Yıl dönümü kutlamaları kütüphane rezaleti yüzünden mahvolmuş, dolayısıyla konuklar evden erken ayrılmak zorunda kalmıştı. Ve daha ilk dakikadan, evde yaşananlar sosyal medyada tahminlerinden daha büyük yankı yapmıştı.
Haluk Beyin yükselen tansiyonu normale dönerken, gözlerinin içine bakan karısı, "Daha iyi misin hayatım?" dedi. Orta yaşlı adam, ona evlilikleri boyunca hayatım diye hitap eden kadından, ilk kez gözlerini kaçırdı. Çünkü o güne kadar karısı Azize, bir kere bile gözyaşı döktüğünü görmemişti. Şimdi dolan gözlerini görmemesi için, bakışlarını ondan uzak tutmaya çalışıyordu.
"Lütfen konuş artık benimle! Bu hale gelmesinin sebebi sensin de istersen ama ne olur sessiz kalma!"
Karısının kendini suçlu hissetmesine dayanamayan adam, yüzünü ona çevirirken, neredeyse ağlamak üzereydi. Allah biliyordu ya, kendini tutmakta hiç bu kadar zorlandığı olmamıştı. "Kendini boş yere suçlayıp durma hatun. Beş parmağın beşi de bir olmuyor ki," dedi ve çatallaşan ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Kızlarımıza bir bak. Evlat ayrımı yapmadan, onları da sen yetiştirdin. Bu güne kadar, bir kere bile yüzümüzü kızartacak bir hata yaptılar mı? Neden onlar Zafer gibi değiller. Arada bir tane defolu çıkıyor işte."
Kocasının defolu demesiyle Azize Hanım belli belirsiz gülümsedi. "Haklısın ama bu böyle gitmez ki. Onu adam edecek her yolu denedik. Sevgiyse, bir evlada verilecek en büyük sevgiyi verdik, ilgiyi gösterdik. Çocukluğundan beri sorumluluk verip, üstesinden gelmesini bekledik ama hiçbir zaman, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyi beceremedi. Ne ceza, ne mükâfat onun üzerinde hiçbir şey etkili olmadı. Biz daha ne yapacağız hayatım. Belki biraz geç kaldık ama acaba bir psikologdan yardım mı alsak?"
Evet, karısı haklıydı. Her ne kadar oğlunu şımartacak girişimlerde bulunsada, onun iyi bir adam olabilmesi için, aynı zamanda mücadele de etmişti. "Yirmi yedi yaşına gelmiş, kazık kadar herifi, bu saatten sonra hangi doktor düzeltebilir ki!" diyerek, psikolog fikrini reddeden adam, aklına gelen fikirle düşünmeye başladı.
Anne ve babaları odalarından çıkmazken, büyük ablası Sema, Zafer'i azarlamakla meşguldü. "Bu kadar ileri gidebildiğine inanamıyorum! Üstelik birde babamızın masasının üzerinde! Senin yüzünden, neredeyse erken doğuracaktım!"
Sema, belirginleşen karnını okşayarak kardeşine söylenirken, genç adam, cevap verme der gibi bakan eniştesiyle göz göze geldi. Tam bu sırada, ortanca ablası Sinem konuşmaya başladı. "Haftalardır bu gece için hazırlanmıştık ama bütün emeklerimiz, heyecanımız, sayende yerle bir oldu. Bizi rezil ettin!"
Diğerleri konuşur da, küçük abla Gizem durur mu? "Bugüne kadar her konuda yanında durduk, arkanı topladık ama bunu bize yapmayacaktın. Senden bu kadarını beklemezdim. Kendi evimizde, üstelik anne ve babamızın evlilik yıl dönümünde, bu yaptığın hoş görülemez!"
Onlar konuştukça, Zafer yerin dibine girdi. 1.82'lik boyuna rağmen sanki o kadar küçülmüştü ki, kendini filler savaşının ortasında kalan, minicik bir karınca gibi hissetti. Her an birisi üzerine basarak ezebilirdi.
Herkes büyük salonda suspus olmuş suçlayan gözlerle Zafer'e bakarken, evin hizmetçisi Nazan, buzlu su getirip genç adama uzattı. "İsterseniz biraz daha buz ekleyebilirim."
Zafer buzlu suyun ne anlama geldiğini, Nazan'ın zevkle gülen gözlerinden anlayabiliyordu. Birkaç defa takıldığı kızın yüzüne ters ters bakarak, başıyla istemediğini belitti. Şayet, ağzını açmaya kalksa onu parçalamaya hazır kadınlarla sarılmıştı çevresi.
Vakit gece yarısını geçerken, Azize Hanım içeriye girdi. "Hadi herkes odasına gitsin. Hepiniz çok yoruldunuz."
Annelerinin sözlerine karşılık kimseden çıt çıkmadı. Eğer babaları tüm olanlara rağmen, esip gürlemiyorsa fırtına yakın demekti. Ve çıkacak kasırgadan kimse nasibini almak istemiyorsa susmalıydılar. O an Zafer'e acıyarak bakan herkes, odadan çıkmak için ayaklandığında, Azize Hanım oğluna, "Baban, sabah saat 10:00 da şirkette olmanı istedi," dedi. İşte bu haber bittiğinin resmiydi. Neden, evde olaylar sıcağı sıcağınayken değil de, ertesi gün şirkette konuşmak istiyordu? Ne planlıyor olabilirdi ki?
![](https://img.wattpad.com/cover/154125775-288-k131292.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN (tamamlandı)
Historia Corta"Küle dönmek için yanmak, yanmak için de aşka düşmek gerek oğlum" demişti babası. Zafer onun ne demek isteğini şimdi daha iyi anlıyordu. Çünkü Mihriban'ı gördüğü gün, gönlüne kurulan cehennemi anlatacak doğru sözcükler o daha aşka düşmeden dile böyl...