Selam!
Ben Dilan...
Üç dakika. Yaklaşık üç dakikadır kalbimin delicesine atan ritmüni dinliyor ve sakinleşmeye çalışıyordum. Üç dakika. Lanet olsun, üç dakika önce aşık olmuş olabilirim.
Her şeyi baştan sarayım...
Eve gelmiştim ve beni Şeyda karşılamıştı. Yüzünde tek gram makyaj yokken ve burnu kızarmışken ne denli şirin bir tavşana benziyordu...
Ona bir bardak çorba yaptım ve yanına getirdim. Teşekkür edip sağ yanağıma belli belirsiz bir teşekkür öpücüğü verdi ve o andan beri kendimi tuvalete hapsetmiş bulunmaktayım.
Bir öpücüğe tav olacak bir kız değildim. Fakat şuan utanmasam 'Nikah tarihini ben alıyorum, sen de valizlerini hazırlamaya başla.' deyip damatlık siparişini verecektim.
Acaba hangimiz damatlık giyerdik? Ya da ikimiz de gelinlik mi giyerdik acaba? Yok ya ben elbise giyemem o giysin. Ya o da damatlık giymek isterse?
"Dilan, bir sorun mu var?"
"N-ne? Ha, hayır yok!"
Hızla tuvaletten çıktım ve salona geçip ona baktım. L şeklindeki gri koltuğun kenarında, bacaklarını birbirine bağlamış ve üzerine bir battaniye atmış öylece oturuyordu.
Çok mu güzelsin sen...
"Kızarmışsın, sana da mı bulaştırdım?"
Ona bakmaya devam ederken elim istemsizce yanağıma doğru gitti. Sıcacıktı.
"Ha şey... Hayır, eşek gibiyimdir ben."
Yüzünde bir gülümseme belirdi sanmıştım ama sadece tik yapıyormuş gibi dudağının sol kenarını yukarı kaldırıp indirdi.
Bu kadına gülmeyi öğreteceğim.
"Sence de kızaran insanlar çok komik değiller mi, haha."
Hayır, hayır gülmemişti. Sadece o donuk suratıyla beraber 'haha' demişti ve bunun ne kadar ürkütücü olduğunu size anlatamam.
"Komik mi görünüyorum?" deyip sırıttığımda başını salladı ve oturmam için karşısındaki koltuğu işaret etti. Koltuğa oturdum ve muhabbet için konu açmaya çalışarak soru sormaya çalıştım.
"Umm, Murat konusunda. Ona çok kızgın mısın? Sen de haklısın, sonuçta sana o kadar şey dedi."
Gözleri benim arkamdaki cama sabitlendiğinde bana mı baktığını yoksa cama mı baktığını tam kestiremiştim ama kahve gözlerinden camın öbür tarafındaki yeşillik bahçe yansıyınca bana bakmadığını anlattım. Sanırım kendi hakkında bir şeyler söylerken insanlarla göz teması kurmuyordu. Benimle sadece bana iş ve emir verirken göz teması kurmuştu bu zamana kadar.
"Onu ara ve işe geri çağırdığımı söyle."
"Ah, tabi! Açıkçası bende onun gıybet dolu ağzını ve koca poposunu özleyecektim işte!" deyip kahkaha attığımda onun gülmeye dair en ufak bir belirti bile göstermediğini fark ettiğimde sustum.
"Sen cidden onun anlattığın gibi birisi değilsin."
"Beni tanımıyorsun, belki de daha kötüyümdür."
"Değilsin. İçimden bir ses öyle diyor. Herkesten daha iyi ve masum olduğunu söylüyor."
"Kendimi insanlara açmayı sevmem Dilan. Benim hakkımda bir şey öğrenmek istiyorsan, insanlara sor. Ne hoş ki, her birine farklı ve yanlış bir şey söyledim. Haha."
"En son ne zaman güldün?"
Bu soruma dalga geçmişim gibi göz devirdiğinde sitem eden çocuklar gibi "Hey, ciddiydim ben!" dedim.
"Altı yıldır gülmüyorum." deyip yüzünü aşağı çevirdi. "Ah, unutuyordum... Sen dövmenden bahsettiğinde de gülümsemiştim. Sen arkanı döndüğünde."
Kalbimin delicesine hızlanmasına engel olamadım.
Cidden, altı yılın ardından onu ilk kez ben mi güldürmüştüm?
~~~
Ben atmak uzun bölüm ama kopmak ellerim çünkü telefon ekranı olmak bozuk, siz etmemek haksızlık vermek bana vote ben sevmek sizi. 🌈💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovuldum Dimi? (GxG Texting) (tamamlandı)
Short Story05*********: Kovuldum dimi? 05*********: Kesin kovuldum. 05*********: Niye kovuyonuz ki? [Yarı Texting]