Antony'i kucağıma almış veda konuşması yapmak için hazırlanıyordum.
"Şimdi beni iyi dinle Antony, sen benim ve sevdiğim kadının ortak parçasısın. Belki sen
büyürken yanında olamayacağız, ilk adımını göremeyecek, ilk sözcüğünü duyamayacağız.
Hayatın boyunca bunun için üzüleceksin, bir yanın hep eksik kalacak ve belki bize sitem
edeceksin. Bu seni sevmediğimiz anlamına gelmez oğlum, hatta canımızdan daha çok
sevdiğimiz anlamına gelir. Açık konuşmak gerekirse, sen annenin karnındayken, ben seni
hissedemiyordum ama annen seni duyuyor ve hissediyordu. Seni dünyaya getirmemesi için
anneni defalarca ikna etmeye çalıştım ama ne pahasına olursa olsun seni dünyaya getirme
fikrinden hiç vazgeçmemişti. Şimdi bende iyi ki diyorum... Seni ilk gördüğümde, kendimi çok
farklı hissettim. Bende, tıpkı annen gibi artık seni duyuyor ve hissediyordum. O anda anladım ki
baba olmak böyle bir şeymiş. Ölmek kolay oğlum ama yaşamak zor, inan bana senin için bunu
denedik ve ben denemeye devam edeceğim. Bu yüzden belli bir süreliğine senden ayrılmak
zorundayım. İnan bana bunu keyfimden yapmıyorum, bunu senin için yapıyorum. Kaç yıl sonra
geri gelirim, gelip seni bulabilir miyim bilmiyorum. Bildiğim tek şey sana geri dönmek istiyorum
. Eğer olurda geri dönersem, bu süreçte birçok şeyi kaçıracağımın da farkındayım. Nasıl bir hayat
seni bekliyor emin değilim. Annen ve ben senin büyüdüğünü göremeyeceğiz. Sen o sevgiyi
tadamayacaksın ama şunu unutma ki seni çok seviyoruz. Hayatta kalabilmek için daha önce
pek denenmemiş bir yola başvuruyorum. Bilmiyorum belki başarısız olunacak. Bilmiyorum
belki de işe yarayacak. Kalpten inanıyorum ki seninle tekrar karşılaşacağız ve seni tekrar
hissedeceğim. Olurda başaramazsam, annene ve bana ne olursun kızma, biz böyle olsun
istemezdik. Hoşça kal Antony..."
***
Başak tarlasının ortasından esen meltemin üzerine doğru yürüyordum.
"Yine rüyadayım değil mi?" diye sordum.
Gözlerimin içine bakarak "Evet" dedi Elizabeth.
Şaşkınlık içerisinde "yoksa ben öldüm mü?"
"Hayır, dediğim gibi sadece bir rüya."
Etrafta deli gibi koşuyordum; "Oğlumuz nerede, onu bulmalıyım."
Hangi yöne doğru koşsam önümde Elizabeth beliriyordu.
"Sakin ol Bryan, burada bilinçaltına yenik düşmemen gerekiyor."
"O zaman beni uyandır Eli."
"Bunu yapamam, vakti geldiğinde zaten uyanacaksın."
Dizlerimin üzerine çökmüş hüngür hüngür ağlıyordum.
"Boğazına tekrar mama kaçmış olabilir, benim uyanıp onu kurtarmam lazım."
"Öyle bir şey yok Bryan, lütfen kendine gel."
"Sen bebeğimizi görüyor musun?" diye sordum.
"Evet, o da seni bekliyor ama biraz daha zamanın var. Vakti geldiğinde oğlunun hayatını kurtaracaksın. Sakın pes etme..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEN
Short StoryBir babanın oğlu için neler yapabileceği ve hatta nelerden vazgeçebileceğine tanık olacaksınız... Milyar dolarlık bir servete sahip Bryan Allen, küçük oğlu için dünyada kalmayı seçiyor ama bunun büyük bir bedeli var, önce gerçekleri kendisinin kabul...