4.bölüm "Mahallede ilk gün"

11K 1K 45
                                    

Zafer, kendini korumak için kenara çekilirken, fazla kiloları yüzünden soluk soluğa kalan adam, tam da önünde durdu. Elindeki döner bıçağını kaçan adamın arkasından sallayan dönerci, "Seni ırz düşmanı piç!" diye bağırdı.

O ara, dönercinin arkasından gelen başka bir adam, öfkeli adamın kolundan tuttu. "Abi it kopuk için elini kana buladığına değmez. Boş ver!"

Zafer elindeki dosyayı sıkarak, çevresinde olanları gerilim filmi izler gibi izliyordu. Nasıl bir mahalleydi burası? Nasıl insanlardı bunlar bilmiyordu ama işi tahmininden daha zor olacağa benziyordu. O, kendi içinde tahminler yürütürken, dönerci sinirle yanındaki adamı tersledi. "Görmedin mi şerefsizi! Resmen kızı elledi. Hem de benim dükkânımın önünde! Ah elime bir geçirebilseydim, biliyordum ben ona yapacağımı!"

İki adam gitmek için geri döndüklerinde, dönerci hâlâ söyleniyordu. "Ne yapalım? Göz yumup, sıranın bizim kızlarımıza gelmesini mi bekleyelim?"

Giden iki adamın arkasından bakan Zafer, şahit olduğu olaya şaşkındı. Kim, dükkânının önünde bir kızı taciz etti diye, elinde döner bıçağıyla tacizcinin peşine düşerdi. Burası ona göre gerçekten de çok garip bir yerdi. Çünkü onun yaşadığı yerde, bu tarz durumlarda genellikle insanlar arkasını dönüp, görmezlikten gelirdi.

Genç adam bu olaydan sonra adres ziyaretinden vazgeçip, önce mahalleyi tanımaya karar verdi. Sokakları dolaşırken gözüne çarpan kahvehaneyi de, başlangıç olarak seçti. İçeriye girdiğinde, üzerindeki tuhaf bakışları yok sayarak, boş masalardan birisine yerleşti. Birkaç dakika sonra kahvehanede çalışan çocuk siparişini sorduğunda, şöyle bir çevresine bakındı. Masalarda çoğunlukla çay olduğunu görsede, "Varsa bir limonlu soda alayım," dedi. Çocuk hiçbir şey söylemeden yanından çekilip, oranın sahibi olduğunu tahmin ettiği adamın kulağına bir şeyler fısıldadı ve dışarıya çıktı. İki dakika sonra gelen çocuk, bakkaldan aldığı sodayı masasına bıraktı.

Sodasını yudumlarken, yan masadaki hararetli konuşmaya dikkat kesildi. "Oğlum taş çaldın yeme beni! Gözümle gördüm," diyordu birisi. Ama taş çaldığı iddia edilen genç, inkar ediyordu. Ne olduysa saniyeler arasında oldu. Oyunculardan birisi, tahta istekayı aldığı gibi taş çalan gencin kafasına indirdi. Arkadaş gibi görünen grup birbirine girdiğinde, Zafer için kahvehaneden ayrılma zamanı gelmişti.

Dışarıya çıkıp biraz yürüdükten sonra, güneş yüzünden neredeyse bayılacağını hissetti. Hemen yanından geçmekte olduğu parka girdi. Ağaçların altında bir çeşme olduğunu gördüğünde ise sırıtarak oraya gidip, musluğu açtı. Avuçlarına doldurduğu suyu suratına çarparken, küçük bir çocuğun kıkırdadığını duydu. Yanında beş yaşlarında bir kız çocuğu duruyordu. Bukle bukle saçları at kuyruğu yapılmış kız o kadar sevimliydi ki, kanı kaynadı. O ara çocuğun ellerindeki çamur dikkatini çekti. "Ellerin mi kirlendi senin? Gel yardım edeyim küçük prenses," dedi ve çocuğun elini tutup düşmemesi için çeşmenin önüne yaklaştırdı. İşte o zaman kulaklarını tiz bir kadın sesi tırmaladı. "Yetişin sapık var!"

Neye uğradığını şaşıran Zafer, üzerine panter gibi yaklaşan kadını gördüğünde, eli bıçaklı adamı gördüğü zaman bile bu kadar ürkmemişti. "Lütfen, yanlış anladınız!" dese de, kadın anlayacakmış gibi görünmüyordu. Üstelik, bu da yetmezmiş gibi etraflarına doluşan kalabalık tarafından, neredeyse parçalanacaktı. "Kılığına kıyafetine bakan da seni adam sanır!" diyen korumacı anneye derdini anlatmak için, en az bir saat dil dökmesi gerekti.

Başına gelenler yüzünden keyfi iyice kaçtığından, öğleden sonra şehir merkezine gidip, kafeteryalardan birinde yemek yedi. Sonrasında bir süre dinlenmek için otel odasında vakit geçirdi. Nasıl olsa iş merkezi yakınlarındaydı.

SENİN İÇİN (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin