Başımın döndüğünü hissedebiliyordum. Şu aptal oyundan bir türlü vazgeçemeyen Çağlanın amacı çok belliydi. Ah Çağla, bu numarayı kaç oğlan üstünde daha çürüteceksin. Doğruluk mu Cesaret mi oyunu tamamen kirli çamaşırları ortalığa dökmek adına kurulmuştu. Adını bile sevmiyorum. Çağla Sıkıldığımı anlamış gibi bir sesle "Semih!" diyip beni dürttü. Bu gün kendimi gayet iyi hissediyordum ama şu an bu konuda çok kararsızım.
"Peki sana soralım o zaman" dedi Çağla eve getirdiği güven vermeyen, klişe profilli oğlanın gözlerine buğulu bakarken. "En son ki sevgilinden neden ayrılmıştın?" aralarında bir espri varmış gibi gülümsediler.
Şu an odama çıkıp eski gazeteleri karıştırmak istiyorum. Peşinde olduğum haberler, gizemi çözülmeyi bekleyen çok olay vardı. En son okuduğum bir cinayet haberi beni peşinden sürüklemişti. Taksici, bir gece arabasına aldığı kavgalı çiftle yolculuğunu tamamladıktan iki saat sonra ölmüştü. Polis çifti suçlasa da elinde yeteri derecede kanıt olmadığından serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Biraz araştırma yaptım. Taksicinin adı Mehmet Uralıydı. Ailesi de kendisi de saygın insanlarmış. Gazetelerde ise kadın, ifadesinde şunları anlatmıştı: "Eşimle tartıştık, ondan önce eve gitmek için taksi çağırdım ama bana yetişti. Benimle bindi arabaya. Yol boyunca atıştık. Eşim marekete uğramak için şoföre arabayı yanaştırmasını söyledi. O markete girdiğinde eşimi burda bırakıp beni eve götürmesini söyledim beyfendiye. Israrlarıma dayanamadı ve eve sürdü. Bunun kötü bir fikir olduğunu düşünmemiştim. Eve varınca anladım"
Rüyadan uyanır gibi dönmüştüm aralarına. Kahkaha atmalarına sıçradığımda kendi evimin, hatta evimizin salonunda beş kişiydik. Çağla dalgalı siyah saçlarını doğal bir şekilde toplamış hemen solumda oturuyordu. Adının Cenk olduğunu anımsadığım sarışın üçgen vücutlu Çağla'nın 'bu günkü' sevgilisi ise Çağla'nın karşısında yani benim sağımdaydı. Sanırım karşımda oturan çift Cenk'in arkadaşlarıydı. Kızıl saçlı kız narince oturduğu yerde masumane bakışlar atıyordu. Hepsi sarhoştu galiba. Yanındaki siyah saçlı çocuk bir kolunu kızın omzuna atmıştı diğer eliyle spreylenmiş saçlarını düzeltiyordu. Çocuğu beğenmiştim ama sanırım kızılla sevgiliydiler. Deri ceketini evde çıkarsaydı keşke. Ben zamana yetişmeye çalışırken kızıl ve çocuk arasında motor kullanmaktan hoşlandığına dair bir muhabbet geçtiğini hatırlar gibiyim.
Kızıl saçlı sıkılmışa benziyordu ki tahminlerim doğru çıktı. Çağla İle Cenk gülmelerinin hızını alamazlarken "Neden ruh çağırmıyoruz?" diye sordu.
Motorcu ile Çağla birbirlerine bakıp şeytani bir gülümseme saçtılar. Kızılın kesinlikle bunu anladığını sanmıyordum. Gerçekten çok güzel bir kızdı ve üzülerek söylemeliyim ki güzel olduğu kadar da saftı. Kendi kendime Çağlanın Motorcu çocuğu da ayartmak isteyip istemediğini sorguladım. Neyse, böyle bir ihtimal vardı sonuçta.
Kaşla göz arasında yukarı kata çıkmış olan Çağla, elinde tahta bir tabletle geldi. Tabletin üstünde tüm harfler ve sıfırdan dokuza kadar olan sayılar yazılıydı, birde evet ve hayır. Gülümsedim "Çağla cidden birinin bu oynu onayalım demesini falan mı bekliyordun? Bunu ne zaman aldın?" dedim ama Çağla cevap vermek yerine gözleriyle imalı bir şekilde bana baktı ve hemen kendini topladı. Oturur oturmaz gözüyle benim telefonumu işaret ediyor ve kendi telefonundan bir şeyler yazıyordu. Bu Çağla'nın gurup ortamlarında bana bir şeyler anlatmaya çalışma şekliydi.
"Tamam o zaman herkes işaret parmağını koysun" dedi Çağla. Gösterdiği nesne tabletin üstünde kayan damla şeklinde, ortasında göz gibi ufak bir camı olan tahta parcasıydı. Odaklanmış gibi dik oturduğu sandalyesinde bir eli nesnede bir eli telefonundaydı, bende sabırla bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camın Ötesinde
Fiksi RemajaÜniversite yaşamına yeni başlayan Semih, kirasını oldukça uyguna tuttukları evde, görünüp kaybolan Burak adında bir çocukla iletişime geçer. Aslında Burak, ölmüştür ve ruhu sadece Semihe görünüyordur. Gıcık ama iyi bir insan olan Burak, her geçen g...