Taner: Sürpriz! (elindeki şarap şişesini gösterir.)
Aylin: Taner...hoş geldin.
Taner: Bence de hoş geldim.
____________________________________
-Gece/Aylin Ev-
-Taner ve Aylin salona geçer. İkili koltukta yan yana otururlar.
Taner: Hayırdır? Pek sevinmedin geldiğime.
Aylin: Yok öyle değil, şaşırdım sadece. Beklemiyordum geleceğini.
Taner: Özledim ne yapayım, her an özlüyorum seni.
-Aylin en sahici olmayan tebessümü ile Taner'e bakar. Taner Aylin'in saçıyla oynamaya başlar. Gözü kolyeye takılır.
Taner: Kolyen yeni galiba, sen mi aldın? Güzelmiş.
Aylin: Hı hı... güzel değil mi?
Taner: Çok yakışmış.
Aylin: Teşekkürler. Eee ben şarap için kadeh getireyim o zaman.
Taner: Getir o zaman.
-Gece/Hakan Ev-
-Hakan son işlemler için Kocaeli'ne gidecektir. Yanına almak için birkaç parça eşya hazırlıyordur. O sırada odaya annesi gelir.
Nesrin: Oğlum yemek hazır.
-Hakan dalmıştır, duymaz.
Nesrin: Oğlum...Hakan.
Hakan: Hı? Anne?
Nesrin: Dalmışsın. Bir şey mi oldu oğlum?
Hakan: Ha yok anne ya. Eşya hazırlıyorum ya ondan.
-Hakan'ın yüzü biraz düşüktür. Nesrin bir terslik olduğunu fark eder.
Nesrin: Bırak şimdi eşyayı falan gel bakayım şöyle.
-Hakan'ı salona getirir, karşılıklı otururlar.
Nesrin: Neyin var anlat bakalım.
Hakan: Bir şeyim yok anne. Nereden çıkarıyorsun şimdi durup dururken?
Nesrin: Anneyim ben oğlum, anlarım. Hadi anlat.
Hakan: Off..
Nesrin: Arzu ile mi tartıştınız?
Hakan: Yok, tartışmadık.
Nesrin: N'oldu o zaman, neden üzgünsün?
Hakan: Üzgün değilim, biraz hava alsam düzelirim belki.
Nesrin: İyi bakalım öyle olsun.
-Hakan üstüne ceketini alıp sahile iner.
-Gece/Aylin Ev-
-Taner ve Aylin sohbet ediyordur. Bir süre sonra Taner'in telefonu çalar.
Taner: Alo, kimsiniz? (ayağa kalkar) Ne diyorsunuz hemen geliyorum.
Aylin: N'oldu? Kötü bir şey mi olmuş?
Taner: Tekirdağ'daki cezaevine gönderilen müvekkilim, yaralanmış. Gitmem gerekiyor, üzgünüm. Haberleşiriz sonra.
Aylin: Tamam canım, görüşürüz.
-Aylin etrafı toparladıktan sonra eli tekrar kolyeye gider. İçi sıkılır ve sahile gitmeye karar verir.
-Gece/Sahil-
-Hakan kıyıya oturmuş, denize taş atıyordur. Aylin de o sırada sahile gelir. Hakan'ı fark edince bir süre onu uzaktan izler. Taşları büyük bir ustalıkla denizde sektiriyordur.
-Birkaç dakika sonra sessizce Hakan'ın yanına oturur. Hakan kafasını ona doğru çevirmez ama kokusundan Aylin olduğunu anlamıştır.
Aylin:(tebessüm eder) Çok iyisin.
Hakan: (şaşkınlıkla) Hı?
Aylin:(anında ciddileşir) Yani taş atmakta, çok iyisin demek istedim.
Hakan: Ha, evet fena sayılmam.
-Aylin'e de bir taş uzatır ve ikisi de art arda atmaya başlarlar. Bir yandan da konuşuyorlardır.
Aylin: Hayırdır? Neyin var?
Hakan: Hiç.. senin neyin var?
Aylin: Hiç.
-İkisi de bir süre sessiz kalırlar. Hakan taşları daha hızlı atmaya başlamıştır.
Hakan: Kafam karışık.
Aylin: Anlamadım?
Hakan: Kafamı karıştıran... biri var.
Aylin: Öyle mi? Nasıl biri?
Hakan: Farklı biri.
Aylin: Yanlış bir şey mi yapıyor, o farklı biri?
Hakan: Hayır, o çok doğru. Ben yanlış yapmaktan korkuyorum galiba. (gülümser) Bak, karanlıktan başka korkularım da varmış.
Aylin: (gülümser) Sen kendi derdine yan. Benim doğru yol gösteren bir kolyem var çünkü.
Hakan: (kolyeye bakar) Güzel seçim. Alan kişi epey zevkliymiş.
Aylin: Yaa ne demezsin. (gülmeye başlar)
Hakan: Aa çok ayıp! (o da güler)
Aylin: Az önce kafam karışık deyip uzaklara dalıyordun, şimdi ise gülüyorsun?
Hakan: Ee güldürüyorsun.
Aylin: Komiğim yani?
Hakan: Yok komik değilsin...farklısın.
-İkisi de bir an duraksar.
Aylin: Eh, şey ben gideyim artık, geç oldu.
Hakan: İyi, git bakalım.
-Aylin ayağa kalkar, iki adım attıktan sonra geriye döner.
Aylin: Bence korkmamalısın.
Hakan: Neyden?
Aylin: Yanlış yapmaktan. Çünkü.. bazı yanlışlar denemeye değer.
Hakan: Bunu düşüneceğim, görüşürüz.
Aylin: Görüşürüz.
-Sabah/Merkez-
Selin: Günaydın.
Aylin: Günaydın canım.
Mesut: Bırak şimdi günaydını münaydını. Bak poğaçalar bitmek üzere. Kap bir tane.
Selin: Ben diyetteyim yemeyeceğim.
Mesut: Ne? Diyette misin hığığığhığ! Duydun mu usta diyetteymiş.
Hüsnü: Kızı rahat bıraksana be. Sana ne?
Selin: Konuş be abi.
Ali: Şu kadınların her hafta yeniden başlayan diyetlerini hiç anlamıyorum abi. Yok onu yemem, yok bunu yemem bilmem ne.
Aylin: Ali'cim arada sen de denemelisin bence. Bak o göbeğini buradan bile görüyorum ben.
Ali: Hadi be atma. Hem benim yüzüm karizmatik kızım.
Mesut: Karizmatik lale bu usta.
Hüsnü: Yok be göbekli lale bu.
Ali: Aşk olsun be abi. Harcadınız iki dakikada kardeşinizi.
-Rıza baba gelir.
Rıza: Evet çocuklar Burhan'ın gidebileceği üç mekan tespit ettik. Bügum oraları ziyaret edeceksiniz. Hazırlanıp çıkabilirsiniz.
Aylin: Ee ama Hakan daha gelmedi baba.
Rıza: O yok birkaç gün. Kocaeli'ye gitti. Neyse, neyse hadi iş başına.
-Rıza odasına girer. Ekip hazırlanmaya başlar.
Aylin: Ne yapacakmış ki Kocaeli'nde?
Selin: Bilmem ki. Evrak işleri falandır.
Aylin: Birkaç gün sürer mi canım evrak işi? Arzu'ya sürpriz için mi gitti acaba?
Hüsnü: Size ne, size ne? Dedikoducu kadınlar gibi.
-Aylin'in yüzü biraz düşmüştür ama belli etmez.
-3 Gün Sonra/Merkez
-Geçen 3 gün içinde Aylin ve Hakan hiç görüşmemiştir. Bu sebeple Aylin epey mutsuzdur. Taner ile de görüşmeye gitmemiştir. Ekiptekiler de bu mutsuzluğu Taner ile bir sorun yaşamış olabileceğine yormuştur.
-O sabah da tüm ekip kahvaltıda iken Aylin arşive inmiştir.
Mesut: Bu kızın nesi var ya? Günlerdir yüzünden düşen bin parça.
Ali: Taner hıyarı mı üzdü acaba?
Mesut: Ulan öyleyse, kravatlı falan dinlemem veririm odunu!
Hüsnü: Selin sana demedi mi bir şey?
Selin: Abi ağzından cımbızla laf alıyorum ki. Ama Taner aradı beni akşam. Aylin konuşmak istemiyormuş pek.
Ali: Al işte, üzmüş kızı belli.
Mesut: Ben o kravatı alıp onun gö-
Hüsnü: Öhö öhö öhö!
Mesut: Onun gömleğine iliştiririm usta.
Selin: Ya merak etmeyin ben öğreneceğim onu bugün. Aaa Hakan!
-Hakan içeri girer.
Hakan: Selaam.
Hüsnü: Hoş geldin kardeşim.
Hakan: Hoş buldum abi.
-Hakan ekibin yanına oturur. Sohbet ederler.
Hakan: Ee Aylin yok mu?
Selin: Arşivde o. Biraz mutsuz bugünlerde.
Hakan: Yapma ya. Ben gidip selam vereyim bari.
-Sabah/Arşiv-
-Aylin kendi kendine konuşuyordur. Hakan gelir, kendisini fark etmediğini görünce kapıdan Aylin'i izlemeye başlar.
Aylin: Yok yok ben anlamıyorum zaten bu adamı. Hayır madem gideceksin neden öyle güzel gülüyorsun. Hadi güldün diyelim neden bu kadar iyi davranıyorsun. Neden böyle hissettiriyorsun. Yani tamam ordaki kıza da üzülüyorum ama şimdi-
-Tam o sırada Aylin Hakan'ı fark eder. Hakan gülümseyerek kendisine bakıyordur.
Hakan: Allah allah kimmiş o adam?
Aylin: Hakaan!
-Aylin istemsizce gidip Hakan'a sarılır. Hakan ilk tepki veremese de sonra karşılık verir.
Aylin: Hakan, ben seni çok özledim.
Hakan: ?
Aylin: Yani biz. Biz çok özledik. Ekip olarak. Eksikliğin çok hissedildi. Ekipte.
Hakan: Hmm anladım. Ben de çok özledim. Ekibi.
Aylin: Benim de burada işim vardı ama bitti zaten.
Hakan: Ee kime söyleniyordun? Kimmiş o güzel gülen ve giden adam?
Aylin: Şey, bir dizideki başrol. Akşam yeni bölümü vardı da.
Hakan: Epey sinirlenmişsin ona. Başrole yani.
Aylin: Yaa öyle huylarım var işte. Ne yaparsın..(gülümser)
-Toplantı odasına doğru yürüyorlardır.
Aylin: Kaç gündür de yoktun..
Hakan: Hı hı, öyle oldu.
Aylin: Arzu'ylaydın herhalde. Değil mi?
Hakan: Merak mı ediyorsun?
Aylin: Yok canım, yani özel hayatın sonuçta.
Hakan: Ayrıldık da biz. Onu söylemeye gittim biraz da.
Aylin: Ya dediğim gibi özel hayatınız o yüzd- Ne?
Hakan: Ayrıldık. Yani ben ayrılmak istedim.
Aylin: Sebep?
Hakan: Çünkü bazı yanlışlar denemeye değermiş, bir arkadaşım söylemişti.
Aylin: Yani... haklı mıymış arkadaşın?
Hakan: Bilmem bu akşam göreceğim haklı mı, haksız mı. Tabi gelirsen?
Aylin: Anlamadım?
Hakan: Bu akşam seni bir yere götüreceğim, gelir misin?
____________________________________
4.Bölüm Sonu.