum. Beni yatıştırmak Jaebum için hiç kolay değildi. Onun sıcak, güven ve huzur barındıran kollarıyla nefeslerim ancak düzene giriyordu.
Bu şeylerin çok sık olması nedeniyle Jaebum benimle birlikte uyuyordu. Ona sarılmazsam rahat bir uykuya dalamıyordum. Bu artık bir alışkanlık olmuştu ve ben aradan yıllar geçmesine rağmen ona sarılmadan uyuyamıyordum.
Yaşadıklarımın, Jaebum'un benim için yaptıklarının her zaman bilincinde olarak yaşıyordum. Eğer bir gün onu da kaybedersem, ne yapardım ben? Hayır saçma sapan düşüncelerimi aklımdan atmalıydım. Biz yıllardır bağını koparmamış iki yakın arkadaştık.
Laptopımın başında saatlerdir yazmaya başladığım yeni hikayem üzerine düşünüyordum. Hikayenin ana karakteri olan kızın farklı bir özelliği olmalıydı.
Yazmaya başladığım yeni kurgu üzerine düşünmekten -ve tabi hatırladığım eski anılardan, zihnim yorgundu.
Biraz kahve içip dinlenmeye ihtiyacım vardı. Ne de olsa yazar olmak zordu. Hayatta amaç edindiğim tek şeydi bu iş. Kitaplarımın ideal bir kitlesi vardı elbette ama okuyucularım, yazarlarından habersizlerdi. Dışarı nadiren çıkan biriydim ve hiç imza günü gibi bir şey de yapmamıştım.
Kahvemi yudumlarken ne yapsam diye düşünüyordum ki; aklıma güzel bir fikir geldi. Sürekli evde tıkılıp kaldığımı düşünen, asosyal biri olduğumu sanan Jaebum 'a bugün dışarda akşam yemeği yemeyi teklif etsem eminim ki çok sevinirdi. Hayata atılma yönünden bir adım attığımı düşünürdü.
Bu benim için zor bir şeydi, başkalarının yanında rahat etmem mümkün değildi fakat Jaebum için değerdi.
•
•
•İlk bölüm de böyleydi işte umarım beğeneceğiniz bir fic yazmışımdır :)
Oy verip, yorum yaparsanız da sevinirim :3
Seviyorum sizi kuşlarım❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
right here // 2jae
Random"mahvolmuştum ama en çok da mahvettiğimin farkında olamayışıma."