6. Bölüm

2.4K 354 17
                                    

•Madrigal - Seni Dert Etmeler

•Madrigal - Seni Dert Etmeler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm ithafı; blassssss

Ölüm Kokan Papatyalar

6. Bölüm
Yağmur

Kalbim bu sefer herhangi bir güzel duygu için dövmüyordu, şaşkınlık belki biraz terk edilmeyi yediremeyen gençliğimin yakarışı gibiydi.

Öldüğünü zannettiğim annemin hortlaması beni sevindirmeli miydi bilmiyordum ama burnuma tuvaletlerden daha kötü bir koku geliyordu. Hissediyorum benliğimi darmadağın edecek bir gerçek kumdan kalelerimi alıp götürecek.

Nefesim dudaklarımdan içeri zorlukla giriyor, soluk borumda ilerlediği yerlere iz bırakırcasına iğnesini batırıyordu. Gözlerim içinde biriken kırgınlığı damla haline getirmiş yanaklarımın uçurumlarına fırlattığında, içimdeki bataklığın vakit geçtikçe beni içine sürüklediğini çok geç farketmiştim.

Ciğerlerim daha fazla oksijen kabul etmemiş dudaklarım arasından daha fazla soluk girmemişti. Göz kapaklarım güzel gözlerimi örtü misali kapatmıştı. Bedenime mukayyet olmaktan sıkılan beynim kendini devre dışı bırakmış, beni yerçekiminin emrine amade etmişti.

Bedenim sıcak havaya rağmen soğukluğunu koruyan betona serildiğinde sarı saçlarım yerdeki tozları gizlemeye yetmemişti. Aynı etrafımdaki kişilerin yalanlarını örtememesi aralık kapı bırakması gibi. Elimdeki papatya buketinin benimle birlikte yere düşüşü ardından bir kenara savrulması şuanlık umurumda olan bir durum değildi.

Yerdeki bedenim acı çekerken koluma dokunan, adımı haykıran birinin varlığı başucumdaydı. Kimse olmasa o yeterdi bana.

"Armağan!" Dedi yüksek sesle adımı söylerken. Eğer konuşacak halim olsaydı adımı bir daha söylemesini isterdim ondan, iki vişne parçası arasından çıkacaklara ne de meraklıydım.

Arabanın kapısını sertçe kapatmış bana doğru hızlı adımlarla geldiğini adım seslerinden ve kapının kırılırcasına kapanmasından anlamıştım. Birkaç saniye sonra yanaklarıma dokunan kemikli parmaklarını tutmak istedim, avuç içine bir buse kondururdum belki.

"Armağan!" Dedi bu sefer bir öncekine göre daha kısık bir tonda.

'Efendim gönül yaram.' demek isterdim. Ama biliyordum ki bunu kendimde olsaydım bile söyleyemezdim.

Yanaklarıma koca parmaklarıyla kendime gelmem için hafif darbeler indiriyordu. Beni hemen kucağına almış bedenimin betonla olan sarılışına son verme gereği duymuştu. Eğer bedenime söz dinletebilseydim gömleğine değen burnumu kokusunun çukuru olan boyun girintisine götürürdüm. Yeri beğenmeyen sarı saçlarım bu sefer onun ceketinin üzerine sarılmıştı.

Ölüm Kokan Papatyalar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin