Büyük annem saçımı düzeltmekle uğraşırken bıkkınca bir nefes verdim ve söylenmeye başladım. "Altı üstü prensin vücut ölçüsünü alıp geleceğim. Neden bu kadar nasıl gözüktüğümü umursuyorsun anlamıyorum."
Büyük annem bu sefer de eteğimi çekiştiriyordu. "Şatoya adım attığın anda tüm gözler sana dönecek. Çünkü sen geldiğin gibi prensin odasına götürüleceksin. Oradaki insanlar sana baktığında basit bir terziden daha fazla olduğunu görmelerini istiyorum."
"Ama ben onlarla hiç muhatap bile olmak istemiyorum. Kendileri şatolarında günü gün ederken, bu yoksul kesim evine ekmek götürebilmek için bir sürü şey yapıyor." Omuzlarım istemsizce düştü. "Bana kalırsa hepsi eşit. Hepimiz insanız sonuçta değil mi? Ne bu sınıf farklılığı? Saçmalığın daniskası."
Büyük annem eteğimle uğraşmayı bırakıp doğruldu ve yüzümü ellerinin arasına aldı. "Katılıyorum hayatım ama şartlar böyleyken ne yapabilirsin ki? Sakın orada dik kafalılık edeyim deme. Onların hiç acıması yoktur. Sadece olabildiğince sessiz kal ve kimseyle göz göze gelmemeye çalış. Herkes senin gibi iyi niyetli değil."
Gerginliğim biraz olsun üzerimden kalkmıştı. At arabasının dükkanın kapısında durmasıyla gitme vaktinin geldiğini anlamıştım. Büyük anneme sımsıkı sarıldıktan sonra geri çekilip sandalyenin üzerinde duran çantamı alıp at arabasına doğru ilerledim. At arabasının başında duran adama selam verip arabaya bindim.
İlk defa şatoya gittiğim için camdan dışarı izleyerek her şeyi kafama kazımaya çalıştım. Gittiğim yerlerde neyin nerede olduğunu, hangi yolun nereye çıktığını ezberlemek gibi bir huyum vardı. Yol bilmek özel siparişleri teslim etmede işe yarıyordu. Devasa kapıdan şatoya giriş yaparken etkilenmemek elde değildi. Devasa olduğu kadar bir o kadar da büyüleyici bir yerdi. Şatonun iç kapısının önünde duran arabada kapımın açılmasıyla aşağı indim ve o gün Harry'nin yanı başında duran adama doğru ilerledim. Önünde saygıyla hafifce eğildim. "İyi günler efendim."
"Şatoya hoşgeldiniz Bayan Carolina. Prensimiz sizi prova odasına kadar eşlik etmem için emir verdi. Dilerseniz yola koyulalım." Dedi ve centilmen selamı verdi.
Kafamı sallayarak onu onayladım ve prova odasına doğru yola koyulduk. Adam ilgisiz bir şekilde yürürken, ben ise onun aksine her yeri ilgiyle bakıyordum. Duvarda çok güzel tablolar vardı. Hatta bir tanesini o kadar beğenmiştim ki onu alıkoymamak için kendimi zor tutuştum. Şato dışında böyle tablolar bulmak oldukça zordu. En sonunda bir kapının önünde durduğumuzda adam bana doğru döndü. "Burada sizden ayrılmak durumundayım. İçeri girip gerekli hazırlıklarınızı yapmaya başlayabilirsiniz. Nihayetinde prensin boş vakit kaybetmeye niyeti yok."
"Tamam. Hoşçakalın." Deyip odaya girdim. Şu Christoph denen adam biraz daha sevimli bir tip olsa ne olurdu sanki!
Etrafa kısa bir göz attıktan sonra oda çok havasız geldi ve perdeyi kenara çekip camı açtım. İçime temiz havayı doldurduktan perdeyi tekrar açık camın önüne koydum. Ardından üstü boş olan masaya doğru ilerleyip çantamı masanın üzerine koydum ve içindeki malzemeleri masaya doğru düzgünce koydum. İşim bittiğinde koltuğa oturup Harry'i beklemeye başladım.
Bir yerden sonra oturmaktan sıkılıp odada tur atmaya, her şeyi incelemeye ve oyalamaya başladım. Harry hala gelmeyince camın olduğu yere gidip camdan dışarıyı izlemeye başladım. Bu kadar bekletilmek hoş değildi. Hem de hiç. Son derece de kaba bir davranıştı. Sinirlenmemem lazımdı ama kendime engel olamıyordum.
En sonunda kapının açılmasıyla ayağa kalktım. 'Sonunda gelebildin. Bu kadar erken gelmeseydin keşke!' demek istedim ama diyemedim çünkü hayatta daha yapmak istediğim şeyler vardı. Önünde saygı ile eğildim. Ne kadar hala sinirlerim yatışmamış olsa da bunu ona belli etmemeliydim. Elime mezurayı aldım ve ona bakmadan konuştum. "Üzerinizdekileri çıkarmanızı rica edeceğim."
Bakmasam bile Harry'nin bıyık altından güldüğünü hissedebiliyordum ve bu daha da sinirlenmeme sebep oluyordu. İçimden tanrıdan sabır dileyerek vücut ölçülerini almaya ve defterime not etmeye başladım. Bakışlarını üzerimde hissediyordum ama ben ona bakmamakta kararlıydım.
Harry'nin omuz ölçüsünü aldığım sırada, "Beklettiğim için kusura bakma. Biliyorum uzun sürdü ama işler bir anda patlıyor ve hangi biri ile ilgileneceğimi şaşırdığım bir ana denk geldi." Dediğini duydum.
Geri çekilip gözlerine baktım. "Yakında kral olacakmışsınız diye duydum. Sizi şimdiden tebrik ederim." Ardından bacak ölçülerini almaya başladım.
Harry derin bir nefes verdi. "Teşekkür ederim. Bütün ülkenin yükü omuzlarımda olacak. Kraliçesiz altından kalkabileceğimi sanmıyorum."
"Bence bunu kendi başınıza da yapabilirsiniz." Biliyorum, büyük annem çenemi kapalı tutmamı söylemişti ama yine de kendime engel olamıyordum.
Harry güldü ve yanağındaki onu daha sempatik gösteren gamzeleri ortaya çıktı. "Hiç sanmıyorum. Etrafıma bakıyorum ve yanında kadını olan insanların daha başarılı olduğunu görüyorum. Eğer kadınlar olmasa bu ülke çoktan yok olup gitmişti."
Ölçü almayı bırakıp şaşkınlıkla Harry'e baktım. Dediklerinde ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Benimle sadece kafa da buluyor olabilirdi. Ama o gayet ciddiydi.
"Neden bu kadar şaşırdın?" diye sordu.
Omuz silkip yere baktım. "Dürüst fikirlerimi söylersem başıma bir şey gelmesinden çekiniyorum."
"Ben de sana soruma cevap vermeni söylüyorum." deyip kollarını önünde birleştirdi. "Bu bir emirdir."
"Dükkanımıza her gelen soylu erkeklerden genelinin kadınlara davranışını görüyorum. Ve ben sadece... Keşke hepsi senin gibi düşünse. Dünya daha güzel bir yer olabilirdi. Hiçbir canlı böyle muameleyi hak etmiyor."
"Peki ya senin kocan nasıl davranıyor?" Diye sordu. Gözlerine iyice bakıp bir duygu belirtisi görmeye çalıştım ama bu imkansızdı. Ne duygusu arıyordum? Belki kıskançlık, belki de sevgi... Kim bilebilir?
Gülerek cevap verdim. "Kocam yok. İnsanı insan olarak kabul eden biri olmadığı sürece de evlenmeyi düşünmüyorum."
Harry cevabımdan tatmin olmuşcasına kafasını salladı. "İşimiz bitti efendim. Giyinebilirsiniz." Deyip defterime gerekli notları almaya başladım.
Harry kıyafetlerini geri giyerken sordu. "Kıyafeti nasıl yapacaksın? Fikirlerin neler?"
Sorduğu soruya karşı dudağımı ısırmadan edemedim. "Aslında benim uzun zamandır aklımda bir fikir vardı ve onu uygulamayı düşünüyorum."
Harry merakla sordu. "Nedir o?"
"Kırmızı ve altın ejderha. O kadar görkemli, asil ve bir o kadar da sade bir kıyafet olacak ki kimse gözlerini üzerinizden alamayacak."
Harry giyinmeyi bitirdikten sonra yanıma geldi. "Seni biraz araştırdım. Herkes dikiş konusunda harikalar yarattığını söylüyor."
Kalemin ucunu yanağıma yasladım. "Dikiş yaparak büyüdüm. Usta sayılırım bu konuda. Bir de üzerine hayalperestlik de eklenince ortaya güzel şeyler çıkıveriyor işte. Aslında her şey büyük annem için. Beni o büyüttüğü için elimden gelenin en iyisini yaparak onu gururlandırmaya ve iyi bakmaya çalışıyorum."
"Ailen?"
"İkisini de kaybettim. Beni o büyüttü. Büyük annem benim her şeyim."
Harry anlayışla kafasını salladı ardından elini çenesine götürdü. "Kış balosuna sen de gel... İsmin neydi?"
"Carolina," diye tamamladım sözünü. "İsmim Carolina"
"Pekala Carolina. Kış balosuna gelecek misin?" Diye sordu bana doğru bir adım atarken.
Sakinliğimi korumaya çalıştım. "Siz nasıl isterseniz efendim."
"Güzel, o zaman geliyorsun. Normalden elbiseni birine yaptırırdım ama bir terzi olarak kendi elbiseni muhteşem yapacağından eminim."
"Sağ olun efendim." Deyip başımı aşağı eğdim ve zemine bakmaya başladım.
Harry arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi. "Baloda görüşmek üzere Carol."
"Görüşürüz Prensim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Historia de un Amor| HS
FanficBu eşi ve benzeri olmayan aşk hikayesi; dünyanın tek bitmeyecek şarkısı.