bölüm2

16.2K 916 281
                                    

Omzumda hissettiğim şiddetle başımı eğdiğim yerden kaldırdım ve uykulu gözlerimle bana çarpan kişiye baktım.

"Ah..Pardon Mona."

Sinir bozucu sesle artık refleks olmuş bir şekilde iç çekmiş ve önüme bakarak yürümeye devam etmiştim. Her okula istisnasız kimsenin sevmediği fakat korktukları için seslerini çıkarmadıkları bir kız grubu olurdu.

Grubun başı beni her şeyden çok seven (!) Kuzenim Seju olduğundan arkadaşları da benimle gayet iyi anlaşıyordu. Şöyle ki, kendimi bildim bileli teyzemlerle evlerimiz yan yana olduğundan Seju'yla birlikteydim. Sessiz ve uyumlu bir çocuk olduğumdan anne ve babası yeni ayrılmış sorunlu kuzenimle çocukluğumdan bu yana baş etmek benim için oldukça zordu ama yemin ederim..En zor dönemleri bu olabilirdi. İlkokuldayken ondan daha iyi resim yaptığım için boyalarımı ve defterlerimi parçalardı, ortaokulda her gün boynuma geçirdiğim kırmızı atkımı sürekli o takmak isterdi, teyzemle uyumama asla müsade etmez, parkta her alete kendi binmek ister, en iyi ders notları, arkadaşlar,sevgililer ve kıyafetler onun olsun isterdi.

Böyle çekilmez bir kuzenle her gün görüşmek benim açımdan pek de iyi değildi. Hala sessiz ve içe dönük bir insandım, tek şansım Seju ile aynı sınıfta olmamamdı fakat hiç arkadaşım yoktu. Üç senedir bu lisedeydim ve şu zamana kadar gerekmedikçe kimseyle konuşamıyor, her şeyi içimde yaşıyordum. Bu pasif görüntüm, Seju'nun tabiriyle 'ezikliğim' şu ana dek gözüme batmıyordu.

Sınıfın kapısından ıçeri girdiğim anda gördüğüm görüntüyle dalgalı saçlarımın düştüğü gülümsememi engelleyemedim. Orta sıranın en arkasında kendi arkadaş grubuyla şakalaşıyor, her güldüğünde bol siyah tişörtünün altında kasları geriliyor ve tavşan dişleri öne çıkıyordu. Gözleri tek bir çizgi oluyor, öğretmenlerden uyarı almasına rağmen kesmediği uzun kahkül tutamları açık okul penceresinden giren serin rüzgarla uçuşuyordu.

Tablo gibiydi.

Sanki Tanrı her bir fırça darbesini sadece benim için atmıştı, tüm renkleri sadece benim gözlerime gözüküyordu. Hayatımda bu denli kendime yakın hissettiğim tek kişiydi ve adımı bile bilmemesi kendime gelerek yutkunmama sebep olmuştu. Jeon Jungkook'un dış görünüşe önem vermediğini, sempatik ve tatlı kızlardan hoşlandığını biliyordum ve ikinci yönden şansım yoktu. Gerçekten sınıfta onunla konuşurken bile ekstra çaba sarf ediyor, bazen dersle ilgili sorularına cevap bile veremeden öylece yüzüne bakıyordum. Aptal olduğumu düşündüğü kesindi.

Cam kenarının orta kısımlarındaki yerime oturdum ve çantamı sırada arkama alarak elimi çenemin altına yasladım ve her zaman yaptığım gibi camdan dışarı izlemeye başladım.

Min Yoongi her zamanki gibi tüm sınıflar derse girmesine rağmen tek başına basketbol sahasında ter döküyordu ve ne zaman camdan dışarı baksam onun sıkı çalışmasını izliyordum. Bu okula spor bursu sayesinde gelmişti ve ileride iyi yerlere gelmek istiyordu, bu yüzden çabasını takdir ediyordum.

"O kıza iki kez yazdım fakat görüldü bile atmadı!"

Taehyung hayretle söylenirken Jungkook'un yanında yerini almış, önünde oturan Park Jimin'in omzuna kolunu yaslamıştı.

"Bana birkaç kez baktı fakat yüz vermedim."

Jimin'in yanındaki Hoseok gülerek sohbetlerine dahil olduğunda Jimin alayla ona karşılık vermişti.

"Atma lan."

Jungkook'un gür kahkahası sınıfta yankılandığında yüzümde tekrar gülümseme oluştu. Fakat sonrasında  söylediği şeyle sıramda donup kalmıştım.

"Sanırım Seju'yu elde edebilen tek kişiyim."












date with him |jkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin