|2|

469 53 80
                                    


Jaebum akşam olup eve geldiğinde yüzümde geniş bir gülümsemeyle karşılamıştım onu. O da karşılık vererek gülümsüyordu bana, baharın çiçeklerini açmasına şahitlik etmemi sağlıyordu adeta.

Aslında -yazar olduğumdan olsa gerek- bir sürü romantik ve derinden sözler söylemek istiyordum ama o kadar çekingendim ki bu hayattaki en yakınıma bile hayattaki en değerli varlığımın kendisi olduğunu hissettiremiyordum.

"Ne oldu Youngjae? Neden garip gülümsüyorsun?" diye düşüncelerimin arasına girdi Jaebum. Doğru biraz zoraki gülümsüyor gibi görünüyor olabilirdim dışarıdan bakıldığında. Genelde gülümsemezdim ben, kahkaha atardım.

Ben duygularımı dışarıya yansıtmakta da hiç iyi biri değildim. Bu hayatta en sevdiğim Jaebum'du. Tek sevdiğim insan da olabilir. Ondan başka konuştuğum kimse yoktu ki. Jinyoung haricinde. Jinyoung çocukluk arkadaşımdı. Ama Jaebum ile aramdaki bağın zerresi yoktu onunla aramda. İyi çocuktu falan ama asalağın tekiydi işte. Ve de yayın evinden tanıdıklarım falan vardı işte. İşim olduğu için mecburi olarak iletişim hâlindeydim onlarla da.

"Jaebum hadi bugün bir değişiklik yapıp dışarıda yemek yiyelim, ne dersin?" sorduğum soruyla boş boş bakan gözlerle karşılaştım.

"Huh?" dediğinde emin olmuştum. Bu adam aptalın tekiydi.

"Dışarıda diyorum, yiyelim diyorum akşam yemeğini. Anlayabiliyor musun bebeğim?"

"Ama bunu senin söylemen şaşırtıcı! İyi misin?! Ateşin falan mı var?" deyip elini alnıma koyan ve vücut ısımı kontrol etmeye çalışan Jaebum'u ittirip azarladım.

"Değişiklik olsun dedim. Sen hep şikayet ediyordun eve hapsolmamdan ben de dışarıda yersek iyi olur diye düşündüm ama hayır senin böyle garip tepki vereceğini bilsem aklımdan bile geçirmezdim!" hiddetle ağzımdan sıralanan kelimelerin ardından öfkeyle soluklandım.

Bu hâlimi gören Jaebum ise kollarını bedenime sardı. Tamam belki ben de onun tepkisine aşırı abartılı tepki göstermiş olabilirdim ama... Ama işte ben dengesizin tekiydim. Sağım solum belli olmazdı hani. O da bunu iyi biliyordu ve şaşırması saçmaydı fakat ben şu düşüncelerimle uğraşmaya çalışırken bir yandan da Jaebum'un bedenimi çevreleyen kollarının bedenimi sıkıştırması iyi gelmiyordu bana.

İriydi kolları, kaslı ve güçlü. Sarılıyordu ama aynı anda boynuma sıcak nefesini üflüyordu ve bu garip hissettiriyordu, yapmasın. Diyemezdim tabi yapmasın diye, devam etti.

"Tamam daha fazla kucaklarsan bedeninle bütünleşeceğim hadi üstünü değiştir de dışarı çıkalım. Acıktım, beni güzel bir restorana götür." dedim sızlanarak. Ayrıldığımızda Jaebum hemen odasına, ah pardon odamıza (!) çıktı.

Jaebum aşağı indiğinde, birlikte evden çıkıp arabaya bindik. Sürücü koltuğuna yerleşen Jaebum'un ardından ben de yan tarafındaki koluğa oturdum. Emniyet kemerlerimizi de takmamız ile arabayı sürmeye başladı Jaebum.

Dışarı gerekmedikçe çıkmazdım. Hatta bir keresinde üç ay boyunca dışarı çıkmadığım bile olmuştu. Farkındayım fazla anormal ama gercekten kendini dış dünyaya kapatmış, aşırı asosyal biriyim. Her şey o kazayla alt üst olmuştu ve ben kendimi insanlardan soyutlamaya başlamıştım.

Arabada seyir halindeyken sormuştu Jaebum.
"Nereye gitmek istersin? Nerede yiyelim akşam yemeğini?" tam olarak ne demeliydim bilmiyordum. Sadece yemek yiyeceğimiz bir yer olsundu işte.
"Yiyecek satan herhangi bir restorant?" dediğime gülmüştü.
"Kendini dünyaya bu kadar yabancılaştırma güzelim. Bildiğim iyi bir yer var oraya götüreyim seni. Ama kendini kasma geçen seferki gibi." söylediğine başımı sallamakla yetindim. Geçen seferkini hatırlatması ise cidden trajik.

Jaebum beni en son zorla dışarı çıkardığında yanımdan geçen bir adamın üzerine kusmuştum. Evet baş belasının tekiydim. Hâlâ Jaebum'un bana nasıl katlandığını sorguluyorum.

Araba durduğunda ikimizde inmiştik. Karşımda çok güzel bir restoran duruyordu ve açıkçası hayran kalmıştım.

İçeri girdiğimizde etrafa büyülenmiş gibi bakıyordum. Gerçekten gösterişli ve kaliteli bir mekandı burası. Jaebum beğendiği bir masaya doğru yönelirken ben de peşinden gittim.

Menülerimizin de önümüze konulmasıyla yiyeceğimiz şeyleri seçiyorduk. Garsona siparişlerimizi verdikten sonra da beklemeye başladık.

Aslında şu an fazlasıyla gergindim. Hatta belki alnımdan ter akıyor bile olabilirdi. Burada, diğer masalarda farklı insanlar da vardı. Başka insanların yanında rahatça yemeğimi yiyemeyecektim. Ama Jaebum için çabalayabilirdim.

Biraz sonra yemeklerin önümüze sunulmasıyla yemeye başladık. Yerken pek rahat değildim ama çabalıyordum ve itiraf etmeliyim ki yemeklerin tadı şahaneydi. İstemesem de yemeğe kaptırıyordum kendimi.

İkimizde yemekleri afiyetle yiyorken bir ara Jaebum'u buldu gözlerim. Ben yerken, o beni seyrediyormuş. Biraz utanmıştım. Zaten yemeğim bitmek üzereydi hemen peçeteye sildim ağzımı.

"Ben doydum. Sen de doyduysan kalkalım mı?" diye kibarca sormaya çalıştım. Jaebum ise bana cevap vermek yerine masaya bir miktar para bıraktı ve elimden tutup, beni restorandan dışarı çıkardı.

Nasıl yani?! Şimdi ne işimiz vardı bizim sahilde? Deli adamın tekiyle ne yapacağım ben? Ah... Tanrım!



Bu bölümü OhAnam2Jae 'ye armağan ediyorum. Kendisini çok seviyorum❤

Sizleri de çok seviyorum💙

Umarım bölümü beğenirsiniz kuşlarım 💘

2jae ile kalın👬

right here // 2jaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin