8. Bölüm ❝Sırlar❞

913 73 14
                                    

Parmaklarımın uçları, elimde tuttuğum soğuk su bardağı yüzünden sızlamaya başlamıştı. Ayrıca ortamdaki gergin hava nedeniyle de gereksiz bir şekilde bardağı sıkıyordum ve bu, parmak uçlarıma hiç de yardımcı olmuyordu. Barış, salonda oturduğum koltukta hemen yanımda huzursuzca kıpırdanırken son bir yudum su içerek zaman kazanmaya çalıştım. Yine de pek başarılı olduğum söylenemezdi.

Halının desenlerini incelemekten sıkıldığım bir anda başımı kaldırdım ve hemen karşımda bir ileri bir geri giden Leman'a baktım. Telefonum hala elindeydi ve arada sırada onu havada sallıyordu. Üçümüzde konuşmuyorduk, Barış ve ben suçluluk duyduğumuz için susuyor olsak da Leman'ın bu süre boyunca sessiz kalması normal değildi. Yürürken bir karış olduğuna emin olduğum mavi topuklu ayakkabıları zeminde tok ve bir o kadar da ritmik sesler çıkarıyordu. Bu sesler açıkçası ortamı daha da germekten başka hiçbir işe yaramıyordu.

Leman aniden sivri topuğunu yere sertçe vurdu ve telefonumu ortadaki sehpanın üzerine bıraktı. Neler düşündüğünü çözemeyecek kadar gergindim, ellerim titremeye başlamadığı için ise bir o kadar minnettar. Konuya gireceğimizi Leman'ın aldığı derin nefes sayesinde anlamıştım. Tamam, işte başlıyorduk.

"Erva, Dağhan'ı tanıdığını neden daha önce bana söylemedin?"

Tamam, her türlü soruyu beklerdim ama ilk sırada soracağı şeyin bu olacağını hiç beklemiyordum. Huzursuzca oturduğum yerde kıpırdandım. "Senin Dağhan'ı tanıdığını bilmiyordum, o yüzden bir şey söyleme gereği duymadım."

Leman başını yavaşça aşağı yukarıya sallarken, göz ucuyla Barış'a baktım. O da bana baktığı için göz göze geldik. Sadece dudaklarımı oynatarak "Ne yapmalıyım?" dedim. Barış ile genelde Leman'ı sinir etmek için sessizce anlaştığımız için ne dediğimi anlamıştı. O da sadece dudaklarını oynatarak "Anlat." dedi. Zaten başka bir çıkış yolu göremiyordum, her şeyi anlatmak tek seçenek gibi duruyordu. O an, Dağhan beni otelin tuvaletinde sıkıştırdığı zaman her şeyi Leman'a söylemiş olmayı istedim.

Yine de her şey için çok geçti.

"Peki, o zaman bizim oteldeki kumar gecemizde tanıştığınızı varsayıyorum?" Kendi kendine varsayımda bulunmaktan çok, bu cümleyi bir soru olarak bana yöneltmişti. Hızlıca başımı olumlu bir şekilde salladım. Artık ne sorarsa sorsun gerçeği söyleyecektim, Leman bunu hak ediyordu.

"Ve bunun, sen tuvalete gittiğin zaman olduğunu varsayıyorum. Çünkü Dağhan seninle eş zamanlı olarak masadan ayrılmıştı. Ve diğer her anlarda, ben senin yanındaydım."

Yine başımı olumlu anlamda salladım. Sadece tanıştık ve arkadaş olduk demek istesemde Leman'ın bunu yemeyeceğine kalıbımı basabilirdim. Genelde saf ve çocuksu görünebilirdi fakat onun taşıdığı zihniyet hiçbirimizde yoktu. "Ve bu mesajdan anladığım kadarıyla, otel sonrasında da görüştünüz ve hala görüşüyorsunuz?"

Bakışlarımı Leman'a çevirdiğimde, her bir mimiğinden merak akar bir şekilde bana bakıyordu. O hala aynı Leman'dı, değişen bendim. Beni anlardı, her zaman anlamıştı. Yalan söylememin bir nedeni yoktu. "Görüşmek demeyelim de, arada sırada beni kumar oynadığı yerlere götürüyor."

Leman'ın gözleri şaşkınlığın etkisiyle büyürken, Barış bu ani itirafım karşısında hafifçe öksürdü. Direk bu şekilde giriş yapmamın yanlış olduğunun bilincindeydim. Fakat sancılı bir konuşma olmasındansa her şeyi bir çırpıda söylemek daha kolayıma gelmişti. "Ben istemedim, cidden. Ama beni tehdit etti. Okulum ile ilgili bir kaç şey yaptı ve ben kabul etmek zorunda kaldım. Biliyorum, o iyi biri değil ama--"

Elli YalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin