Gözlerimi araladığımda her şey yavaş yavaş netleşiyordu. Hatırladığım son şey Katie’nin beni itmiş olmasıydı. Gerisi büyük bir boşluktu. Etrafıma baktığımda hastanede olmadığımı farkettim. Gayet şık döşenmiş dağ evi gibi bir yerdeydim. Katie beni öldürmeye çalıştıktan sonra şimdi de kaçırmıştır herhalde diye düşündüm. Ayaklarımı yataktan sallandırdım. Başım çok ağrıyordu. Etrafıma daha dikkatli baktığımda. Yatağın karşısında büyük bir gardolap gardoapın sağ tarafında odanın kapısı, sol tarafında ise balkon kapısı vardı. Yatağın yanındaki koltukta elbisem duruyordu. Üzerimde bir eşofman takımı vardı. Duvarlar ahşaptı ama hiçbir resim vs. yoktu. Yavaşca yataktan kalktım balkon kapısına doğru yürüdüm. Kapıyı açıp balkona çıktığımda karşımda harika bir manzara vardı. Şu an acaba nerede, kimin evindeyim diye endişelenmem gerekiyordu ama hiçbir duygum yoktu öylece manzarayı izliyordum.Bir süre daha izledikten sonra içeri girdim, odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Sağ tarafta merdiven vardı, yavaş yavaş indim aşağı. ‘’Uyandın mı?’’ sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdiğimde onu gördüm. Adını bile bilmediğim züppeyi. Sahi adı neydi bunun? Ayrıca yemek mi yapıyordu o? Ona doğru yürüdüm. Ona sormam gereken tonlarca soru yerine sadece ‘’Adın ne senin?’’ diyebilmiştim. Gülümsedi. Elindekini bırakıp bana döndü. ‘’Andrew’’ dedi. Bir süre sessizce durduktan sonra eliyle masayı gösterdi ‘’Otursana yemek birazdan hazır olur.’’ ‘’Nereden bileyim beni zehirlemeyeceğini?’’ bunu söylerken masaya oturmuştum. ‘’Eğer niyetim sana zarar vermek olsaydı en başında seni o havuzdan boğulmak üzereyken kurtarmazdım.’’dedi. Sitemli bir şekilde. ’’ Nasıl yani orada sadece ben ve Katie vardı. Hem ayrıca niye kurtardın ki beni işte ne güzel kurtulacaktın benden.’’ Dedim cümlenin sonuna doğru sesim alçalmıştı. Ve sonunda başımı önüme eğdim. Yanıma gelip elini çeneme koydu ve başımı yavaşça kaldırdı. Gözlerini gözlerimin içine kenetlemişti. Fısıldayarak ‘’Senden kurtulmak istediğimi nereden çıkardın?’’ dedi. İşte şimdi kalbim yerinden fırlayacaktı. Çenemi bıraktı ve tezgahtan iki tabak getirdi. Birini benim önüme diğerini de kendi önüne koydu. Karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu ‘’Hadi başlasana’’ dedi. Hiçbir şey anlamıyordum ve sinirlenmiştim. Ne yani Londra’ya adımımı attığım ilk günümü rezil etmişti, bana sürtük muamelesi yapmıştı, herkesin önünde rezil etmişti ve şimdi de benim hayatımı kurtardığını ve benden kurtulmak istemediğini söylüyordu. Tabağımı elimin tersiyle ittim ve ‘’Bana her şeyi anlatana kadar hiçbir şeye başlamıyorum.’’ Dedim. Sesim yüksek ve kızgın çıkmıştı. Ağzına götürdüğü çatalını tabağının kenarına koydu ve bana baktı. ‘’Tamam ne öğrenmek istiyorsun?’’ ‘’Ne mi öğrenmek istiyorum? Onca olan şeyden sonra beni neden kurtardın!’’ ‘’Demek nedenini öğrenmek istiyorsun.’’ Başımı salladım. ‘’İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun? İşte o gün bana züppe dediğin zaman buralarda yeni olduğunu anladım çünkü hiç kimse bana bu şekilde davranamaz. Buralarda herkes beni gördü mü bir adım geriler. Bugüne kadar kimse benimle senin konuştuğun gibi konuşmamıştı, konuşamazda. İşte bunun için seni o barda rezil edecektim. Ama sen kaçtın. Sonraki günler hep seni düşündüm 1 ay boyunca hiç aklımdan çıkmadın. Sonra okulda karşılaşınca sürekli seni takip ediyordum. Sana öyle davranmamın nedeni duygularımı saklamaya çalışmamdı. Dün barda yine senin peşindeydim. Havuzda Katie ile konuşurken oradaydım. Katie seni havuza ittiği zaman hemen atlayıp seni kurtardım. Hastaneye götürmedim, onun yerine buraya getirdim ama merak etme doktor çağırdım. Seninle ilgilendi. Birkaç ilaç yazdı onları aldım. Bak Ada sana karşı olan duygularımı hep saklamaya çalıştım ama artık saklayamıyorum. Seni seviyorum.’’ Elini elimin üzerine koyduğunda şaşkınlıktan hareket edemiyordum. Duyduklarım doğru muydu? Züppe beni mi seviyordu. Ani bir hareketle elimi çektim. ‘’Olmaz yani onca şeyden sonra yapamam. Hem senin sevgilin var böyle bir şeyi nasıl söylersin?’’ Diyip bir hışımla ayağa kalktım.‘’Ayağa kalktı yanıma geldi ‘’O gün yanımda gördüğün kız sevgilim değildi kardeşimdi. Ada lütfen bana bir şans ver. Yani istediğin kadar düşünebilirsin ben beklerim.’’ Dedi ve yavru kedi gibi bakmaya başladı. Allahım çok tatlıydı. Yine de arkamı dönüp yukarı çıktım uyandığım odaya girdim. Kendimi yatağın üstüne attım. Öylece tavana bakıyordum. Züppe beni seviyordu. İnanamıyorum! Üstelik o kız sevgilisi değilmiş. Şu an mutluluktan çığlık atabilirdim. Şimdi ne yapacağım. Yanına gidip hadi çıkalım mı diyeceğim? Yoksa öylece eski halimize mi döneceğiz? Yani şimdi aşkım falan mı diyeceğim? Allahım ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Aniden yataktan kalktım, kapıyı açtım aşağı indim. Züppenin önünde durdum. Sanırım benden bir cevap bekliyordu. ‘’Şey benim çantam nerede biliyor musun?’’ dedim. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. ‘’ Şu koltuğun üzerinde.’’ Dedi. Çantamın yanına gittim telefonumu çıkardım. Kapalıydı tabii ya şarjı bitmişti. Züppeye döndüm. ‘’Şarj aletin var mı?’’ dedim. ‘’Şurada olacaktı getireyim.’’ Dedi. Merdivenin yanındaki dolabı açtı ve biraz karıştırdıktan sonra şarj aletini getirdi. Hemen telefonumu şarja taktım. ‘’Telefonum şarj olurken bende üzerimi değiştirsem iyi olur.’’ Dedim. Arkamı dönüp merdivenlerden çıkacaktım ki ‘’Ada’’ dedi. Yanıma yaklaştı. ‘’Seni seviyorum’’ diye fısıldadı. Sonrada bir şey dememe fırsat vermeden beni öptü. Ne yapacağımı bilmiyordum. Hem şaşkındım hem de hayatımda hiç öpüşmemiştim nasıl öpüşüleceğini bilmiyordum. Benim hiçbir şey yapmadığımı anlayınca kafasını geri çekti. ‘’Özür dilerim.’’ Dedi üzgün bir şekilde. ‘’Sen üzerini değiştirdikten-‘’ dayanamamıştım. Kendime bile itiraf edemiyordum ama bende onu seviyordum. Nasıl öpüşüleceğini bilmiyordum ama yinede boynundan tutup lafını bitirmesine izin vermeden onun o tapılası dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Gülümsediğini hissedebiliyordum. Bir süre daha öyle kaldıktan sonra ayrıldık. Utanıyordum biraz daha öyle kalamazdım. ‘’Ben eve gitsem iyi olur.’’ Dedim. ‘’Ada hafta sonunu burada birlikte geçirelim.’’ Dedi. ‘’Şey gönüllü ailemin izin vereceğini sanmıyorum.’’ ‘’Lütfen.’’ Ah lanet olsun yine o yavru kedi bakışlarını yapıyordu. ‘’Tamam arayıp izin işini halledebilirim sanırım.’’ Diyiverdim. Ağzımdan çıkıvermişti bir anda. Erica’yı arayıp hafta sonunu Ash ile geçireceğimi söylemiştim. Ama işin aslı şu an züppeyle sevgiliydik, Ash ve diğer çocukların yüzlerini bile görmek istemiyordum. Beklide Brett bile bu işin işindeydi. Hem bundan sonra öğle yemeğimi birlikte yiyebileceğim biri de olduğuna göre onlara ihtiyacım yoktu. Ben onları gerçekten arkadaşım sanmıştım onlar ise beni oyuna getirdiler. Hem bu sadece Ash’ın oyunu olsaydı bile Brett arayıp nasıl olduğumu sorabilirdi ama bir tane bile çağrı yok. ‘’Hadi gel yemeğimizi yiyelim. O kadar hazırladım senin için sonrada ilaçlarını içersin.’’ ‘’Tamam’’ dedim ve masaya oturdum. ‘’Yemekten sonra göl kenarına inelim mi?’’ dedi. ‘’Oluur hem balkondan çok güzel gözüküyor.’’ Dedim. Yemeğimizi bitirdikten sonra beraber masayı topladık. Andrew ilaçlarımı kendi elleriyle içirdi. Bana çok şefkatli ve çok iyi davranıyordu. Demek ki herkesin içinde iyi bir insan olabiliyormuş. Züppenin bile. Hazırlanmak için yukarı çıktım ama giyecek kıyafetim yoktu. Üstelik üzerimdekiler erkek eşofmanlarıydı ve benim on katımdı. Yani şimdi dün bara siyah elbisemle gittiğime göre ve sabah üzerimde bunlar olduğuna göre üzerimi züppe mi değiştirdi. Tabiî ki o değiştirdi bizden başka biri var mı burada. Off acaba hakkımda ne düşündü. Neyse artık sevgilim olduğuna göre. Çok da önemli bir konu değildi bu. Hemen dolabı açtım. Siyah dar paça bir kot aldım. Bulabildiğim en küçük gömleği de üzerime giydikten sonra saçlarımı topuz yaptım ve aşağı indim. ‘’Çok yakışmış’’ dedi Andrew. O da üzerine kaslarını belli eden bir tişört ve altına dar paça bir kot giymişti. ‘’Sende hiç fena olmamışsın.’’dedim. Ardından evden çıktık ve ormanda yürümeye başladık. ‘’Beni bıraksalar sonsuza kadar burada yaşabilirim.’’ Dedim. Kafamı yukarıya kaldırmış kocaman ağaçların, kocaman yapraklarının arasından sızan güneş ışıklarına bakıyordum bir yandan da. ‘’Kesinlikle burası insana huzur veriyor. İyi ki ailem burayı satın almış.’’dedi. ‘’Ne! bütün ormanı mı?’’ dedim. Gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Kahkaha atmaya başladı bir yandan da konuşmaya çalışıyordu.’’Hayır-‘’ ‘’ yani-‘’ ‘’Kaldığımız-’’ ‘’Evden bahsediyordum.’’ Dedi. Sonunda gülmesini durdurabilmişti. Off rezil olmuştum ya. Kesin gerizekalı falan olduğumu düşünüyordur. Konuyu değiştirmek için ‘’Katie’nin gerçekten gözü dönmüş. Yani kaptanlığını aldım diye dünyanın sonu gelmedi ya’’ dedim. Bir yandan da aptal sorumu unutması için dua ediyordum. Bir an ciddileşti. ‘’Katie her konuda üstün olduğunu düşündüğü için rekorunu geçmen büyük bir şok etkisi yaratmışır. Ayrıca Katie yüzme takımının kaptanı olduktan sonra popüler olduğu için yüzme konusunu çok ciddiye alır.’’ Dedi. Anladığımı göstermek için başımı salladım. Sonunda göl kenarına gelmiştik. Gölün kenarına doğru yürüdüm. Ayakkabılarımı çıkardım. Ayaklarımı suya soktum ve Küçük bir çocuğun suyla oynadığı gibi oynayarak. Yürümeye başladım. Züppe beni aniden kucağına aldı ve göle doğru koşmaya başladı. Beni kucağına aldığında ağzımdan ufak bir çığlık çıkıvermişti. ‘’Hey ne yapıyorsun.’’ Diyordum ki birden suya attı beni. Hemen sudan çıktım ve bende onu suya soktum. Bütün gün suda oynadık. Güneş battıktan sona çıktık ve eve döndük. Üzerimizi değiştirmek için yukarı çıktık. Kaldığım odaya girdim. Dolabı açtım. Bu çocuğun hiç küçük bir şeyi yok muydu? Bir an için çamaşır makinesine atınca çekip çekmeyeceğini bile düşündüm. Tabii ki bunu yapamayacağım için bir eşofman takımı çıkardım ve giydim. Kollarımı ve paçalarımı kıvırdım. Şu an ne kadar komik gözüktüğüme 10 üzerinden bir puan verecek olursam kesinlikle 11 olurdu puanım. Aşağı indim. Züppe ah pardon sevgilim benim aksime hiç de komik olmamıştı. Hatta tam tersine şık bile diyebilirdim. Kapının yanındaki komidinden arabasının anahtarlarını alırken ‘’Ada ben şehre inip mum falan alayım. Burada çok sık elektrikler gider. Karanlıkta oturmak istemeyiz öyle değil mi?’’ dedi ve gülümsedi. ‘’Ben hemen gidip gelirim. Kapıyı kilitle korkmana gerek yok. Telefonun yanında zaten.’’ Dedi.’’Tamam sen gelene kadar yalnız kalabilirim sanırım.’’dedim. Anahtarını aldı ve çıktı. O çıkar çıkmaz kapıyı kilitledim. Yani ormanın ortasındaydık ve ne olacağı belli olmazdı. En iyisi sevgilim gelene kadar yemek hazırlamaktı. Hemen gidip dolabı açtım pek bir şey yoktu. Buzluğu açtığımda bir tavuk gördüm. Fırın da olduğuna göre fırında tavuk yapabilirdim. Annem nasıl yapılacağını öğretmişti tabii sadece teoride kalmıştı. İşte şimdi kendimi gösterme zamanı. Sevgilime müthiş bir tavuk yapacaktım. O da benim ne kadar yetenekli olduğumu düşünüp sabah ki sorumu unutacaktı. Yani umarım.