Aynı bölümü dördüncü kez düzenleyen yazar için bir dakikalık saygı duruşu.
Multi: Ceyda Arat
Koştum, daha da çok koştum. Ciğerimde nefes, bacaklarımda derman kalmayana dek koştum. Geçtiğim yollar bir labirent misaliydi, ne yaparsam yapayım aynı yere varıyordum. En sonunda durdum. Ellerimle dizlerimden destek alıp hafifçe eğilirken etrafı süzüyordum.
Nerede olabilirdi? Ciğerime derin bir nefes doldurup bağırdım: "Ahu?!"
O an omzumda bir el hissettim, arkama döndüm umutla. Ancak gördüğüm bir çift göz beni olduğum yere mıhlarken, boğazımı o ketum kördüğümlerden birine mahkum etti. Kendime bile zorlukla duyurabildiğim bir ses tonuyla mırıldandım: "Bade, kızım..." Hasret kaldığım tebessümlerinden birini bahşetti bana: "Annem..."
Titrek bir nefes aldım. Tam ağzımı açıp bir şeyler söylemeye çalışacakken konuşmaya başladı: "Anne, ağabeyim burada değil, hiç olmadı..." Kaşlarımı çattım. Ne demekti şimdi bu? "O burada yok anne, bul onu, sana ihtiyacı var."
Histerikçe güldüm: "Saçmalama Bade, oğlum öldü, ağabeyin öldü. Ne demek şimdi bu, ne saçmalıyorsun kızım sen?" Ben bunları söylerken adım adım uzaklaşıyordu benden. "Bade, gitme benden kızım, uzaklaşma ne olursun..." Görüşüm bulanıklaştı, Bade'nin çelimsiz bedeni opaklığını yitirdi ve gayriihtiyari ellerimi yüzüme kapadım, sonrası boşluk...
Nefes nefese uyandığımda kulağımda yıllar önce kaybettiğim kızımın sesi vardı: "O burada hiç olmadı..." Kendi kendime bu cümleyi tekrarlayıp dururken transa geçmiş gibiydim. Birkaç saniye öylece uzanıp tavanı izlerken Ahu'm geldi aklıma, hızla yerimden fırladım. Koşarak odamdan çıkıp kızımın odasına ilerlerken içimden bildiğim bütün duaları okudum. Besmele çekip kapısının kulpunu çevirdim. Sessiz ama bir o kadar da seri adımlarla odada ilerlerken Ahu'nun sırtının inip kalktığını fark ettiğimde uzun zamandır tuttuğumu fark ettiğim nefesin dudaklarımın arasından firar etmesine izin verdim.
Tam arkamı dönmüştüm ki Ahu mırıldandı: "Anne, yine mi?"
Yeniden ona döndüm. 'Evet' anlamında kafamı salladığımda yatağında doğruldu ve başucundaki sudan birkaç yudum içti. Bardağı komodine bırakırken sordu: "Bu sefer ne gördün?"
"Bir filmin parçaları gibiler, seni arıyorum her yerde, sonra Bade çıkıyor karşıma ve ağabeyinin ölmediğini ima ediyor. Ya bilinçaltı ya da iyice sıyırdım kafayı, bilemiyorum," deyip gülümsedim kızıma. O da gülümsedi, "Bak Ceyda Sultan, bir yerde anlaşalım. Bu eve iki sıyrık fazla, herkes kendi alanıyla meşgul olsun lütfen." dedi yalancı bir ciddiyetle. Onun bu haline kıkırdadım, "Kay bakalım, yer aç anneye."
Bana da yer açtığında hemen kıvrıldım yanına, sonra ise evladımın eşsiz kokusuyla uykuya daldım...
---
Aynanın karşısında kendimi incelerken bakışlarım kolyeme teğet geçti. Burnum sızlarken gözyaşlarım, gözlerime hücum etmekte gecikmemişti.
"Ne diyorsunuz siz ya? Ne demek kurtaramadık? Onlar benim ailem doktor... Nasıl kurtaramazsınız," diye haykırırken olduğum yere çöktüm.
Bir gecede, bir arabada sonlanmıştı tüm çocukluğum. Aynı gecede hem annemi, hem babamı, hem de kız kardeşimi kaybetme yüküne dayanamayan omuzlarım çökmüş, bedenimi taşıyamayan bacaklarım ise oldukları yere yığılmıştı. Dayanamıyordum, o acı hiç geçmeyecekmiş gibi geliyordu. Zordu. Sükûnetimi koruyup hiçbir şey yokmuş gibi davranmak, ameliyathane kapısından arka arkaya çıkacak üç bedenin üçünün de aileme ait olduğunu görmek ve bununla yaşamaya alışmak zorunda olduğumu bilmek, sadece on yedi yaşındaki çelimsiz bedenim için çok zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllara Rağmen
General FictionKoştum, daha da çok koştum. Ciğerimde nefes, bacaklarımda derman kalmayana dek koştum. Geçtiğim yollar bir labirent misaliydi, ne yaparsam yapayım aynı yere varıyordum. En sonunda durdum. Ellerimle dizlerimden destek alıp hafifçe eğilirken etrafı sü...