"Öyle gözükse de hiçbir fırça darbesi gelişi güzel atılmaz. İyi anatomi bilgin olmadığı sürece masada duran bardağı bile düzgün çizemezsin biliyor musun?"
Başımla onaylayıp Bayan Jeon'un önündeki tabloya kalın çerçevli gözlüklerinin ardından ince fırçayı sertçe bastırışını izledim.
Gökyüzünün tonunu öyle iyi ayarlıyordu ki gözlerimi ayırmadan, nefesimin bile onu rahatsız etmesinden korkarak yanındaki uzun bacaklı taburede oturuyordum. Jungkook'un arkadaşlarıyla çıkmasından dolayı daha rahat hissediyordum. Onunla aynı sınıfta olmak bile tüm gün diken üstünde oturmama sebep olurken bir de evinde, onun parfüm kokusunun sindiği koridorlarda dolaşmak beni geriyordu.
Bayan Jeon'un dünyadan soyutlanışını, parmaklarını değdirdiği tuvalle renklere karışmasını ve çizgilerle bütünleşmesini izlerken elime bir fırça almamak için kendimi zor tutuyordum. Hala kendimi anlatacak bir eser sunamamıştım Bayan Jeon'a. O ise doğru zamanı bekliyormuş gibi sesini çıkarmadan büyük bir sakinlik ve sabırla öğretiyordu.
"Durum şu ki Mona; sana iskeletin nasıl oluşturulacağını, renk geçişlerini ve daha bir çok saçma terimi öğretebilirim fakat nasıl hissetmen gerektiğini öğretemem. Bu zamana kadar en iyi eserlerini sunan sanatçıların tek ortak noktası hissedebilmek, yeteneklerini bunu ortaya çıkarabilmek, farklılıkları ise ayrı bir isim vermeleriydi."
+
"Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum."
Namjoon'un sıkıntılı sesini duymamla ellerimin arasındaki kitapları tutuşum daha da sıkılaşmış, arkamdan gelebilecek diğer pürüzsüz sesi dinlemeye çalışmıştım.
"Ben de üst sınıflardan Chi'ye kur yaparken masaya çıkmaya çalışıp kızın üstüne yuvarlanmamı ve fotoğraflarımın fail.org'a konmasını istemezdim."
Jimin su şişesini kafasına dikerek cümlesini bitirdiğinde ortamda bir sessizlik olmuş, sonrasında Namjoon hariç hepsinin gülme sesleri bahçeyi doldurmuştu. Arkamdan ilerlediklerini bildiğimden adımlarımı sık tutuyor bir yandan da onları dinlemeye çalışıyordum ve ah..bu utanç vericiydi.
"Jimin'in tangalı fotoğrafları kız gruplarının telefonlarında geziyor buna ne diyeceksiniz?"
Hoseok'un gülerek sohbete katılmaya çalışmasıyla Jimin'in sesini işittim.
"Dostum kız gruplarında ne işin var?"
Kahkahaları arttıkça yüzümde oluşan gülümsemeyi silemiyordum ve dışarıdan garip durduğunu düşündüğümden başımı biraz daha eğerek adımlarımı hızlandırdım ve sınıfa giriş yaptım. Kitaplarımı derin bir nefes vererek masanın üstüne bırakmamla Jungkook'un sırasına geçmek için arkamdan geçmesi bir olmuştu ve bir süre sıramın önünde heykel gibi dikilmiştim. Pahalı ve sert parfüm kokuları birbirine karışırken onunki daha yumuşaktı. Bu yüzden başımı omzuna yaslayıp huzur dolu uykulara dalmak istiyordum fakat bunun sadece hayalle kalacağını bildiğimden kendime gelerek sırama oturdum ve ıçeri diren kimya hocasıyla duruşumu dikleştirdim. Oldukça sert ve disiplinli bir kadın olmasının yanında güzel ve iyi giyinirdi. Tam bir diplomat oluşu onu daha çok üniversite hocası gibi gösterse de sert görüntüsünün altında fazlasıyla naif birinin yattığını düşünebiliyordum. Resimlerimin çoğunda çatık kaşları gevşer, yanında küçük bir ben olan kırmızı dudakları gülümserdi.
"Bakanlığın zorunlu kıldığı etkinlik görevlerinin dağılımını yapacağız. Şunu bilmenizi isterim ki ödevler sisteme geçeceğinden-"
Tüm öğrenciler iç geçirerek ve somurtarak sinirli hocamızın kaşlarının daha çok çatılmasına ve yüzünün daha erken buruşmasına sebep oldu.
"Özenli ve disiplinli çalışmanızı istiyorum. Artık çocuk olmadığınızı kanıtlamak için ikili grup eşlerinizi kendiniz seçin. Görev dağılımı ile ilgili herhangi bir şikayet alırsam haksızlık yapan kişiyi yakmaktan çekinmem,biliyorsunuz."
Herkes ikinci iç geçiriğini bitirdiğinde hoca derse dönmüş ve anlatmaya başlamıştı.
Ders boyunca en yakın arkadaşlar birbirinin yüzüne bakarak eşleşeceklerini belli ederken şimdiden eşsiz kalacağım için bakışlarımı pencereden dışarı çevirdim. Yoongi yine basket topuna yeni evlendiği karısı gibi bakıyor ve narin hareketlerle oradan oraya sürüyordu. Keşke aynı sınıfta olabilseydik, fakat dersleri zerre umursamadığını bildiğimden yine bir şansım olmazdı.
Jungkooklar'ın grubu beş kişilik olduğundan ve sınıf sayısı çift olduğundan aralarından biri açıkta kalırsa benimle eş olmak zorunda kalacaktı ki onlar ve benim dışında herkesin eş olması lazımdı. Sınıfımızın kızlarından birçoğunun en yakın arkadaşını satarak onlardan birine yönelebileceğini bildiğimden bu ihtimali kafamdan silip,derse odaklanmaya çalıştım.
Ders bitiminde hoca hızlı bir şekilde kağıdı çıkarmış, eş olanların adını listeye dökmeye başlamıştı. Jungkook ve Taehyung'un eş olmasıyla alt dudağımı hafifçe büzdüm ve kimin benimle eş olacağını beklemeye başladım. En son ki şakasından dolayı Hoseok, Jimin'le grup olmak istemeyip Namjoon'u seçince Jimin boşta kalmış, kendisine teklif eden kızların üzerinde gözlerini gezdirmeye başlamıştı belki en büyük göğüslüsü veya kalçalısı veya..
"Mona, benimle eş olur musun?"
Jimin'in sırama eğilip, yavru kedi bakışına bürünmesiyle kısa bir iç geçirdim. Güzel kızların bu ödev için fazla zeki olmadığını ve ödevden kalırsa kötü şeyler olacağını düşünüp bana başvurmuş olmalıydı halbuki ona teklif eden kızlardan çoğu çalışkandı.
"Tabii." Diyerek onu onayladığımda baş parmağını kaldırarak tamamdır işareti yaptı ve öğretmene ikimizin adını yazdırdı. Pekala ödevin yapılmasına daha bir hafta vardı.
+
"Çilli!"
Seju'nun sesini duymamla kısa bir iç geçirip dolabımın kapağını kapattım ve kilidi çevirip, yorgun bakışlarımı ona çevirdim. Arkasındaki arkadaş grubuyla boş koridorda önüme dikilmiş, kollarını göğsünde birleştirerek kaşlarını sinir bozucu bir şekilde yukarı kaldırığ dudaklarını çarpılmış gibi yana doğru eğmişti.
"Her gün 'cezanda' sevgilimi görmek seni baya mutlu ediyordur,ha?"
"Kıskanıyor musun?"
Diye alayla sorduğumda sinirle iç çekip, başını olumsuz anlamda salladı.
"Senin gibi sineklerin onun etrafında dönmesine dayanamıyorum."
"Sevgilin bok gibi biri olduğu için olabilir."
Diyerek sinirle yanından geçeceğim sırada Jungkook ve arkadaşlarının koridorun başında bizi dinlemesi, Jungkook'un yaslandığı duvardan bana bakmasıyla yutkundum.